'Fotoğraf, popüler kültürün oyuncağı oldu'

İPEK TANIR

Fotoğraflarıyla birçok ulusal ve uluslararası yarışmalarda ödül kazanan fotoğraf sanatçısı, küratör ve şair Coşar Kulaksız, 18 Şubat’ta Teşvikiye Işık Galeri’de “Unuttuklarımızı Özlediğimiz Hatırladıklarımızdan Uzaklaştığımız Bir Oyun Bu” adlı kitabının sergisini açmaya hazırlanıyor.

Alışılageldik sergi formatının dışındaki bu buluşmada Kulaksız, 88 fotoğraf ve yazdığı kısa şiirleriyle sanatseverlerin karşısında olacak. Usta sanatçı A. Halim Kulaksız’ın oğlu olan Kulaksız’ın en büyük hayali 1001 Gece Masalları’nın geçtiği şehirleri fotoğraf karelerine yansıtmak ve sinema sektöründe ismini duyurmak.

Fotoğrafa ilginiz nasıl başladı?

Fotoğrafçı bir aileden geliyorum. Babam A. Halim Kulaksız, benim için büyük bir üstat ve mentordür. Fotoğrafı, son 15 yılda hem meslek hem de kendimi ifade etme biçimi olarak kullanmaya başladım. PERA Müze’sindeki Yıldız Moran “Zamansız Fotoğraflar” ve FOLKART Galeri’deki Robert Capa ve Chema Madoz sergileri gibi birçok serginin sanat danışmanlığını ve küratörlüğünü üstlendim. 

Fotoğraflarınızın bir hikâyesi var mı? 

Hayatı hep yatay ve belli bir formattan görmeye alışığız ve şartlanmışız. Ben ise çok dar ve dik panoramalar ile kendimi ifade etmeyi tercih ediyorum ve aslında bu şekilde o görüntüyle ilgili fikrimin vücut bulduğuna inanıyorum. Benim için renkli veya siyah beyaz diye bir ayrım yok. İyi bir kurgu ile form neyi gerektiriyorsa öyle ifade edilmeli. 

18 Şubat’ta açılacak serginizde sadece fotoğraf yok sanırım..

Evet, hayatın kendisi gibi pek başı sonu belli olmayan sıra dışı konseptli bir sergi olacak bu. Küratörlüğünü ve kitabımın editoryal konseptini Bülent Erkmen yapıyor. Hayatın unutmak ve hatırlamak arasında gidip gelen bir oyun olduğuna inanıyorum. Bu oyunu da oynamama en yardımcı olan aygıt ve sanat fotoğraf. Bazen bir koku, bir renk, bir mekân, bir iklim bizi unuttuğumuz yerlere ve kişilere geri götürür; bazense zaten hatırladığımız şeyleri o kadar kanıksarız ki iç dünyamızda onlardan uzaklaşırız. Birçok insan şikâyet etse de aslında insan olmanın gereği ve anlamıdır bu unutma ve anımsama oyunu. 

Kitabınızı yayımlamaya nasıl karar verdiniz?

Her şey 40 yaşımda başladı. Hayatımda bazı şeylerin yıkıldığı, bazılarının inşa edildiği bir dönemdi. Benim için önemli hissettiğim anılarımla ilgili 40 şiir yazdım. O sırada zaten yedi yıldır üzerinde çalıştığım “Geçici Heykeller” fotoğraf dizisi ile bu şiirleri eşleştirmek üzere Bülent Erkmen’e başvurdum ve bu kitap çıktı. Bir de kızlarıma “Babam nerelere gitmiş, ne hissetmiş, ne düşünmüş ve neden bunu çekmiş” diye düşündürtebilecek bir iş olmasını düşledim. 

Teknolojinin bu kadar gelişmesi fotoğrafı nasıl etkiledi? 

Fotoğrafın gelişmesine çok yardımcı oldu. İşin zanaat kısmını aşıp sanat kısmına daha çok odaklanabilir olduk. Yalnız şöyle bir dezavantaj oldu: her fotoğraf çeken hadsizce fotoğrafçı olduğunu düşünmeye başladı ve fotoğraf, popüler kültürün oyuncağı haline geldi. Ama zanaat ve sanat ayrımının çok yakında daha da doğru ve kalıcı olarak yapılacağına inancım tam.

Bundan sonrası için hayaliniz nedir?

1001 Gece Masalları’nı bir proje haline getirmek istiyorum. Dünyada mekânları bu kadar net anlatan, sadece masal olarak değil, edebi anlamda daha ihtişamlı bir eser daha yok bence. Masallarda sözü geçen şehirlerde ilginç bir fotoğraf projesi yapma düşüncem 

var, tabii sponsor bulabilirsem. 

“Teknoloji fotoğrafın gelişmesine çok yardımcı oldu. İşin zanaat kısmını aşıp sanat kısmına daha çok odaklanabilir olduk.” diyen fotoğraf sanatçısı Coşar Kulaksız, “Buna karşılık her fotoğraf çeken hadsizce fotoğrafçı olduğunu düşünmeye başladı. Çok yakında zanaat ve sanat ayrımının daha doğru yapılacağına inanıyorum” şeklinde konuşuyor.