Gerçek bir yaşam öyküsü: YADE

Kadına şiddet, çocuk gelin ve baskı. Tanımadığı bir şehirde koca bir konakta esir hayatı. Yade'de hayatını geri almaya çalışan bir kadının hayat hikâyesini okuyacaksınız.

ZEKİ GÜMÜŞ / zeki.gumus@aksam.com.tr

Bir dönem ülkemizin en önemli toplumsal sorunlarından biri olan çocuk gelinler sinema ve edebiyata ilham vermeye devam ediyor. Çocuk gelinler dramını konu alan ve çaresiz bir aşiret geliniyle bir kumaşçının aşkının işlendiği Yade adlı kitap raflarda yerini aldı. Yazar Burcu Ertürk dört kitaplık bir seriye dönüşecek çalışmanın ilki olan Yade’yi yayınladı. Burcu Ertürk, 1980 İstanbul doğumlu. Hayatındaki notları kitaplaştırmaya karar verdi ve dört kitaplık bir seri doğdu. Ertürk edebiyat yolculuğunun gerçek hayat hikâyeleri, gerçek acılar ve yaşanmışlıklarla devam edeceğini belirtiyor. Burcu Ertürk ile Yade’yi konuştuk.

Yade adlı kitabınız okura ne vaad ediyor?

Yade gerçek bir yaşam hikâyesi. Okuyucuların öncelikle bunu bilmesi gerekiyor. Özel yaşama saygı çerçevesinde bazı bilgileri ve isimleri değiştirmiş olsak da yaşanılanlar duru ve gerçek. Yade, küçük yaşta zorla evlendirilmiş ve bu evlilikle beraber kaybettiği çocukluğunu, evladını, kısacası hayatını geri almaya çalışan bir kadının başına gelenleri konu alıyor. Yade, erken yaşta zorla evlendirilerek İstanbul’dan Mardin’e gelin giden küçük bir kızın acı dolu yaşamını konu alıyor. Türkiye’de zorla evlendirilen binlerce kızdan sadece biri olan kahramanım tüm yaşadıklarını ölümünden sonra kendisini tanımadan nefretle büyüyen kızına bıraktığı bir defterde anlatıyor.

Biraz da kahramanınızdan bahsedelim. Kimdir Yade?

İstanbul’da doğan ve doğum sırasında annesini kaybederek üvey anne elinde büyüyen Yade, 14 yaşına geldiğinde üvey annesinin zoruyla Mardin’de bir aşirete gelin gidiyor. Evlendiği ilk gece kocasının türlü işkence ve tecavüzlerine uğrayan genç kız, uzun yıllar kocasının yaptıkları yetmezmiş gibi kayınvalidesinden de baskı görüyor. Tanımadığı bir şehirde koca bir konakta esir hayatı yaşamaya başlayan Yade, İstanbul’dan Mardin’e taşınıp yeni bir hayat kuran Mustafa ile tanışıyor. Zamanla aralarında başlayan dostluk aşka dönüşüyor ve aşiret gelini ile bir kumaşçının aşkından Hande doğuyor. Kızını korumak için gerçekleri herkesten saklayan Yade’nin yalanları, kızının kan hastalığına yakalanmasıyla ortaya çıkıyor. Kayınvalidesi, Yade’den intikam almak için Mustafa’yı öldürtüyor ve Yade, kızından ayrı bir şekilde yıllarca izbe bir bağ evinde tutuluyor. Hande ise gerçekleri bilmeden annesine karşı büyük bir nefretle büyütülüyor. Hayatının tek amacı Hande’ye gerçekleri anlatmak olan Yade, bu amacına ulaşamadan ölüyor ve geriye kızına gerçekleri anlatmak için yazdığı bir defter bırakıyor. Bu defter Hande’yi, annesi Yade’nin İstanbul ve Mardin hattında yaşadığı tüm acıların yolculuğuna çıkarıyor.

Yade’yi yazmaya nasıl karar verdiniz? Çocuk gelinler meselesi miydi sizi bu hikâyeyi kaleme almaya iten?

Yade’yle tanışmam 2008 yılına dayanıyor. Hikâyesini dinlediğimde inanamadım. Anlattığı olayları sindirmek uzun zamanımı aldı. Yaklaşık iki sene boyunca araştırmalar yaptım. Yade’nin anlattıklarıyla, sonunda kitabı yazma cesaretim oldu. İnanın yazdıklarım, dinlediklerimin sadece bir kısmı. Yade’nin yaşadığı acıları başkalarıyla paylaşırsam içten içe onun acılarının hafifleyeceğini düşündüm ve yazmaya başladım. Beni Yade’yi yazmaya iten acıların paylaşılması ve bir nebze de olsa azaltılması oldu. Kısacası Yade’yi insanlara anlatırsam onun ruhunun özgür kalacağını ve acılarının dineceğini düşündüm.

Okuyucular Yade ile nasıl bir bağ kuracak?

Her insan, kitapta anlattığım olaylar içerisinde kendinden bir parça bulacak. Çünkü gerçek ve yaşanmış bir hikâye… Hepimizin yaşamında veya çevresinde bu tarz hikâyeler çokça bulunuyor. Yade, yolda gördüğümüz, haberlerini okuduğumuz, kimi zaman otobüste karşılaştığımız ama görmediğimiz onlarca kadının acısını, hayallerini ve duygularını anlatıyor. Okuyucular, Yade ile bu kadınların yaşadıklarını daha derinden ve içten hissedecek. Yade’nin hikâyesini dinlemek ve yazmak zamanla ilişkilerimi sorgulamama neden oldu. İnsanların suni bağlardan medet umduğu şu dönemde gerçek duyguları hissettiren içimi titreten bir hikâyeyi yazdığım için kendimi çok şanslı hissediyorum. Ölmenin kolay bir kurtuluş olacağı yaşantısında, azimle yaşama sarılan ve mücadele eden bu kadın, beni kendisine hayran bıraktı. Zaman zaman yazarken zorlandığım anlar oldu. Gözyaşlarımı tutamadığım satırlar oldu. Yade benim için çok özel bir yerde, çok özel bir kadın. Gözlerim ıslanarak yazdığım, ara verip tekrar dönüp notlarıma baktığım, nasıl anlatırım diye düşündüğüm birçok olay örgüsü var. Zamanla hikâyeye öyle kapılıyorsunuz ki içinizden gülmek, ağlamak, sinirden bağırmak bile geliyor. Hatta kitabı okuyan bir okuyucum bana “Kitabı şimdi bitirdim, Yade’nin ağladığı yerlerde ondan çok ağlamış olabilirim” diye mesaj atmıştı.

Gerçek hayat hikâyelerini konu alan kitaplar yazmaya devam edecek misiniz?

Nefesim ve kalemim el verdiğince duru ve yalın bir şekilde, gerçek hayatları yazmaya devam edeceğim. Baharda çıkacak olan “Sabır”, “Göç” ve “Kar Külleri” kitaplarım da bu seride yer alıyor. Hepsi gerçek hayat hikâyelerinden esinlenilerek yazıldı ve okuyucusu ile buluşmayı bekliyor.

ZEKİ GÜMÜŞ