DR. SEVDA SARIKAYA / sevda.sarikaya@stargazete.com
Çalışma alanı Alzheimer ve diğer tür demanslar olan bir nöroloji hekimi olarak bu gibi konularda yazarken çok ince eleyip sık dokuyorum. Çünkü şu an için yüzde 100 tedavisi bulunmayan Alzheimer konusunda hasta yakınları çok hassas. Türkiye'de maalesef bu konuda gerçek olmayan umutlar veren bazı özel merkez ve muayenehaneler var. Öncelikle şu an için kesin tedavi olarak sunulanların birer kandırmaca olduğunu bilelim. Bu konudaki her yeni gelişme ve çalışmayı sizlere duyurmaya çalışıyorum. Sanal gerçeklik tıbbın birçok alanında kullanılmaya başlayan, üç boyutlu bir ortam hissi veren özel gözlükler ve cihazlarla uygulanan bir tedavi biçimi. Daha önce bu köşeden sanal gerçeklikle yanık hastalarında duyulan ağrının belirgin olarak azaltıldığı bir çalışmadan bahsetmiştim. Psikiyatrinin de bazı alanlarında sanal gerçeklik tedavisi kullanılıyor.
Son birkaç yıldır hafıza sorunları yaşayan yaşlılarda da bu sorunları azaltmak için sanal gerçeklik çalışmalarına başlandı. En son olarak Kaliforniya Ünversitesi, San Francisco'da düzenlenen, Scientific Reports dergisinde yayımlanan bir çalışmaya ortalama yaşı 70 olan 48 adet sağlıklı katılımcı dahil edilmiş. Labyrinth adı verilen sanal gerçeklik oyununda, gerçekte bir odanın içerisinde dolaşırken, gözlükler ve gerekli cihazlar sayesinde bir mahallede dolaşıp günlük işlerini hallediyorlar şeklinde bir simülasyona dahil edilmişler. Katılımcılara seanslar başlamadan hafıza testleri uygulanmış. Oyun 15 seans tekrarlandıktan sonra hafıza testleri tekrar yapılmış. Sanal gerçeklik oyunu oynamayan kontrol grubu ile kıyaslamalı değerlendirildiğinde, hafıza testlerinde anlamlı yükselme olduğu tespit edilmiş. Hatta aynı testin uygulandığı ortalama 25 yaş grubu gence yakın sonuçlar görülmüş. Çalışmayı gerçekleştiren bilim insanları, sanal gerçeklik oyunlarının beynin hafıza deposu olan hipokampusu uyardığını, böylece uzun dönemli hafızayı sağlamlaştırdığını düşünüyor. Benzeri şekilde sanal gerçeklik çalışmaları yapılan erken dönem Alzheimer hastalarında da hafızanın daha uzun süreli korunduğunu gösteren çalışmalar var.
MİZOFONİ BEYİNDE NE GİBİ DEĞİŞİKLİKLERE YOL AÇIYOR?
Bu konuda daha önce de yazmıştım. Mizofoni henüz birkaç yıl önce tanımlanan bir rahatsızlık. Başkalarının ağız şapırtısı, çiğneme ve yutkunma gibi seslerinden ileri derecede rahatsız olma anlamına geliyor. Yaşamayan bilmez gerçekten hayat kalitesini bozan bir durumdur. Bende de aynı durum olduğundan empati yapabiliyorum. Öğrencilik dönemimde, otobüste yanımda oturan kişi sakız çiğniyor diye birkaç durak önceden inmişliğim vardır. Journal of Neuroscience dergisinde yayımlanan yeni bir çalışmada, mizofoni yaşayan kişilerin beyinlerinde ayna aktivasyonu tespit etmişler. Yani beyindeki ağız hareketleri ile ilgili bölgenin aktive olduğunu görmüşler. Mizofonisi olmayan katılımcıların beyinlerinin sadece auditory korteks denilen sesleri algılayan bölgesi aktifleşirken, mizofonisi olan grupta bu bölgeyle birlikte ağız, yüz ve boğazla ilgili beyin bölgesinin de aktifleştiği gözlenmiş. Hareketi yapmadığı halde, karşısındaki kişiden etkilenerek aynı bölgenin aktive olmasının, kişiyi ileri derecede rahatsız eden durum olduğunu düşünüyorlar. Net olarak açıklayamasalar da; kontrol kaybı, kişisel alan ihlali, aksiyonlarına müdahale gibi hislerle huzursuzluk duyabileceklerini belirtiyorlar. İlginç başka bir durum daha var. İnsanların çıkardığı bu seslerden rahatsız olan mizofoni hastalarının, hayvanların çıkardığı aynı seslerden rahatsızlık duymamaları. Ancak buna getirilebilen net bir açıklama yok henüz.