ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
İstanbul Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü bu yıl 100. yaşını kutlarken, bu kutlamayı da yapmayı planladıkları 100 etkinlikle taçlandırıyor. Geçtiğimiz günlerde Enstitü'nün kütüphanesinde gerçekleşen etkinlikte ise konuk, "Çöl İşaretçileri", "Bab'Aziz", "Güvercinin Kayıp Gerdanlığı", "Whispering Sands" gibi kült filmlerin usta yönetmeni; Tunuslu yazar ve sanatçı Nacer Khemir idi. Khemir'in önce Güvercinin Kayıp Gerdanlığı isimli filmi izlendi, ardından da usta ile keyifli bir söyleşi yapıldı. Usta yönetmen, geçtiğimiz yıl Star Gazetesi tarafından düzenlenen Necip Fazıl Ödülleri'nde, Uluslararası Kültür Sanat Ödülü'ne değer bulunmuştu. Ödül gerekçesini ise jüri şu sözlerle açıklamıştı: "Modernizm ve küresel dayatmaların çarkları arasında kaybolmuş, özünden kopmuş, varoluş gayesini unutmuş insana ilahî yaradılıştaki hikmeti yeniden hatırlatan, küresel ve ticarî sinema anlayışına prim vermeden, gelenekten beslenen, kadim bilgeliğin imbiğinden damıtılmış ibretli hikâyelerle sinema sanatına dervişane bir bakış kazandırması sebebiyle ödüle layık görülmüştür."
FİLMLERİMDE SİYASİ BİR TEZ YAZMAK İSTEMİYORUM
Sinemasına ve üretim pratiklerine dair konuşan Khemir sinemanın kendisindeki karşılığına dair şunları söyledi: "İnsan her şeyden önce sevdiği şeyi yapmalı. Ben bir filme başladığımda bir halkı düzeltmek veya siyasî bir tez yazmak istemiyorum. Annemin annesi Endülüslü idi ve hayata hep mutlu ve veren bir taraftan bakıyordu. Sanırım o benim hayalimi hep canlı tutmama sebep oldu. Bu nedenle ben de hayatımda mümkün olan her şeyi güzel yapmak istiyorum."
BENİM AMACIM KAYBETTİĞİM ŞEYİ BULMAK
Filmleri hakkında da konuşan usta bunu, "Filmlerimde yer alan bütün elementler ve objeler benim için gereksinim. Bazı filmlerimde bir film yapmaktan çok dünyayı keşfetmek istedim. Benim amacım kaybettiğim şeyi bulmaktır. Aynı zamanda bana anlatmasını istediğim şeyi filmlerimle kendimin anlatmasıdır. Öte yandan olmak isteyeceğim yerlerde ve olmak isteyeceğim kişilerle olup, bunun üzerinden anlatılar yapıyorum. Farkında olmadan bana ve hayatıma dahil olan şeyleri filmlerime aktarmayı seviyorum. Ayrıca bir obje seçerken dahi çok güzel olmalı diye düşünüyorum. Belki de bu, her çalışmamda aklımda cenneti canlandırdığım içindir..." sözleriyle ifade etti.
SİNEMA BENİM İÇİN OLUŞUMDUR
"Sinema benim için oluşumdur. Şöyle ki bir dekoratör bir film çekimi sırasında kullanmak istediğim hatlar için bana çok renkli bir seçenek sunmuştu. Bu durumda ben de bir hat atölyesi çizip onu ortaya çıkarmak zorunda kalmıştım ve belki de bu hat atölyesi hiçbir zaman var olmamıştı." diyen Khemir sözlerini şöyle sürdürdü: "Genellikle elimdeki imkânlarla ve bilgiden daha çok hislerime güvenerek çalışırım. Yapmaya çalıştığım şey, durumun tadını ve zevkini seyirciye verebilmek. Aslında baktığınızda biraz daha soyut filmler yapıyorum. Filmler benim için daha çok yakalanan birer tutku gibidir. Ama aslında bir tutku yakalanmaz. İşte bu noktada ara ara ortaya çıkan ufak elementler vardır ve o tadı veren de söz konusu elementlerdir. Her şeyi çok sevmeniz gerekiyor ki onlar da size gelsin ve onları keşfedebilin..."
MÜSLÜMAN ÇOCUKLAR DÜNYADAKİ EN GÜÇSÜZ ÇOCUKLARDIR
Filmlerinde özel çocuk karakterleri kullanmasını ise şöyle açıkladı yönetmen: "Tunus devriminden sonra bana 'Devrim ne işe yarar?' diye sordular. Ben de 'En güçsüz olanları tekrar ayağa kaldırabilmek ve olaya dâhil edebilmek için' dedim. Benim için o güçsüzler kadınlar değil, çocuklardır. İslam ve Arap dünyasında, tüm dünyaya kıyasla en güçsüz olanlar hep çocuklardır. İslam ve Arap dünyasında çocuk hikâyeleri genellikle güzel değildir ya da orta hallidir. Siz o zaman nasıl beklersiniz bu çocukların güzelliği keşfetmesini? Aşk ve sevgiyle değil korkuyla yetişiyorlar. Bu nedenle ben de filmlerimde bundan bahsetmeyi ve çocuklara ayrı bir parantez açmayı önemli buluyorum."
ARAPÇA DIŞINDA AŞKIN 60 FARKLI KELİMESİ OLAN BAŞKA BİR DİL YOK
Usta yönetmen aşk kavramı hakkında ise şunları söyledi: "Eskiden böyle değildi ama şu an Arap dünyasında aşktan bahsetmenin bir anlamı yok. Bu nedir, nasıl bir dünyadır? Aşkı anlatmanın 60 farklı kelimesi varken üstelik... Başka bir dil yok aşk için 60 kelime üretebilen... İşte Arap dünyası normalde aşka bu kadar bağlıdır. Arap dili çölde oluşmuştur ve çöldeki insan daima ölümün pençesindedir. Buna karşı koyabilmenin tek yolu da aşkın kendisidir. Ben de bu yüzden bu kelimeye bu kadar takıntılıyım, filmlerim de öyle. Filmlerimden bazıları Arap dünyasına şu soruyu soruyor, aşktan nasıl bahsetmeden devam edebiliyorsunuz?"
ÖLÜME KARŞI GELEN TEK ŞEY AŞKTIR
Khemir sözlerine şöyle devam etti: "Ölüme karşı gelen tek şey aşktır. Diğer her şey yok olur. Bütün büyük şairlerin kaynağı da aşktır. Ve genellikle şiir de zaten aşkın bir parçasıdır. Aşkın nesnesi önemli değildir, o bir yoldur ve bizi daima yeniden yola götürür. Peygamberimizin şöyle bir cümlesi vardır, 'Allah güzeldir ve güzel olanı sever'. Güzelliğin olduğu yerde de aşk vardır. Bu yüzden benim için film yapmak demek yapılabilenin en güzelini yapmak demektir. Bunu izleyen insanlar da sevgi ve aşkı görmüş olsunlar ya da hissetsinler isterim. Suyun kaynağını açığa çıkarmak için üzerindeki kumları temizlemek gibi. Sanatın amacı da bana göre zaten budur. Suyun tekrar kanalına ve kaynağına dönmesi için kumları temizlemek..."