LEYLA ÖZTÜRK / cumartesi@aksam.com.tr
Anne-babalar çocuğun kişisel bakımına çok fazla müdahale etmemelidir. Unutulmamalıdır ki, çocukların her ihtiyacı ânında karşılandığında ona iyi anne-babalık değil sadece iyi uşaklık yapılmış olur. Uşakların olduğu bir uygarlık çağında bağımsız yaşam biçimi düşüncesi kök salamaz ya da özgürce gelişemez. Uşaklarımız bize bağlı değildir, oysa bizler ona bağımlı kalırız. Aslında hizmet gören kişinin kendisi sınırlandırılmıştır. Bir çocuğa kendi başına yemek yemeyi, yıkanmayı ve giyinmeyi öğretmenin çocuğu beslemekten, yıkamaktan ve giydirmekten çok daha zahmetli ve zor olduğunu, çok daha fazla sabır gerektiğini herkes bilir. Bununla birlikte birinci seçenek bir eğitimcinin işi, ikinci seçenek ise bir uşağın işidir ve ikinci seçenek birinciye göre oldukça basittir. Maria Montessori "Tek başıma yapabilmem için bana yardım et ve nasıl yapıldığını bana göster. Bunu benim için yapma. Kendim yapabilirim ve yapmak isterim. Bana nasıl yapacağımı öğretirken sabret. Bu belki uzun sürebilir. Belki de daha uzun zamana ihtiyacım var. Fakat bilmelisin ki birkaç denemeyle yapacağım şeyi başarmak isterim. Hata yapabilme ihtimalim olduğunu da düşünmelisin. Ama unutma ki ben sadece bu hatalarla gerçek manada bir şeyler öğrenebilirim." sözleriyle çocuğun yaparak yaşayarak öğrenmesinin ne kadar değerli olduğunu oldukça güzel bir dilde özetlemiştir. Zira gereksiz yardımın doğal güçlerin gelişimini engellediği yapılan araştırmalarda karşımıza çıkmaktadır.
HAREKETLİ OLMAYI TEŞVİK EDİN
Çocukların bu aktiviteleri yaparken fiziksel olarak yoğun bir tempo içinde olduğunu, bunun bir araştırmayla ortaya konduğunu belirtmek isterim: Londra Üniversitesi'nde uzmanlarca yürütülen bir araştırmada, zamanlarının çoğunu oturarak geçiren çocukların 18 yaşına geldiğinde depresyona girme ihtimalinin daha yüksek olduğu sonucuna varıldı. Bunlardan her gün bir saat kadar yürüme ya da hareketli bir iş yapanların, yetişkinliğe geçerken daha az depresif oldukları belirlendi. Çalışmada, daha hareketli olmanın her yaştan insan için faydalı olduğu ve teşvik edilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldı.
Araştırmanın 12, 14 ve 16 yaşlarındaki katılımcılarına üçer gün üst üste günde en az 10 saat faaliyetlerini ölçen bir alet takıldı. Bu ölçümler, katılımcıların hareketsiz bir şekilde oturduğunu ya da yürüme gibi hafif koşma, bisiklet sürme gibi daha enerjik faaliyetlerin hangilerini yaptıklarını saptadı. Çocuklar ayrıca bu süreler içinde keyifsizlik, yaptıkları şeylerden zevk almama, dikkatini toplayamama gibi depresyon belirtileri yaşayıp yaşamadıklarını belirleyen anketler de doldurdu. Çalışma genel olarak 12 ile 16 yaş arasında fiziksel hareketliliğin azaldığını ve daha hareketsiz geçirilen zamanların uzadığını gösterdi. Araştırmaya katılan grubu esas alan araştırmacılar bu yaşlarda oturarak harcanan zamanın günde ortalama 7 saatten 8,5 saate çıktığını, hafif egzersizle geçirilen zamanın 5,5 saatten 4 saate indiğini, buna karşılık daha enerjik egzersizlere ayrılan zamanın değişmediğini saptadı. Ayrıca bulgulara göre 12, 14 ve 16 yaşlarındaki çocuklarda oturarak harcanan her bir saat, depresyonu sırasıyla yüzde 11,1, yüzde 8 ve yüzde 10,7 artırıcı etki yapıyor. Her bir saatlik hafif egzersiz ise bu yaş gruplarında yine aynı sırayla yüzde 9,6, yüzde 7,8 ve yüzde 11,1 depresyonu azaltıcı etkide bulunuyor. 18 yaşına geldiklerinde grup içinde 747 depresyon vakasının görülebileceği belirtiliyor.
GENÇLERDE TEMBELLİK DEPRESYON SEBEBİ
Raporu hazırlayan uzman ekibin başında bulunan Londra Üniversitesi Psikiyatri Bölümü doktora öğrencisi Aaron Kandola, "Zihin sağlığımız için sadece sıkı egzersizlerin değil, oturarak geçirdiğimiz süreyi azaltan her türlü fiziksel faaliyetin faydalı olduğunu bulduk. Her yaştan insanı daha az oturmaya ve daha çok hareket etmeye teşvik etmeliyiz. Bu hem fiziksel hem zihinsel sağlığımız için faydalı," diyor.
Kandola buna karşılık genç insanların hareketsiz geçirdiği sürelerin her yıl biraz daha arttığına dikkat çekiyor ve bunun zihin sağlığı üzerindeki etkileri konusunda çok az nitelikli araştırma yapıldığını söylüyor: "Depresyona giren gençlerin sayısının giderek arttığına ilişkin veriler var ve yaptığımız çalışma, bu iki eğilim arasında bir bağlantı olabileceğini ortaya koyuyor." Uzmanlar hafif egzersizin kolayca ve kaynağa ihtiyaç duyulmadan gençlerin hayatına eklemlenebileceğini ve bunda okulların önemli bir rol oynayabileceğini söylüyor. Londra Üniversitesi dışında King's College ve Maudsley Ulusal Sağlık Fonunun da katkıda bulunduğu araştırmanın bulguları Lancet Psychiatry dergisinde yayımlandı.