Geçmişteki gibi geleceğin malzemesi de ahşap

“Beton dünyadaki en yıkıcı malzeme. Betondan ve yarattığı iklim tahribatından kurtulmak mümkün.” seklinde konuşan yüksek mimar Seda Özen Bilgili “Üretimi ve inşasında karbon salınımı yok denecek kadar az olan ve geri dönüştürülebilen yüzde yüz ahşap, geçmiş kadar geleceğin de malzemesi. Kafamızdaki ahşap yapı kavramını silip yeni nesil ahşap sistemlerini tanımak gerek. Depremde de ayakta kalabilecek en önemli malzeme yine ahşap.” diyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Asrın felaketinden sonra betonarme yapıların oluşturduğu tahribat çok konuşuldu. Eski Türk evlerine dolayısıyla doğal yapılara dönüş yapılması ya da bu yapım tekniklerinin bugüne uyarlanması mümkün mü sorusu akıllarda. Betonarmenin tek yöntem olmadığını ve farklı yapım tekniklerinin var olduğunu belirten yüksek mimar Seda Özen Bilgili, doğal yapıların önemini anlattı. Tabii bugün gerçekçi olmak gerektiğini ve bütün her yeri doğal yapılar ile inşa etmenin çok mümkün olmadığını dile getiren Bilgili, en azından var olanları korumak ve belli yerlerde bu yapılara öncelik vermek gerektiğini söyledi. Bilgili ile yapılarda mimarların sorumluluğu, deprem bölgesindeki durum ve İstanbul'u da konuştuk. İşte söyleşimizde öne çıkanlar başlıklar...

Ülkemizde ne zamandır betonarme yapılar var? Betonun alternatifi yok mu?

1954 yılında Türkiye'de betonarme yapı oranı yüzde 5.4 idi. Şu anda yüzde 95 hatta daha fazla. Biz betonarmeye âşık olduk. Başka yol da bilmedik. O dönemin yöneticileri 'Gelişen Türkiye'ye toprak yapı yakışmaz' dedi ve betonarme yapılar çoğaldı. Bununla beraber mimar ve mühendislik eğitimlerinde doğal yapılara çok az yer verildi. Sadece bu alana özel ilgisi olan ya da restorasyon ile ilgilenenler ahşap ve kargir, kerpiç doğal yapılarla haşır neşir. Oysa betonarme tek çare değil.

Yapı biyolojisi diye bir bilim dalı var. Yapılarda kullanılan malzeme ve yapı sistemi ile insan bedeni arasındaki ilişkiyi de inceliyor bu bilim dalı. Mesela köye gittiğinizde daha güzel uyuruz değil mi? Bu hem oranın havasından hem de kırsaldaki yapıların doğal malzemeden inşa edilmesinden kaynaklanır. Nefes alan malzeme yerine daha üretim aşamasındayken bile işçilerin sağlığına zarar veren yapı malzemeleri tercih ediyoruz. Beton dünyadaki en yıkıcı malzeme. Dünyada betonun kapladığı alan yeşil alanları geçmiş ve sudan sonra en çok kullanılan malzeme. İnsanların sağlığını ve geleceğini tehdit ediyor. Oysa betondan ve yarattığı iklim tahribatından kurtulmak mümkün. Ülkemizin dört bir yanında doğal yapı sistemi mevcut. Üretimi, inşasında karbon salınımı yok denecek kadar az geri dönüşümü yüzde yüz ahşap malzeme geçmişin olduğu kadar geleceğin de malzemesi. Sağlıklı bir yapı malzemesi. Kafamızdaki ahşap yapı kavramını silip yeni nesil ahşap sistemlerini tanımak gerek. Yapısal ahşap (CLT) çeşitli şekillerde karşımıza çıkıyor. Ahşap yapı sökülüp başka yerde tekrar kurulabiliyor. Beton gibi yıkıcı bir moloz bırakmıyor. Deprem konusunda ayakta kalabilecek en önemli malzeme ahşap. Hafif ve esnek bir tasarıma sahip. Tabii endüstriyel ormanlar lazım bu yapılar için. Bu yapılardan inşa etmek isteyenler malzeme teminini kolaylaştırmak lazım.

Doğal yapılardan konuşurken sadece ahşap yapılardan bahsetmiyorum birçok doğal yapı türü var. Elbette ahşap yapı konusunda yangın travmalarını da anlayabiliyorum. Ama teknoloji gelişti, önlemler alınabilir. Ahşap iyi tasarlandığında ve iyi bakıldığında ayakta kalabilir. Kargir doğal yapılarda taş ve tuğla yapıları sayabiliriz, döşemeleri ahşap olarak uygulananlar da var. Diğer bir doğal malzeme kerpiç. Artık sıkıştırılmış toprak, çağdaş toprak yapı olarak anılıyorlar. Çatalhöyük'ten günümüze ulaşmış kerpiç mimari mirası fakirlikle ilişkilendirilmiş. Ama Yemen'deki 8-9 katlı kerpiç evlere bakıyorsunuz güvenli. Bu kerpiç apartmanların hem temel tasarımları çok güçlü hem de toprağın bağlanması için alçı (cas) katılmış. Bu alanda emek veren hocalarımız var. Ruhi Kafesçioğlu Hocamızın, alker (alçı + kerpiç) adını verdiği, toprağı alçı ile stabilize ettiği yapı malzemesi tanınması ve uygulanmasında büyük emeği var. Yine Çin'de Guangming'de deprem sonrası inşa edilen çağdaş – sıkıştırılmış toprak yapılar var. Orada da bu alana hayatını adayan, Hong Kong Üniversitesi'nden Edward Yang Hoca var. Tabii bu bahsettiklerim hep yeni nesil ahşap, yeni nesil toprak yapılar. Betonarmeye diğer bir alternatif çelik. Çelik ile ahşabın tasarım sistemi birbirine benziyor. Ama çelik de üretim süreçlerinde harcanılan enerji açısından çok masum değil.

Malatya'da ilginç bir örnek vardı. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilmiş doğal bir yapı ayakta kalırken depremde, hemen yanındaki betonarme bina yıkılıyor. Yıkılan betonarme bina kaç yıllık bilemiyorum ama kerpiç bina en az 100 yaşında belli ki. Ancak bu eski binalar kuralına uygun yapılmış. Eğer kuralı bozsaydık o geleneksel yapı da ayakta kalmazdı. Belki o yanındaki betonarme bina da kurallara uygun inşa edilseydi bugün ayakta olurdu.

Dünya genelinde doğal yapılara ilgi nasıl?

Dünyada birçok ülkede doğal yapıya dönüş var. Fransa'da mesela kamu binalarının yüzde 50'sinin doğal yapı olması hedefleniyor. Japonya olimpiyatlarda demonte ahşap yapılar kullandı. Olimpiyatlar için yapılan betonarme yapılar orada sabit kalırken bu demonte ahşap yapılar ülkenin çeşitli yerlerine gönderildi. ABD'nin yüzde sekseni ahşap yapı. Dünyanın hemen her ülkesinde insanlar bireysel çabalarıyla Cob (mud) building, earthbag, straw bale (saman balya) evler yapıyor artık. Çünkü dünyada insan sağlıklı olmanın ve doğaya zarar vermemenin peşinde. Sonuçta bizi en çok hasta eden kullanılan yapı malzemeleri. Kafeste sıkışmış gibiyiz. Buna rağmen 1950'lerde başlayan küçümsemenin devamı olarak doğal, toprak yapılara karşı büyük bir zihinsel direnç var.

Peki bu noktada biz ne yapabiliriz?

Betonarmeleri yıkalım eski Türk Evleri gibi yapalım gerçekçi bir ifade değil. Köylerimizdeki geleneksel mirasımıza sahip çıkalım. Önce elimizde olanı koruyalım. Kaynaklarımızı doğru kullanalım. Her şehri kendi değerleriyle inşa etmek gerekir. Realist olmak lazım. İstanbul'da, büyük şehirlerde bütün yapıları bu şekilde tasarlamak çok mümkün değil. Ama Çatalca, Şile, Silivri ve Beykoz gibi yerlerde doğal yapılar olabilir. Ya da Anadolu'nun kırsalında mesela Kastamonu'nun bir köyünde neden betonarme bir bina olsun? En azından bu dengeyi korumalıyız. Bu şekilde doğal yapı bilgimizi de korumuş olur ve bu ustalığı gelecek nesillere aktarabiliriz. Birçok farklı yapı tipolojisi var. Bu bilgi birikimini bir külliyatta yazılı hale getirmek gerekir. Çünkü bu yapıların ustalarının sayısı da az. Yeni yüzyılımızda, köy enstitülerinde yetişen yapı ustaları bize ilham verebilir.

İstanbul'daki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Peyzaj mimarı Dr. Hülya Dinç'in tespitlerine göre, İstanbul derelerinin yüzde 85'i doğal yapısını kaybetmiş, 106 dereden sadece 15'i korunmuş, üstü kapatılmış birçok dere var. Ve bu dere yatakları yerleşim yeri olmuş. Depremde ve sellerde dere yataklarına ne olduğunu görüyoruz, bence yapılması gereken en önemli ve ilk şey bu dere yataklarının kenarındaki yerleşimleri kontrol etmek, kaldırılması gerekenleri derhal kaldırmak. Tasarım anlamında da sıkıntılarımız var. Yapı adaları dönüşürken ada bazında dönüşmek üzere hareket edilebilir. İnsan ölçeğinden ne kadar uzaklaşılır ve doğanın dışında çıkarsak o kadar bizler için kötü olur. Kentsel dönüşümde yapılması gerekenlerden biri bence şuydu; bir yapı adası düşünün, üzerinde 30 tane bina var. Binanızı dönüştürmek için model bulamıyor ve bu nedenle müteahhittin kâr etmesi için ilave kat talep ediyorsunuz. Bu sırada her binanın dönüşümü için yapılan ruhsat çalışmalarında, ayrı ayrı zemin etüdü, statik projeler yaptırılıyor. Giriş çıkışları oldukça güç olan otoparklar düzenlenmeye çalışılıyor. Oysa bütün binalar ortak hareket edip avlulu yapı adaları tasarlanabilir. Ortak asansörler, merdivenler ile m2 ler daha dikkatli kullanılsa müteahhitlere kat yükselterek değil, yatayda m2 sağlanarak dönüşüm denenebilir. Tabii bir apartman sakinleri bile birlikte hareket edemezken, bir yapı adasının birlikte hareket etmesi maalesef çok zor. Ancak bu depremin işleri yokuşa sürme tavrını bir miktar azaltacağını görüyorum. Yapı stokumuzu dönüştürmeliyiz.

MİMARLIK TIP EĞİTİMİ GİBİ OLMALI

Sağlam yapının en önemli noktası nedir? Ve mimarların sorumluluğu nerede başlar?

Mimar orkestra şefidir. Yeni inşa edilen yapılarda müteahhit işverenlik yapıyor. Bir mimar zemin etüdü yapan firmanın güvenilirliğinden, doğru yapılıp yapılmadığından, çizilen statik projeye kadar, her şeyin doğru yapıldığından emin olmalı. Sağlam yapılarda en önemli nokta zemin etüdü. Statik proje ile yapının yer üstündeki formu tasarlanıyor ama bir de yerin altının teşhisi, tasarımı var. Zaten yeni binaların hasar görmesinin en büyük sebeplerinden biri bu, zemin açısından sorunlu yerlere, yanlış şekilde yerleşmek. Bazen yan taraftaki bina için yaptırılmış zemin etüdü kopyalanıyor. Her yapının zemin etüdü kendine aittir. Zemin etüdü iyi çalışılmamış ise bundan sonra yapılacak olan her teknik tasarım boşa düşüyor. Zemin sağlam değilse de bunu daha güvenli hale getirmek için çeşitli yöntemler var. Tabii ki bu müteahhite bir maliyet getiriyor. Eğer zemini hesaplamadan işe başladıysa, sözleşmelerini buna göre yapmadıysa mümkün mertebe zemine yapılacak iyileştirme çalışması, önlemlerden kaçınmaya çalışıyor. Belki oda onaylarını hızlıca geri getirmek gerekir.

İnşaat yapımında işçiliklerin kötü olduğu konuşuluyor...

İşçiliğimiz de kötü maalesef. Cumhuriyetin ilk yıllarında usta mektepleri varmış. Daha sonra bunlar sanırım meslek lisesi oldu. Buradan çıkanlar usta olmak yerine mühendis, mimar olmak istedi. Yani biz usta yetiştiremiyoruz. Belki ciddi olarak bir kurs ile bu işçi sorunu çözülebilir. Göstermelik sertifikalar ile olmaz. Bu eğitimler şantiyelerde olmalı, iş güvenliği dersi almalı ve yapım metodolojisi konusunda eğitilmeli. Betonarme yapılar henüz yapıyı kurarken, inşa aşamasında yıkılmıyor. Ama ahşap ya da kârgir yapıları usta inşa ederdi, inşa sürecinde eğer bu yapılar doğru yapılmazsa o anda yıkılırdı. Bu evleri sadece ustası kurabilirdi. Büyüğümüz, rahmetli Mimar Oktay Ekinci hep bu konu üzerinde dururdu, "Betonarme çerçeveyi ustası olmayan da kurar, herhangi bir etki alana kadar kötü yapıldığını anlayamayız" derdi.

Müteahhitlik ve yetkin mimarlık sorunu da var...

Bizim yönetmeliklerimiz doğru ancak sistem işlerken insan kaynaklı hatalar var. Dün taksicilik, bakkalcılık yapanlar bugün bakıyorsunuz müteahhit. Kurumsal müteahhitlik sistemine geçilmeli. Yetkin mühendislik konusuna gelecek olursak bizde imza çok kolay satın alınıyor. Bir de mimarlık fakültelerinin sayısı çok arttı. Uygulamalı eğitimler yok. Bence mimar ve mühendislerin eğitimi tıp eğitimi gibi olmalı. Tıpta nasıl 7 yıl okuyorsunuz sonra uzmanlıklar için ciddi sınavlara giriyorsunuz öyle olmalı. Doktorlar insanların hayatlarını iyileştiriyor, hayatlarını kurtarıyor değil mi? Biz mimar ve mühendisler de insanların yaşamlarını sürdürecekleri yerleri inşa ediyoruz.

DENETİMDE YOZLAŞMA VAR

Deprem bölgesine dair bir gözleminiz var mı?

Bölgeyi henüz gezmedim, giden arkadaşlardan tespitlerini öğreniyoruz. Yeni yapıların yıkılmasında zemin kadar işçilik hataları da ön planda. Bölge bir deprem bölgesiymiş ve insanlar tarihsel depremleri biliyormuş. Eğer bu bilgiye sahipsek ben oradan sorumlu bir kişi olsaydım geleneksel yerleşim nasıl ise öyle devam ederdim. Düşük yoğunluklu yerleşimler planlar, dayanıklı yapılar yapılmasını sağlardım. Jeolojik uygunluğa göre yerleşimi planlamak gerekirdi.

Bölgedeki TOKİ evleri yıkılmadı. Nedir bu TOKİ evlerinin sırrı?

Bir ara tünel kalıp sistemi ne zaman başladı diye araştırmıştım. 1970'lerde tünel kalıp sistemi ile yapılan deprem evleri karşıma çıktı. Ondan sonra Emlak Konut - TOKİ de bu anlayışla yapıları inşa etmeye başlamış olmalı. Bu binaların yaklaşık yüzde 75'i perde beton oluyor. Ve daha iyi performans gösteriyorlar. TOKİ evlerinin başarısı tünel kalıp uygulaması, uygun arazilerde inşa edilmesi ve sıkı bir yapı denetim mekanizmasına sahip olmaları. Bizim en büyük problemlerimizden biri de denetimde yaşanan yozlaşma. Artık yapı denetim firmasını müteahhit kendi seçemiyor ama zaten küçük yerlerde birkaç tane firma var. Sektörün birbirini tanımaması mümkün değil. Milyonlarca liraya satılan evler gerçekçi olmayan fiyatlara denetleniyor. Yapı denetimlerin, gerçekte o işin başında olmayan mühendislerden onay imzası aldığı biliniyor. Yani şantiye şefinin diplomasının kiralanması gibi, diploma kiralama konusu burada da karşımıza çıkıyor.