sibel.ates@aksam.com.tr
Yonca Eldener, “Göbeklitepe Muhafızı” adlı romanında dünyanın en eski tapınak kalıntılarına ev sahipliği yapan Göbeklitepe’yi merkezine alıyor. Okuyucuyu mistik ve gerilim dolu bir yolculuğa çıkaran Eldener, beş soruda 12 bin yıllık geçmişe sahip Göbeklitepe’yi anlattı.
Göbeklitepe kaç yaşında?
Göbeklitepe en eskisi 12.000, en yenisi 10.000 yaşında olan, 20 kadar dairesel veya sarmal formda tapınaktan oluşuyor. Etrafı T şeklindeki dikilitaşlarla çevrili tapınakların merkezinde de yine T başlı 2 adet dikilitaş var. Bugüne kadar tapınakların dördü tamamen kazılmış, dördünde kazı çalışmaları yapılıyor.
Göbeklitepe nedir?
200 km’2lik çok geniş bir alanda avcı-toplayıcı toplulukların burada toplandığı sanılıyor. Bu alanın sezonluk bir toplanma yeri olduğu hayvan kemikleri buluntularından anlaşılabiliyor ancak yerleşime dair kanıtlar mevcut değil. Tapınakların etrafı ise henüz kazılmadığı için yerleşim yeri olup olmadığı bilinmiyor. Göbekli Tepe adı dünyanın en eski tapınaklarından. “Tapınak” kelimesinin, tanrı veya tanrılar topluluğuna adanmış binalar için kullanılması nedeniyle Göbeklitepe için ne derece doğru bir tanımlama olduğu tartışılıyor. Bunun yerine “törensel alan” terimi önerilse de tapınak terimini kullanmak yine de yanlış sayılmaz. Buranın ölülerin gömüldüğü bir alan olarak düşünülmesinde de dikilitaşlardaki akbaba, sırtlan gibi vahşi hayvan kabartmalarının bulunması.
Nerede ve nasıl bulundu?
Göbeklitepe Urfa kent merkezine 15 km uzaklıkta yer alıyor. Bulunuş hikâyesi ise 1960’lara dayanıyor. Halet Çambel ve Braidwood’un arkeolojik araştırmaları sonucunda bu alanda yüzeyde çakmaktaşları tespit ediliyor ve bir dizi yerleşim yeri listeleniyor. Aralarında Göbeklitepe de var. Esas büyük gelişme ise 1978’de baraj suları altında kalmadan önce kazılan Nevali Çori ile yaşanıyor. Burada T şeklindeki dikilitaşları olan bir tapınak büyük şaşkınlık yaratıyor. Bu aslında Göbeklitepe’nin habercisi. Şanlıurfa’da tarlasını sürerken bulduklarını Urfa Müzesi’ne teslim eden Mehmet Kılıç ile devam eden süreç, nihayet 1995’te arkeolojik kazıların başlamasıyla yeni bir aşamaya geliyor.
Neden önemli?
Öncelikle Göbeklitepe’nin eskiliği onu önemli kılıyor. İnsanların henüz hayvanları evcilleştirmediği, yerleşime geçmediği ve tarımı keşfetmediği bir dönemde yapılması çok sıra dışı ve akıl alması da bir o kadar zor. Bunların çok eski tapınaklar olduğu söylenince insanlar haklı olarak Mısır ve Sümerlere kadar geri gitmeyi hayal ediyor. Oysa biz bundan da 6000 yıl eski bir alandan bahsediyoruz. Ayrıca tapınakların büyüklüğü ve yoğunluğu burayı diğer kült merkezlerinden farklı kılıyor. Göbeklitepe’nin insanlığın kültür devrimini gerçekleştirdiği bölgenin Anadolu olduğunu göstermesi oldukça önemli. Bu buluş Anadolu’yu Taş Çağı’nda geçiş bölgesi olarak konumlayan bakış açısını değiştiriyor ve bu toprakları artık Taş Çağı’nın kalbi konumuna yükseltiyor. Günümüz medeniyetinin temel taşları olan toplumsal değişimler burada tetiklenmiş gözüküyor.
Kimler, neden yaptı?
Göbeklitepe’yi avcı-toplayıcı topluluklar inşa etmiş. Bir kilometre ötedeki taş ocaklarından dikilitaşları şekillendirip taşımışlar. 5-6 tona yakın, 4-5 metre uzunlukta, harika el işçiliğiyle yapılmış taşları kült merkezi olarak inşa etmişler. Göbeklitepe’yi inşa edenlerin, yok olan Atlantisvari bir gelişmiş topluluk mu, uzaylılar mı veya Nevali Çori ve Çatalhöyük ile devam eden ve Batı’ya göç eden bir kavim mi olduğu tartışılıyor. Bana göre bunu taş çağı insanı yapmıştır ve bu insanlar sandığımızdan çok daha gelişkin düşünme ve organizasyon becerilerine sahiptir. Örneğin burada oldukça uzak bölgelerden getirilen obsidiyen taşları kullanılmış. Demek ki uzak mesafelerden değiş-tokuş yapıyorlardı.