Hece, Türk Sineması'nı konuşmaya çağırıyor

Uzun yıllardır Türk sineması üzerine verimli konuşmalar, tartışmalar yapılamıyor. İdeolojik kavgalar nicedir sinemamıza dair gündemlerden rol çalıyor. Böyle bir ortamda iki sayılık Türk Sineması Özel Sayısı hazırlayan Hece dergisi, başlangıcından günümüze sinemamıza dair derinlikli bir perspektif sunarken güncel tartışmalara da kapı aralıyor.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Her yıl Haziran ayında üç aylık tematik sayılarla okur karşısına çıkan Hece dergisi Kurtuluş Kayalı ve Hatice Bildirici editörlüğünde iki ciltlik kapsamlı bir Türk Sineması Özel Sayısı'na imza attı.

"Sinema literatürümüze baktığımızda Türk sinemasını konu edinen metinlerin yabancı sinema üzerine düşünen metinlerle kıyaslandığında oldukça sınırlı sayıda olduğunu ve bu sınırlı sayıdaki metinlerin yeterliliklerinin de tartışmaya açık olduğunu görüyoruz." denilen sunuş yazısında "Özellikle endüstri olmaktan öte bir sanat olarak sinema üzerine düşünen ve yazan herkesin yönünü en az yabancı sinema kadar ve mutlaka daha fazla Türk sinemasına çevirmesini isteriz. Yakından bakmak, üzerinde düşünüp, yazıp tartışmak; sağlıklı ve tutarlı bir inceleme ve eleştiri ortamı oluşturmak, "sağ"a "sol"a çekiştirmeden, benimki sizinki demeden dikkatimizi Türk sinemasına vermek istedik." denilerek bu önemli çalışmanın varlığı gerekçelendiriliyor.

SİNEMADA ÜÇÜNCÜ YOL TARTIŞMALARI

Kavramsal ve teorik yazıların yanında yönetmen ve oyuncu biyografilerine de yer verilen özel sayının çerçevesi ise şöyle özetleniyor:

"Türk sinema tarihinin aşamaları, meseleleri, tartışmaları, sinemamızdaki olgular, yönetmenler ve eleştirmenleri ele alarak sinema dergileri üzerinden de bir okuma yapmayı hedefledik. Sinemamızdaki yükseliş ve düşüşlerin nasıl gerçekleştiği, bu salınımın sebepleri, sonuçları ve bugün ulaştığımız nokta üzerinden geniş bir değerlendirmeyle bir kaynak eser ortaya koymaya niyetlendik. Bilhassa bağımsız/arthouse sinema ve popüler sinema arasında bir üçüncü yolu tutan ve her kesimden insanı kavrama yetkinliğine sahip filmlerin festivallerde hak ettiği ilgiyi görmemesi, sinema okuryazarlarının, eleştirmenlerinin bu filmlere hak ettiği ilgiyi göstermemesi bu özel sayının temel mevzularından biri oldu."

Sinema yazınının; yeni dönem sinemasına ölçüsüz övgü, eski dönem sinemasına sınırsız eleştiri cenderesinden kurtarılıp kısmen eksikli de olsa incelenmesine yönelik anlamlı bir çaba olarak ortaya çıkan Türk Sineması Özel Sayısı, sinemaya dair soru ve sorunların günübirlik, kısır politik çekişmelerin gölgesinde bırakılmadan sağlıklı bir zeminde konuşulabileceğini gösteriyor.

YEŞİLÇAM'DAN İZLER, YÜZLER

Hece Türk Sineması Özel Sayısı hem geçmişe dönük değerlendirmeler hem de bugüne dair pek çok tartışmaya dair fikir ve tespitleri de okurun ilgisine sunuyor. Sinemamızda popüler ve sanat dışında üçüncü yol arayışları, Türk sineması yerine yakın zamanlarda dolaşıma sokulan 'Türkiye sineması' tanımına yönelik yapıcı eleştiriler bu güçlü sanatta köklü bir geçmişe sahip olan ülkemizde neden güçlü bir sinema dili gelişmediğini, nerelerde takılıp kaldığımızı da gözler önüne seriyor.

Yeşilçam'dan Yeni Türk Sineması'na farklı dönem ve kuşaklardan yönetmenlerin filmleri üzerine incelikli okuma ve değerlendirmelere yer verilen bu özel sayıdaki pek çok başlık birer kitap olarak çalışılacak nitelikte. Enver Gülşen'in 2000 Sonrası Türk Sinemasına Seyr: Birkaç Büyük Yönetmenin Merkeziliğinde Form Arayışları başlıklı makalesi bunlardan biri. Yeşilçam'a Yeniden Bakmak da Türk sinema tarihinin en önemli dönemine dair detaylı bir inceleme. 1920'lerden 2000'lere Türk Sinemasında İstanbul da spesifik ama sinema-mekan ilişkisi bağlamında dikkat çekici yazılardan biri. Dergide taşra ve göç de sıklıkla karşımıza çıkan temalardan. Sinemamızda Bazı başlıklar ise ne yazık ki iddiasının altını doldurmaktan çok uzak. Sözgelimi Yeşilçam'ın Beslendiği Kaynaklar: Geleneksel Türk Anlatı Türlerinin Türk Sinemasına Etkileri çok verimkâr bir konu iken maalesef yeterince derinleşememiş.

Metin Erksan'dan, Halit Refiğ'den, Kemal Tahir'den de bahis var bu sayıda Ahmet Uluçay'dan, Ayşe Şasa'dan da. Türkan Şoray, Şener Şen, Kemal Sunal gibi Türk sinemasının unutulmaz yüzlerinden pek çoğu yazı konusu edilmiş.

Belgesel sinema, görüntü yönetimi, sinemaya ses verenlerin de unutulmadığı Türk Sineması Özel Sayısı'nda sinema dergilerine ilişkin değerlendirmeler de bu alanlardaki üretimlerin hangi bakış açıları ve kabullerle okunup, kritik edildiğini görmek açısından önemli.

Derginin yönetmen söyleşilerinde ise Yüksel Aksu, Ezel Akay, Mahmut Fazıl Coşkun ve Uğur İçbak'la konuşmalara yer verilmiş.

"BU COĞRAFYADA SEYREDİLME ENDİŞELERİ YOK"

Kurtuluş Kayalı'nın Türk Sineması Özel Sayısı'nın ilk cildinde Türk Sinemasının Dinamikleri başlıklı analizi bu sanatın hangi yönetmenlerin üretimleri ile nasıl bir seyir izlediğinin ve bugün hangi noktaya geldiğinin izleğini sunuyor. Türkiye'de hâlâ eski Yeşilçam sineması gibi ve ondan büyük ölçüde beslenen ve ticari olarak başarılı olan bir sinema bulunduğuna dikkat çeken Kayalı, yeni sanat sinemasındaki eksen kaymasına ise şu cümlelerle işaret ediyor: "Yeni dönem içinde sanat sinemasının anlaşılış biçimi doğal olarak farklıdır. Bu sanat sineması içindeki yönetmenlerin Sinematek-Ulusal Sinema tartışmasını hiçbir biçimde önemsemeyip arada hiçbir farkın olmadığını ifade etmeleri önemli görünmektedir. Onların tarihten uzaklıkları gibi gözlerini başka noktalara dikmeleri önemlidir. Onların yapıtlarının Türkiye'de seyredilmesi gibi bir dertleri yok gibi görünmektedir. Bu coğrafyada seyredilme endişesi taşımamaları, temaları da ister istemez değiştirmektedir. Belki de filmin her şeyden önce bir film olarak anlaşılması temel hedefleri olmaktadır. Bununla birlikte son dönem sanat sinemasının bir yönü itibariyle de düşünsel boyutunda bariz bir biçimde katılık, ısrarlı bir hassasiyet de bulunmaktadır. Bunların başında etnisite, feminizm ve LGBT konuları gelmektedir. Bu anlamda da sadece geçmiş dönem sinemasından ayrışmamakta, geçmiş dönemin düşünce ortamından da kesin bir şekilde ayrışmaktadır."

Sinema yazını ve eleştirisinde de benzer bir dönüşümün yaşandığının altını çizen Kayalı'nın şu tespiti de oldukça dikkate değer: "Eski dönem devrimci sinemasını savunanlar, daha sonra değişik dönemde her yeni sinema anlayışına arka çıkanlar haliyle yeni dönemin yeni eğilimlerine rahatlıkla yönelirler. Yıllardır Türk sineması kavramını kullananların aniden Türkiye sineması kavramına geçmeleri ve etnik sorun konusunda bambaşka noktaya gelmeleri bütünüyle tesadüfi değildir."

"BAĞIMSIZ SİNEMA SEYİR KONFORUNA KAFA YORMALI"

Hece'nin Türk Sineması Özel Sayısı'nda Hatice Bildirici'nin Yüksel Aksu ile yaptığı röportaj da önemli satır başları içeriyor. Bildirici'nin 'Bağımsız sinema nerede tıkanıyor?' sorusuna Yüksel Aksu, "Bağımsız sinema üreteni ile tüketeni arasındaki makas dağıtımdan tutun da yapıma, sunuma kadar epeyce açıldı. Kapitalizmin mekanizmaları ile ilgili elle tutulur önlemler alabiliriz. Ama sanatçı olarak seyirci ve toplum ile kuracağımız muhabbeti önemsemeliyiz. Bağımsız sinema seyir konforuna kafa yormalı. Bu ucuzluk, bayağılık anlamına gelmemeli. Yalınlık, duruluk, çok katmanlılık, dramaturji, yeni ve kadim anlatım tekniklerine sırtını dönmemeli. Değişmek zorunda yoksa bu durum sürdürülebilir olmaktan çıktı. (...) Ucuzluk, ticarilik, kendine kapanmışlık gibi vasıflarda ısrar edildikçe sinema kendi yalnızlığına mahkûm kalacak. Bir yandan biçim ve içerik açısından niteliksiz ticari filmler, diğer yanda yine biçim ve içerik açısından nitelikleri şüpheli seyircisi olmayan filmler. Bu ikisi dışında bir üçüncü hatta dördüncü yol var. Bu estetik moda biraz uzun sürse de gelip geçici bence."