EMİNE DOLMACI / cumartesi@aksam.com.tr
Küçük bir köyün en tepesindeki evde; biri seksen, diğeri on bir yaşındaki iki hayat yoldaşından biri olarak anneannesi ve tavizsiz değer algısına tanık olduğu babaannesinden öğrenmiş aile ve değer yargısını Demet Tezcan. Onu ilerleyen yıllarda akademik çalışmasına konu yaparak ailedeki değer aktarımında büyük ebeveynlerin rolünü incelemiş. 12-24 yaş arasındaki torunlar ve 55-76 aralığındaki büyük ebeveynlerle yapılan derinlemesine mülakatlar sonucunda ise "Bir Miras Olarak Aile Değerleri" kitabı ortaya çıkmış. Bugünün toplumuna, gençlerin beklentilerine, aile ve değer algısını hangi kavramlar üzerinden yorumladıklarına ilişkin geniş ipuçlarını veren çalışmayı Demet Tezcan ile konuştuk...
Aile toplumun direği, temeli diyoruz. Şartların değiştiği bugünün toplumunda aile hangi açıdan daha önemli?
Hemen hemen tüm tanımlarda aile toplumun çekirdeği, toplumsal yapının en küçük birimi, dinî, sosyolojik, kültürel en köklü kurumsal yapı olarak tanımlanıyor. Yüce kitabımız Kur'ân-ı Kerîm'de de atıf yapılan bir kurumdur. Aile, İslam'ın bakış açısına göre toplumun en küçük nüvesidir. Aileye dair tanımlar, anlamlar, yapı çeşitlilikleri toplumlara, kültürlere göre değişkenlik gösterse de psikososyal açıdan önemi birey için değişmez bir kurum. Bugün hızla bireyselleşen dünyada aile bu yönüyle daha da önem arz ediyor. İnsan, hayat boyu sosyal uyumunun ölçüsü olan değerleri öncelikle aile ortamından edinir. Bugün toplumumuzda gerçekleşen ve zaman zaman aklımızın almakta zorlandığı ahlaki yozlaşmanın boyutlarına baktığımızda aile çatısının hem fert hem de toplum için nasıl bir emniyet kilidi olduğunu görebiliriz. Aile tüm dış etkilere, değişim ve dönüşüme rağmen toplum içinde yalnızlaşan birey için hâlen güvenli bir çatı ve bireyin ihtiyacı ve toplumsal düzen açısından öncelikli bir role sahip. Toplumların kültür ve değerlerini geleceğe aktaran önemli sosyal kurumların başında geliyor.
İHTİYAÇ DUYDUKÇA AÇIP OKUDUĞUM REHBER
"Ailedeki Değer Aktarımında Büyük Ebeveynlerin Rolü" başlıklı tezinizden elimizdeki kitap doğdu. Neden bu konuyu seçtiniz?
Ben, küçük bir köyün en tepesindeki evde; biri seksen, diğeri on bir yaşındaki iki hayat yoldaşından biri olarak anneannem ve onun arkadaşlarını çokça dinleme, gözlemleme şansına sahip oldum. Anneannemin gurbette de olsa çocukları, torunları üzerindeki etkisine, köyün gencinden yaşlısına ona gösterilen saygıya, taşıdığı kadim öğretileri, hayat tecrübesini "Bak bu böyledir" deme ihtiyacı duymadan doğal ortamında gözlemleme imkânı içinde yaptığı öğreticiliğe şahit oldum. Aynı zamanda geniş aile çatısı altında tavizsiz değer algısına tanık olduğum babaannemin hayat tecrübesini de gördüm, dinledim. Hem onları hem de onların aile ve akrabalarıyla, akranlarıyla olan ilişkilerini, hayatın zorluklarını göğüsleme, toplumsal olayları yorumlama biçimlerini, iş yapış yöntemlerini hayatımın ilerleyen devresinde ihtiyaç duydukça açıp okuduğum birer rehber edindiğimi fark ettim. Ve tabi torunumun dünyaya gelişiyle benim de artık bir anneanne oluşum, "onun için ileriye dönük ne yapabilirim" düşüncesiyle değer aktarımında büyük ebeveyn torun ilişkisini incelerken buldum kendimi.
TUTUNACAKLARI DAL ARIYORLAR
Yaptığınız görüşmelerde torunlar, değer aktarımının büyük ebeveynlerin görevi olduğunu düşünüyor ve buna açık olduklarını ifade ediyorlar. Bunu nasıl okumalıyız?
Bireyselleşme yalnızca yaşlıları yalnız bırakıyor gibi bir algı hâkim olsa da gençleri de yalnızlığa itiyor. İhtiyaç duydukları durumlarda sorunlarını paylaşacakları, edinilmiş tecrübelerden yararlanacakları bir mecra bulamayan gençler, çözümü yanlış mecralarda arayabiliyorlar. Her toplum, fertten aileye ve topluma kendi kurumsal, kültürel yapısını oluşturuyor. Bireylerin küresel ölçekte yalnızlaşmaya giderken ihtiyaç hâlinde birbirinin yanında olacağı bir toplumsal anlayışı kendi özgün, kadim aile değerlerinden alması için kuşaklar arası aktarımlar çok önemli. Küreselleşmeyle birçok unsur sosyal değişime tesir ediyor. Sanattan, mimariye, yeme kültüründen eğlenceye, düğünden doğum ritüeline kadar ferdi ve aileyi içine çeken bir dönüşüm yaşanıyor. İşte tam da burada genç fark etmesek bile tutunacağı bir dal arıyor. Bu dayanağa vaktiyle sahipse daha dayanıklı, ayakları daha fazla yere basan bir süreç içinde savrulmadan yaşıyor. Savrulmak gençliğin tercih ettiği bir durum değil. Onlara savrulmayı önleyici ortamları biz hazırlayamadığımız için oluyor bugün şikâyet ettiğimiz her şey. Bizim gençlerimizden umudumuzu kesmememiz gerekiyor, onlara karşı mesulüz ve onlar da öyle düşünüyor. Kuşaklar karşılaştıkları pek çok değişim ve dönüşümün özellikleriyle şekillenirken; bu değişimler ne kadar büyük, hızlı olursa olsun kuşaklar arasına kesin sınırlar çekememektedir. Bir arada bulunan kuşaklar olumlu ya da olumsuz etkilenmekte ve tavır geliştirmekteler. Bunu en az zararla atlatmak kolay değil ama emek vermeyi göze alırsak mümkün.
KÖPRÜ DEĞİL KILAVUZ
Büyük ebeveynler değer aktarımında köprü mü yoksa kılavuz mu?
Yaşlıların dijital bilgi çağının gerisinde kaldığı algısının günümüz Türkiye'sinde de yaygınlaştığı bir toplumsal yapıda büyük ebeveynlerin bilgi ve birikimlerinin sadece dijital bilgi ile ölçülemeyeceği bir gerçektir. Aileye atfedilen kök ve temel odaklı anlamlar yelpazesinin bir başka anlamlar taşıyıcısı da büyükanne ve büyükbabalardır. Soyut aile kavramı etrafında kümelenen hemen tüm manaları, aile tarihi kadar eski, gelecek nesiller kadar yeni ifa edegeldikleri rolleri büyükanne ve büyükbabalar yüklenmişlerdir. Üstlendikleri rolleri gereği yaşadıkları toplumsal yapının genetiğinin taşıyıcılarıdırlar. Sosyal, kültürel, psikolojik olarak bir yapının gen hafızasını zincirleme olarak nesillerden nesillere aktarmaktadırlar. Büyükanne ve büyükbabaların bir miras taşıyıcısı, birer köprü oldukları yönündeki tanımlar tüm dünyaca yaygın kabullerden doğuyor. Bu da bize büyük ebeveynlerin değer aktarımındaki rolünün tartışmasız ne kadar önemli olduğunu gösteriyor. Dünyaca yaygın bu kabule araştırmadaki katılımcı torunların görüşlerini de ilave ederek ifade etmemiz gerekirse büyükanneler ve büyükbabalar sadece geçmiş tecrübeleri, bilgi birikimlerini dünden bugüne taşımakla yükümlü bir köprü değil maddi, manevi, sosyal, kültürel değerlerler manzumesini bugünden yarına taşınmasına da yol açıp imkân oluşturacak birer kılavuz olarak görülüyor.
Aile bağları ve kuşaklar arasındaki ilişkilerde bugün hangi noktadayız hem çekirdek aile hem de geniş aileyi değerlendirdiğinizde neyi görüyorsunuz?
Türk aile yapısı Batı toplumlarındaki sanayi öncesi ve sonrası bir değişimi kentleşme ve kırsal kesim olarak yaşamış olsa da kültürel olarak akraba bağlarının bir ağ olarak kırsaldan kente, kentten kente ve kent içinde sürdürmektedir. Kavramsal olarak yaygın aile biçimi sosyal bilimin tanımladığı şekilde çekirdek aile gibi görünse de yerel şartlarımız ve ilişki biçimimiz göz önüne alındığında sürekli bir geçişkenlik durumu söz konusudur. Ekonomik dayanışma, düğünler, doğumlar, ölümler, bayramlar, yıllık izinler gibi özel günlerin akraba ağı içinde geçirilmesi önemsenmektedir. Yaygın toplumsal kanaatin aksine ve batılı toplumların aile yapılarından farklı olarak ayrı çatı altında veya ayrı şehirde olmalarına rağmen aileler birbirinden tamamen kopuk yaşamamakta ve maddi manevi etkileşim içindeler.
KUŞAKLARI UZLAŞTIRICI ÇALIŞMALAR YAPILMALI
Büyük ebeveynlere, anne babalara, torunlara yani taraflara, kamu kurumları ile sivil toplum kuruluşlarına neleri önerirsiniz?
Büyükanne ve büyükbabaların torunlarını eleştirirken veya onlar tarafından eleştirilirken bile tutum ve tavırlarının her an gözlemlendiği, örnek alındığını göz önünde bulundurarak hareket etmeleri gerekiyor. Sadece torunlarına değil onlardan sonraki kuşaklara da aktarım yaptıklarını unutmamalı, bu hassas sorumluluğu göz önünde bulundurarak hareket etmeliler. Çocukların, büyük ebeveynlerinin evinde bir araya geldikleri buluşmaların diğer akrabaları dayı, teyze, amca, hala, yenge ve kuzenlerle birlikte olabilecekleri vakitlere denk getirilmesi geniş aileyi tanıma, birlikte güzel vakit geçirme açısından önemlidir. Anne babalar o vakitleri kollamalı, oluşturmalıdır. Torunların, büyük ebeveynlerinden edinecekleri her bir tecrübenin kendi gelecekleri açısından kazanım ve sonraki nesillere karşı sorumluluk olduğunu göz önünde bulundurarak daha çok birlikte vakit geçirme, daha çok sohbet edip, soru sorma fırsatlarını kollamaları önemlidir.
Büyük ebeveynler/yaşlılar ve torunlar/gençler daha çok yaşları, bedensel enerjileri, hayata bakış farklılıkları, zıtlıkları üzerinden araştırmalara konu edilmektedirler. Bu araştırmalar şüphesiz çok yönlü bir bakış açısı oluşturmaktadır. Büyük ebeveyn ve torun olarak sadece çatışmalar üzerinden değil, karşılıklı duygusal ve manevi yönden potansiyeli açığa çıkaracak birbirlerini besledikleri ortak yönleri, aralarındaki çatışmaları değil, uzlaşmaları arayan hem toplumda hem bireylerde farkındalık oluşturacak çalışmalara ağırlık verilmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.
TEMEL AİLE DEĞERLERİ NELER?
Büyük ebeveynler aile değerleri olarak "Sevgi, saygı", "Dinî değerler", "Aile fertlerinin birbirine değer vermesi", "Birbirine bağlılığı", "Birlik, beraberlik", "Yaklaşımlar, tavırlar", "Hürmet", "Cömertlik", "Fedakârlık", "Samimiyet", "Sabır", "Ahlak yapısı" gibi kavramları ortaya koyuyorlar.
Torunlara kendilerini bir arada tutan aile değerleri sorulduğunda "Sofralarımız", "Saygı", "Sevgi", "Sohbet-Muhabbet", "Misafirperverlik", "Bayramlaşma", "Dayanışma", "Manevi değer", "Anneannem", "Dedem", "Hoşgörü", "Anlayış", "Hürmet", "Empati" gibi kavramlarla cevap veriyorlar.