'Hayallerin yaşı yok'

SİBEL ATEŞ YENGİN

sibel.ates@aksam.com.tr

Müzikle ilk tanışmanız ve yeteneğinizi keşfetmeniz nasıl olmuştu? 

3-4 yaşlarındaydım. “Those were the days”/ Mary Hopkin şarkısını çok etkilenerek dinlediğimi ve ezberleyip söylediğimi hatırlıyorum. Evde plaklarımız vardı. Onları defalarca çalar, dinler, eşlik etmeye çalışırdım. Masal plaklarım vardı, onları da ezbere tekrar ederdim. Daha sonra ilkokul yıllarımda mandolin çalmaya başlamıştım.  

Lisedeyken aileniz profesyonel hayat beklentisi içinde olduğundan bir noktada bırakmak zorunda kaldınız. Nasıl olmuştu? 

Aslında öyle olmadı tam olarak. Ailem belli bir döneme kadar desteklemeye çalıştı. Özellikle de katıldığım yarışmalarda başarı gösterdiğimde çok sevinip gurur duymuşlardı. Ancak üniversite bittiğinde, iş hayatına başlamamla birlikte müzik yapmak için zaman ve fırsatım azalmıştı.Ailem aşmamam gereken bazı sınırlar koymuştu, ama yaptığım çalışmalar için de asla engellemediler, hatta tam tersi. Ben tabiri caizse kendi yağımla kavruldum müzik konusunda o yıllarda...

Eurovision finalleri ve Milliyet yarışması sürecini bizimle paylaşır mısınız? 

Eurovision Türkiye finalleri 80’li yıllardaydı; sürpriz olmuştu tam anlamıyla. Lise orkestrasından arkadaşım Ömer Göksel de benim gibi Boğaziçi Üniversitesi’ne girmişti. Grup olarak çalışmalarımız devam ediyordu. Bir beste yapmıştı ve bunu da repertuvarımıza eklemiştik. Hadi bir şansımızı deneyelim dedik ve son derece sade bir kayıt yaparak finallere gönderdik. Finale kaldığımızda o sevincimizi ve heyecanımızı unutamam. “Bakışlar” parçasını, tam o yarışma öncesi hali ve sesimle soundcloud’a yüklemiştim bir süre önce, orada mevcut. Hazırlanma süreci de çok heyecanlıydı. Özellikle giyim konusunda anneciğim bana çok destek olmuştu. Sonunda hazır bir şeyler bulup almıştık. O yıl yarışmaya katılan isimlerin büyük çoğunluğu tanınmış ve popüler isimlerdi. Dolayısıyla onların arasından sıyrılıp birinci olmak ne kadar zor gözükse de içimde ümit vardı. Dereceye giremedik ama çok güzel bir hayat tecrübesi edindim ve unutulmayacak bir anım oldu. Milliyet yarışmasında o yıllarda popüler olan Barbra Streisand’ın “Woman in Love” parçasını seslendirmiştim. Bu yarışmaya çok büyük beklentilerle girmemiş ancak Türkiye birincisi olduğumda çok mutlu olmuş ve gururlanmıştım. 

Yıllar sonra nasıl bir karar ve destekle tekrar geri dönmeye karar verdiniz? 

Geçirdiğim yıllar zarfında, yaşantıma devam ederken, müzikle ilgili anılarımı hatırlayınca bir hüzün gelir çökerdi içime; yatıştırıp unutmaya çalıştığım. Bir şeyler yapsam mı acaba diye düşünürdüm. Ama çok da uzaklaşmıştım o dünyadan.

Bu projeden çok kısa bir süre önce bir iki girişimde bulundum, ancak yapmak istediğim tür müzikle bağdaşmadı o dönem karşıma çıkan alternatifler. Daha sonra Eurovision finalinden arkadaşım, kendisi de kısmen müziğin içinde olan Ömer Göksel’in de desteğiyle bu albüm çalışmasına başladım. Doğru zaman şimdiymiş. 

MÜZİK HAYATA ANLAM KATMAK İÇİN VAR

Albüm sürecini anlatır mısınız? 

Önce parçaları seçtik. Dördü Ömer Göksel’in bestesi, beşincisi Viyana’da yaşayan Zeki Baktır’a ait. Bu parçaların üçünün sözlerini Aşkın Tuna yazdı. Düzenlemelerini ise Ercüment Orkut yaptı. Parçaların son altyapıları hazır haliyle elime verildikten sonra, solist kaydını Cenk Eroğlu’nun XCarnation stüdyosunda yaptık. O esnada Cenk Eroğlu’ndan da çok güzel bir parça aldım; sözü müziği kendisine ait. Bu parçanın düzenlemesini ise babası Ümit Eroğlu yaptı. 

ÇOK ŞANSLIYIM

40’lı yaşlarınızda gelen yeni albüm içinize sindi mi? 

Kesinlikle. Üç yılı aşkın bir zamandır emek veriyoruz. İkinci baharı “Hayal Ederken” albümüyle kutluyorum ve bence çok şanslıyım. 

Popülerlik değil, iyi müzik hedefiniz var? 

Tabii ki... Müzik hayata anlam katmak için var bence ve ortaya çıkan çalışma beni olduğu kadar dinleyenleri de mutlu etmeli. Dinlerken vakit kaybettiğini düşünmemeli insan. Popülerliğe ise karşı değilim, yanlış anlaşılmasın, keşke çok kişiye ulaşabilse bu çalışmamız... 

YARIM KALAN BİR ŞEYİ TAMAMLADIM

Çocuklar ve eşiniz nasıl bakıyor sizin gençlik aşkınıza dönmenize? 

Anlayışla bakıyor ve destekliyorlar.

Sizce yıllar boyunca müzikten kopmasaydınız nasıl bir hayatınız olurdu? 

Daha farklı bir hayatım olurdu. Bu geçen sürede dolu dolu yaşadığım tecrübe ve birikimler farklı bir alana ait olurdu sanırım.

Sizinki ilham veren, hedeflerin yaşla ilgili olmadığını gösteren bir hikâye? Bu hikâyenin kahramanı olurken kendinizi nasıl hissediyorsunuz? 

Çok teşekkür ederim. Bu yaptığım çalışma bana mutluluk ve huzur verdi. Belki yarım kalan bir şeyi tamamlayınca duyulan hislere benzer bir şeyler... Bunları hissediyorum ve şükrediyorum.

Neden caz? 

Yaptığım müzik cazdan ziyade pop caz. Hatta klasik tarza yakın çalınmış parçalar da var içinde. Bu tarz müziğin - zamansız demek istemiyorum; zira bu kelimenin yeni kullanım anlamına alışamadım; olumsuzluk çağrıştırıyor - ebedi ve her dönem geçerli olabilecek karakteri var bence. Bu müzik bana mutluluk veriyor; paylaşmak istedim çalışmalarımla...