Genç sanatçı Begüm Dizdar: Sanatçının güvenli alanda kalmasını doğru bulmuyorum

Genç sanatçı Begüm Dizdar: ''Sanatın ufuk açıcı, kişiyi etkileyip dönüştüren bir yapıda olması gerektiğini düşünüyorum. Gelecek planlarımda çalışmalarımla farkındalık yaratmayı amaçlıyorum. Bir de bana kalırsa sanatçı kendini tekrara düşmemeli. Beğeni kaygısıyla güvenli alanda kalmayı doğru bulmuyorum. Kendimi her seferinde zorlayacak ve beni tam anlamıyla strese sokan çalışmalar yapıyorum/yapmayı planlıyorum.''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Kullandığı farklı nitelikte malzeme ve tekniklerle ortaya özgün sanat eserleri çıkaran genç sanatçı Begüm Dizdar bu hafta Akşam Cumartesi'nin konuğu oldu. Dizdar ortaya koyduğu yapıtlarının biricikliğini sadece malzeme veya tekniğiyle değil aynı zamanda o eserin çevreyle de uyum ve diyalog içinde olmasıyla da sağlıyor. Örneğin yaptığı bir eser, gölgesinin duvara yansımasıyla muhteşem bir enstalasyon özelliği kazanıyor gibi. Ya da kimi zaman çevresinden topladığı geri dönüşüm malzemeleri ile de özgün ve yaratıcı eserler de çıkarabiliyor genç sanatçı. Biz de tüm bunları konuşmak üzere kendisiyle bir araya geldik, sanatına ve yaşamına dair konuştuk.

RÜYALARIMI DÜZENLİ OLARAK NOT ALIRIM

Sizi kısaca daha yakından tanıyabilir miyiz?

Fantastik kitaplar ve filmlerle büyüdüm. Kardeşlerimle oynadığım oyunlarda her zaman hikâyeler uydurarak doğa turları atardık. Harikalar diyarının girişini arardık. Kendime her gün ölümlü olduğumu hatırlatırım ve elimden geldiğince ânı yaşamaya çalışırım. Bunu çok az başarsam da farkında olmak bile iyidir, öyle değil mi? Bazı insanların benden bahsederken hayalperest diye adlandırdığı olur. Sürekli düşünen biriyimdir. Gördüğüm bir şey, yaşadığım bir an aklıma yeni fikirler getirebilir. Belki ileride kullanabilirim diyerek rüyalarımı düzenli olarak not alırım. Sadece resim konusunda değil, hangi konuda olursa olsun bana danışan arkadaşlarıma, aileme veya sosyal medyadan iletişime geçen kişilere aklımdan geldiğince yardımcı olmaya çalışırım. Sanırım bir meslek seçecek olsaydım fikir üretmeyi isterdim. En sevdiğim sanat dalı ise müzik. Sürekli müzik dinlerim. Her ana uygun müzikleri derlediğim listelerim mevcut. Ve kendimi gökyüzüne bakmaktan alıkoyamıyorum. Gökyüzüne, özellikle de bulutlara aşık olduğumu söylemek abartılı olmazdı.

SANAT İÇİN ÖNCE ANLATACAK BİR ŞEYE SAHİP OLMAK GEREKİR

Sanat sizin için ne demek?

Sanat bir meslek adıymış gibi kullanılıyor. Sanatın herhangi bir dalıyla ilgileniyorsanız, yaptığınız çalışmanın kalitesine bakılmadan sanatçı unvanını taşıyorsunuz. Burada bendeki sanat karşılığını unvan olarak değil de akla ilk gelen anlamıyla tanımlamaya çalışacağım. Buradan hareketle sanatın kalitesinin de göz önünde bulundurulması gerektiği düşüncesindeyim. Sanat yapabilmek için önce anlatacak bir şeye sahip olmak ve soyut düşünebilmek gerekir. Duygularınızı harekete geçiren, kendi hayatınızdan benzerlikler yakaladığınız eserler sizi etkiler. Ama bundan öte sanatın derinliği olması gerekir. Üzerine düşününce çokça yorumlayabileceğiniz, farklı ve özgün olan. Bu tarz sanatla karşılaşınca içimde tanımlayamadığım bir his yaşıyorum. Bu alanda olmalıyım diye hiç düşünmemiştim. Sanat okuluna gitmedim ve bu konuda hiç eğitim almadım. Küçükken okuldaki resim derslerinde başarılıydım. Yarı zamanlı çalıştığım zamanlarda mağazanın işlerini aksatıp giriş panolarına resim yaptığımı, resim derslerinde arkadaşlarımın ödevlerine yardım ettiğimi, proje derslerinde evden okula taşımakta zorlanacağım boyumdan büyük üç boyutlu maketler yaptığımı hatırlıyorum ve onları yaparken ne kadar mutlu olduğumu. Bunun gibi birçok örnek mevcut. Aslında her an bununla ilgileniyormuşum da farkında değilmişim. Lise sondayken ne yapmak istediğini bilmeyen amaçsız biri olduğumu sanarak tercih döneminde kısa bir depresyon yaşamıştım. Sanatla ilgilenmeyi aklımdan dahi geçiremezdim çünkü kazanç sağlayamazdım. Evden çalışma fikriyle çok sonra tanıştım ve şimdi bunun için yeterli vakti ayırabilecek bir konumdayım.

ÇALIŞMALARIMLA FARKINDALIK YARATMAYI AMAÇLIYORUM

Peki, kendi sanatınızı nasıl tanımlıyor ve adlandırıyorsunuz?

Benzersiz bir eser ortaya koymak neredeyse imkânsız gibi. Elimizde büyük bir veri havuzu ve kültürlerimiz var. İlla bir şeylerden esinleniyor ve bunun farkında bile olmadan unutuyor olabiliriz. Çalışmaya başlamadan önce tasarım kısmında, üzerine neler katabilirim ne kadar özgünleştirebilirim ne kadar benden izler ekleyebilirim ne anlatmak istiyorum diye sorgularım. Kafamda tüm görüntüsüyle oluşur ama son hali çalıştığım ortamdan, malzeme eksikliğinden, yeterli vaktimin olmayışından, yaşadığım ufak çaplı yaralanmalardan ve benzeri durumlardan dolayı bambaşka bir şeye dönüşür. Burada da yaratıcılık devreye girmiş oluyor ve belki de düşündüğüm halinden daha iyi oluyor. Çalışırken anda kalabiliyorum ve sonucunda zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyorum. Daha mutlu hissettiğim bir durum yok. Bitirdiğimde dönüp dönüp bakıyorum. İki gün gündemimde oluyor sonraki gün yeni bir çalışma için hazırlıklara başlıyorum. Sanatın ufuk açıcı, kişiyi etkileyip dönüştüren bir yapıda olması gerektiğini düşünüyorum. Gelecek planlarımda çalışmalarımla farkındalık yaratmayı amaçlıyorum. Bir de bana kalırsa sanatçı kendini tekrara düşmemeli. Beğeni kaygısıyla güvenli alanda kalmayı doğru bulmuyorum. Kendimi her seferinde zorlayacak ve beni tam anlamıyla strese sokan çalışmalar yapıyorum/yapmayı planlıyorum.

Anladığım kadarıyla her şey sanatınızda potansiyel birer malzeme. Özellikle çalışmayı sevdiğiniz malzemeler var mı, neler ve neden?

Bir nesneye baktığımda onu neredeyse tüm potansiyelleriyle görüyorum. Onu hemen her şeye dönüştürebileceğimi düşünürüm. Bu sayede onları çözümler ve ortaya ilk durumundan daha iyisini koymaya çalışırım. Ona yeni bir biçim kazandırırım. Özellikle çalışmayı sevdiğim bir malzeme yok. Elimde olmayan malzemelerin yerine geçebilecek alternatiflerini düşünürüm.

ERDEM VE AHLAK ÜZERİNE DÜŞÜNÜRÜM

Böylesine farklı bir üretim anlayışına sahip iken çevrenize bakışınız ve algılayışınız da farklı olsa gerek. Çevrenizi, günlük yaşamı nasıl algılıyor, okuyor ve yorumluyorsunuz?

Dışarıdaki kaos ve gürültü beni rahatsız eder. Kulaklığımı yanıma almadan dışarı çıkmamaya özen gösteriyorum. Müzik dinlerken insanları ve olayları gözlemlemek daha kolay oluyor sanki, tıpkı ekrandan seyretmek gibi. Bu gözlemler bizde sanata katkı sağlıyor. Özellikle eşimle sosyolojik açıdan incelediğimiz bazı durumlar hakkında sık sık konuşmalar yaparız. Bunlar da şarkı sözlerine evrilir. Gözlemlerimi notlarıma kaydeder ve kendimle tartışırım. Yaşadığım yer çok sakin, doğayla iç içe olduğundan buradan olumlu etkileniyorum. Orman evimize beş dakikalık yürüme mesafesinde ve sık sık oraya uğrarım çünkü bilinçli yaşamak istiyorum. Gökyüzüne saatlerce bakabilirim, bu benim ruhumu dinlendiriyor. Evrimi ve varoluşu çokça düşünürüm. Her baktığım canlı cansız nesnede veya durumlarda evrimi, kültürü sorgularım. Erdem ve ahlak üzerine düşünürüm. Olasılık tahminleri yürütürüm. Yanlış korelasyonlar kuruyor olsam da düşünce deneylerinden zevk alıyorum.

KENDİMİ 25 YAŞINDA KEŞFEDEBİLDİM

Tüm bunları kaydedip sosyal medyanızda paylaşma fikri nasıl doğdu?

Her şey eşim Zeki'nin şarkılarının daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlamak amacıyla başladı. Şarkıları sosyal medyada dolaşıma sokabilmek için videoların altında kullanmalıyız diye düşündük. Resim çizebiliyordum, el işlerine yatkındım. Karşıma çıkan videolardan etkilenip birkaç video oluşturdum. Bunu yaparken oldukça keyif aldım ve devamı geldi. Zeki sayesinde ne yapmak istediğimi fark etmiştim. Vakit buldukça daha büyük projeler yapmaya başladım ve geri dönüşlerini aldım. Siz de bu sayede benimle iletişime geçtiniz. Yani kendimi 25 yaşında keşfedebildim. Hiçbir zaman geç olmadığı vurgusunu da yapmış olayım.

Gelecekte nerede olmak, ne yapmak, nasıl anılmak istiyorsunuz?

18 Mart Haftası için Çanakkale Savaşları Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı Müzeler Koordinatörü Mert Çatalbaş'ın benimle iletişime geçmesi üzerine müzede sergilenecek iki çalışma üzerine çalışıyorum. Daha ileriye dönük proje ve hayallerimi şimdiden tasarlamaya başladım. Sergi salonlarında değil de ismi sahne olmayan sahneleştirilmiş yerlerde gösterisini yapmak istiyorum. Mesela bir sokakta kaldırımın üstü sahneye dönüşebilir. Daha toplumsal, daha yaratıcı ve bir o kadar da hayranlık uyandırıcı olmasını temenni ediyorum. Bir sanat eseriyle karşılaştığımda içimde yaşadığım hisleri, umarım bir gün ben de birilerine yaşatabilirim.