Her filmin ‘remake'i olmaz!

İtalyan korku sinemasının en mühim alt türlerinden biri olan giallo devrine 70'lerden itibaren çektiği filmlerle altın çağını yaşatarak, “İtalyan Hitchcock'u”, “şiddetin Visconti'si” gibi yakıştırmalar yapılan Dario Argento'nun doğaüstü üçlemesinin ilk filmi Suspiria, remake furyasına dâhil edildi.

BAŞAK BIÇAK / basakbicak@gmail.com

Luca Guadagnino yorumuyla izlediğimiz yapım ne yazık ki korku sinemasının mihenk taşı Suspiria değil, başka bir film… Neden mi? Çünkü Suspiria, stilize yönetmen sinemasının çok güçlü bir örneği… Modern korku sinemasının köşe başlarından biri olan bu film, müthiş bir renk skalasıyla bezenmiş sanatsal fonlarda ve Goblin’in görkemli notları eşliğinde, sürreal bir tabloya dönüşen şiddet sahneleriyle bir başyapıt. Kendine has ışık oyunları içeren, art nouveau ve art deco tarzını yansıtan renkler, desenler ve çizgilerin fon oluşturduğu yapılarda işlenen estetik cinayetlerin yer aldığı bir şiddet senfonisi, görsel ve işitsel bir ziyafet… 

Luca Guadagnino’nun Suspiria’sı, modern sinemanın olanaklarını kullanarak çekilen çok iyi bir örnek olsa ve böyle kabul görse dahi, Argento’nun Suspiria’sının ismini kullanmaktan ve pazarlamaktan öteye geçemeyecektir ki zaten, gişedeki başarısı da bunun en büyük kanıtı olacaktır. Yeniden çevriminin yapılacağı haberini öğrendiğimde, Suspiria’yı korku türünün “en iyisi” kabul eden bir sinemasever olarak epey endişelenmiştim; şanslıyız ki bu girişim bir felaketle sonuçlanmadı fakat fikrimi de değiştirmedi. Evet, izlediğimiz şey Suspiria değil, onun ismini kullanan başka bir film.