sibel.ates@aksam.com.tr
Genç kadın ve olgun erkek arasında yaşanan aşk hikâyelerinin anlatıldığı romanlara aşinayızdır. Ancak Hakan Karahan “geleneksel olmayan bir aşk hikâyesi yazdım” dediği romanında bunun tam tersini yapmış.
Lütfen Beni Öldür’ün ortaya çıkış hikâyesi nedir?
Geleneksel olmayan bir aşk hikâyesi yazmak istedim. Buradaki erkek kahramanın genç, kadının ise daha olgun olmasını tercih ettim. Ortak noktaları ise acı ve yalnızlık. Böylece sorgulamak istediğim temaların tamamını kullanabildiğim, okuyucuya beklediğinin dışında, sürprizli bir kurgu sunma olanağına kavuşmuş oldum. Sonuçta aşka hangi açıdan bakarsanız bakın değerlidir.
Kitabın baş karakteri Ejder’in çok da kurgusal bir karakter olmadığını görüyoruz. Bu konu hakkında neler söylersiniz?
Ejder kurgusal bir karakter. Bazı yönleri bana benziyor olabilir ama birçok yönüyle benim olmak istediğim bir kahraman. Aynısı Cahide için de geçerli. Burada hayatımla ilgili en belirgin ortak nokta şehir seçimleri. Hikâyenin geçtiği yıllarda İstanbul’u ve Miami’yi avucumun içi gibi bilirdim, bu sayede kahramanları mekânlarda yaşatırken satırlar aynı zamanda bir film şeridi gibi gözümün önünden geçiyordu ve ben de bunu kullandım. Ben hem Ejder ve Cahide’yim hem de değilim.
Roman boyunca akıcı üslubunuza eşlik eden kısa ve net cümleler görüyoruz. Bu bilinçli bir seçim mi?
Bu, yaşamın ta içinden gelen sert ve acı dolu bir hikâye. Söylemek istediklerim aklımdan geçerken bile bu yalınlıktaydı. Hiç uzatmak ihtiyacı hissetmedim. Tokat gibi çarpmalıydı. Hikâye bunu hak ediyordu. Dolayısıyla yarı bilinçliydi.
Romanınızda ötenazinin niteliği/nasıllığı, gerçek sevginin özünün sorgulanması, toplumsal ahlak normlarının dayatımı gibi onular var. Yüzeysel ilişki biçiminin esas olarak kabul edildiği bu çağda, bahsi edilen konuların konuşulmasının gerekliliğine inandığınız için mi kurgunun içindeler yoksa karakterin kendi bağlamı bakımından bunları sorgulaması mı gerekiyordu?
Lütfen Beni Öldür’de hayatta çok sık düşündüğüm birçok konuyu kurguya örerek işledim. Ejder’le Cahide’nin ilişkisinde sorgulamak istediğim her şey yaşanmalıydı. Yürek acıları, yalnızlık, bencillik, can sıkıntısı, cesaret, aşk, cinsellik, toplum baskısı, örf ve adetler, din ve siyaset, para, birey olmak, sürü insanı olmak, kader, tesadüfler ve ölüm. Giderek artan yüzeysel ilişkiler çağında benim için de karakterin kendi bağlamı bakımından da bu konuları irdelememiz gerektiğine inandım.
Bir eserin yazarı değiştirdiği ve dönüştürdüğü söylenir. Bu serüven size ne kazandırdı ya da okur ne kazanacak?
Bu kitabı yazarken tekrar emin oldum ki, mutluluk benim için bir amaç ya da hedef değil. Ayrıca kitabı gece gündüz aralıksız düşünerek yazdığım bir buçuk yıl içinde şu dünyaya geliş sebebimi hâlâ bilmediğimi fark ettim. Yakınlarım ise yazma süreci boyunca daha sinirli, daha sabırsız ve daha inatçı birine dönüştüğümü söylüyor. Bu serüven, roman yazmanın hiçbir zaman kolaylaşmayacağını ve her seferinde yazarı perişan edeceğini bana bir kez daha hatırlattı. Okurlar için ise dileğim hayatı sorgulamaları. O zaman ne kazanıp ne kaybettiklerine dair kararı kendileri verecekler.