Hep kötü kızı mı oynayacağım?

EMİNE BIYIK

emine.biyik@aksam.com.tr

‘No: 309’ adlı dizide canlandırdığı ‘Pelin Su’ karakteriyle her hafta  evlerimize konuk olan İrem Helvacıoğlu’nu setinde ziyaret ettik. Oyunculuk serüvenini ve kendini anlatan oyuncu, “Hep kötü kızı mı oynayacağım? Hayır! Çünkü içimde farklı farlı birçok kadını yaşatıyorum” diyor.

No: 309’la yollarınız nasıl kesişti?

Bu diziden önce Güneşin Kızları’nda kötü bir karakteri oynuyordum. No:309’dan yine kötü bir karakteri oynamam için teklif geldi. İkisi de kötü karakterler ama birbirlerinden apayrı hayatları ve kişilikleri var. İşte o ayrımı en iyi şekilde sergilemek ve ‘yine kötüyüm ama bambaşka bir kadınım’ı göstermek için Pelin Su rolünü kabul ettim. İyi ki kabul etmişim. Çok güzel bir ekip ve birbirinden yetenekli isimlerle çalışıyorum. Bu rolle ortaya farklı şeyler koyduğumu düşünüyorum. Bunun da ekrana yansıdığını ve seyircinin de arkamızda olduğunu düşünüyorum.

Pelin Su için nasıl bir hazırlık yaptınız?

Senaryo ilk size verildiğinde karaktere dair bir sürü şey öğreniyorsunuz. Nasıl bir ailede büyümüş, nerede yaşar, kimlerle arkadaşlık eder gibi bir sürü bilgi… Bende buradan yola çıkarak karakterin dizi üzerindeki etkisini, son bölüme kadar  nasıl bir yol izleyeceğini düşünürüm. İrem’in ona neler katabileceğini gözden geçiririm ve canlandıracağım rolün hamurunu yoğurmaya başlarım.

İÇİMDE BİRÇOK KADINI YAŞATIYORUM

Çok sevilen bir dizinin en sevilmeyen karakteri Pelin Su… Peki, İrem bundan ne kadar etkileniyor?

Güneşin Kızları’nda oynarken insanların verdiği tepkileri aşırı bulur, çok üzülürdüm. Maalesef sosyal medyada ben ve benim gibi ‘kötü’yü oynayan oyuncular, çok acımasız eleştirilere maruz kalıyoruz. Bazen küfür ediyorlar bazen hakaret… E tabii bu da sizi üzüyor. Çünkü o Pelin Su’nun değil, İrem Helvacıoğlu’nun adresi…

Bu bir anlamda iyi bir şey değil mi? Demek ki çok inandırıcı oynuyorsunuz?

Tabii böyle bakıldığında iyi bir şey. Mutlu bile oluyorsunuz ama kendinize ait bir sosyal medya hesabında hakarete maruz kalmak bazen yıpratıyor. Çünkü ailenizin ya da arkadaşlarınızın yazılanları görmesini istemiyorsun.

Bundan kendinizi nasıl koruyorsunuz peki?

Tepki göstererek koruyorum. Çünkü bu sayede gerçek İrem’i tanımaya başlıyorlar ve oynadığın karakterler alakan olmadığını fark ediyorlar. İşte o zaman sen de bazı şeyleri kabullenmeye başlıyorsun. “Tamam” diyorsun, “Bazıları gerçekle var olmayanı karıştıracak, bazıları da gerçek İrem’in kim olduğunu bilecek. Pelin Su sen değilsin. Demek ki inandırıyorsun, boş ver”... Sonra hakaret içerikli o söylemleri kaale almamaya başlıyorsun.

Peki, kötü kadın imajının üstünüze yapışmasından korkuyor musunuz?

Korkuyorum. Yani hep kötü kızı mı oynayacağım? Hayır! Çünkü içimde farklı farklı birçok kadını yaşatıyorum. Bu kadınları da göstermek istiyorum. Eğer ben oyuncuysan insanın her halini oynayabilmeliyim.

İçinizde nasıl kadınlar yaşıyor?

Birbirinden çok farklı ama hepsi çok güçlü kadınlar… Kimi 1920’ler yaşan bir kadın kimi anne kimi asker… İlla kötüyü oynayacaksam da derinliği olsun istiyorum, tıpkı ‘Dexter’ gibi… 

İYİ BİR FİLMDE OYNAMAYI İSTERİM

Oyunculuk nasıl düştü aklınıza?

İlkokul yıllarında izci kampına katılırdım. Orada öğrencileri kollara ayırırlardı. Ben de tiyatroyu seçmiştim. Yılsonu için bir gösteri hazırlamıştık. Ben sahnedeyken ailemin ne kadar çok heyecanlandıklarını ve gözlerinin içindeki pırıltıyı gördüm. Sahne üzerindeydim ve çok mutluydum.Bu hissin benim üzerimdeki etkisini fark ettim. Eğer oyuncu olursam avukat da olacaktım doktor da… Hem masa başı işler bana göre değildi. Çünkü çok hiperaktiftim.   

Hâlâ hiperaktif misiniz?

Eğer sevdiğim bir şeyle uğraşıyorsam dikkatim dağılmıyor ama sevmediğim bir şeyi yapıyorsam odaklanamıyorum.

Bundan sonrası için neler hayal ediyorsunuz?

Tiyatro sahnesinde olmayı ve iyi bir sinema filminde oynamayı çok istiyorum. Umarım Çok inandığım ve bana da çok inanılan bir projede yer alırım.

NE BEN NE DE ÇEVREM DEĞİŞTİ

Tanınırlığınız artınca hayatınızda neler değişti?

Benim için hiçbir şey değişmedi. Hâlâ aynı mahallede oturuyorum, hâlâ aynı insanlarla arkadaşlık ediyorum, hâlâ aynı dükkânlardan alışveriş yapıyorum. Özetle ne ben ne de çevrem değişmedi. Biz yine beraberiz.

Kendinizi ‘ünlü egosu’ndan nasıl koruyorsunuz?

Ben hâlâ aynı şeyleri yaptığım için etkilenmiyorum. Evet, yaptığımız iş ego gerektiriyor belki ama ben o egoyu dengeleyebildiğimi düşünüyorum. Yani süper egom, egomun çok daha fazla üstünde.