Fotoğraf bu topraklara II. Abdülhamid’le geldi

UYGAR TAYLAN

uygartaylan@gmail.com

Osmanlı İmparatorluğu’nda devrimsel nitelikteki yeni bir buluş olan fotoğrafın, Cumhuriyetin kuruluşuna kadar ki serüveni bir kitapta toplandı. ‘Osmanlı İmparatorluğu’nda Fotoğrafçılık 1839 - 1923’ adlı kitabın yazarı, tarihçi Engin Özendes’le fotoğrafın bu topraklardaki macerasını konuştuk.

“Fotoğrafın geçmişini araştırmak, bir gönül ve ömür işidir.” Fotoğraf tarihçisi Engin Özendes, tarihimizde fotoğrafın yerini anlattığı kitabına bu sözlerle başlamış. O, Osmanlı İmparatorluğu’nda çalışan fotoğrafçıları bir liste haline getirmiş ve Türkiye’nin fotoğraf geçmişini tanımak amacıyla yola çıkmış bir araştırmacı. ‘Osmanlı İmparatorluğu’nda Fotoğrafçılık 1839 – 1923’ adlı kitap, Osmanlıların fotoğrafın icadını öğrenmesinden başlayıp, Kocatepe’de Mustafa Kemal Atatürk’ün hafızalardan silinmeyen o anını yakalayan Etem Tem’e kadar uzanıyor. Peki Osmanlı’nın fotoğrafın icadına tepkisi ne oldu? En çok hangi padişah fotoğrafı destekledi? Araştırmacı Engin Özendes ile Osmanlı’dan Cumhuriyet dönemine fotoğrafın bu topraklardaki tarihini konuştuk.

FOTOĞRAFA DAİR 14 KİTAP 

Sizi tanıyabilir miyiz?

Fotoğraf tarihi araştırmalarıma 1974 yılında başladım. 1976-1981 yılları arasında Yeni Fotoğraf Dergisi’nin sahipliğini ve yazı işleri müdürlüğünü yaptım. Bir yandan eski fotoğrafları topluyor, bir yandan da bunların verdiği ipuçlarından bilgileri çözmeye çalışıyordum. Koleksiyonum geliştikçe ve önemli kütüphaneleri, arşivleri taramaya yönelince bilgiler de çoğalmaya başladı. İlk kitabım Photography in the Ottoman Empire 1839-1919, Haşet Yayınları tarafından 1987’de yayımlandı. En gelişmiş haliyle sonuncusu 2017’de Yem Yayınları’nca Osmanlı İmparatorluğu’nda Fotoğrafçılık 1839-1923 adıyla olmak üzere, üç ayrı yayınevinde dört baskı yaptı. Fotoğraf tarihi ve günümüz fotoğrafı üzerine şimdiye kadar 14 kitabım yayımlandı. Yurtiçinde 40 ve yurtdışında 17 serginin küratörlüğünü yaptım, çok sayıda yerli ve yabancı sergi kataloğu, gazete, dergi ve ansiklopedilerde yazılarım yayımlandı, televizyon programları hazırladım.

Fotoğraf üzerine yaptığım çalışmalar nedeniyle 1990’da Fédération Internationale de L’Art Photographique (FIAP) tarafından Excellence Fiap (ESFIAP) unvanı verildi. Haziran 2004 - Mayıs 2011 tarihleri arasında İstanbul Modern Sanat Müzesi’nin Fotoğraf Sergileri Küratörlüğünü yaptım. 2016 yılında İFSAK (İstanbul Fotoğraf ve Sinema Amatörleri Derneği), 2017’de BUFSAD’ın (Bursa Fotoğraf Sanatı Derneği) Onur Üyesi oldum.

BİLGİLERİMİ YAZMAM LAZIMDI

Osmanlı İmparatorluğu’nda Fotoğrafçılık kitabını derlemeye nasıl karar verdiniz?

‘Derleme’ sözcüğü için Türk Dil Kurumu ‘seçilip toplanmış’ diye açıklama yapıyor. Benim kitabımın ilk baskısı 1987 yılında yayımlandığında Türkiye’de bu konuda basılmış kitap ya da yazılı bir metin yoktu. Kitabımdaki bilgiler tümüyle araştırmalarıma dayanmaktadır. Derleme demek yanlış olur. 1981 yılında Boston Semitic Museum’da FOCUS konferansa davet edildiğimde dünya fotoğraf tarihi üzerine kitaplar yazmış değerli yazarlarla karşılaştım ve anladım ki, onların dünya fotoğrafı üzerine biriktirdikleri bilgilerden benim Osmanlı toprakları olan alanlarda araştırdığım bilgiler daha az değildi. Artık bu bilgileri bir kitaba dönüştürmenin zamanı geldi diye karar verdim.

Çoğu zaman turistik fotoğraf baskıları için Müslüman kadını sembolize edecek kadın model bulunamadığından, erkeklere kadın kıyafeti giydirilerek çekimlerde yapıldı. Örtülü olmaları nedeniyle cinsiyetleri pek kolay anlaşılamayacağı düşünülen bu modellerin el ve ayaklarıyla oturuş biçimleri kendilerini ele vermekteydi. 1880’li yıllar

Fotoğrafın geçmişini araştırırken ne tip insanlarla, nasıl arşivlerle karşılaştınız?

Tam 45 yıl olmuş, dile kolay… 

Paris Biblioteque National’den Ankara Milli Kütüphane’ye, Başbakanlık Arşivleri’ne, Topkapı Sarayı’ndan Türk Tarih Kurumu Kütüphanesi’ne pek çok yerde ve kilise kayıtlarında araştırmalar yaptım. Hem ülkemizde hem dışarıda öyle güzel insanlarla tanıştım ve dost oldum ki, örneğin Ziyad Ebüzziya, Cüneyt Ölçer, Arif Hikmet Koyunoğlu, Kevork Pamukçiyan, Burhan Felek, Fouad Debbas, Carney Gavin ve daha pek çok isim. Bugün hayatta değiller, hepsine ayrı ayrı şükran borcum var. Işık içinde olsunlar.

ZARFTAN ÇIKAN NEGATİFLER

Araştırma sürecinde sizi en çok şaşırtan şey ne oldu? 

Bir olay var ki unutamam. Paris’te Martinez’in (Dünya fotoğrafının çok önemli bir ismi ve 80 yıl aralıksız süren Camera dergisinin editörüydü) evindeyiz. Martinez elinde bir zarfla geldi ve “Madem bu kadar genç yaşta bu araştırmaları yapıyorsun ve bir kitap hazırlığı içindesin, bu benden sana hediye” dedi. İnanılmaz! Zarfın içinde Nadar’ın orijinal negatifinden kontakt baskı Sarah Bernhardt’ın portresi! 

Peki Osmanlı’nın fotoğrafın icadını öğrenmesi karşısında tepkisi nasıl oldu?

Bu tepkinin nasıl olduğunu bilemeyiz ama hiç bilinmeyen bir buluşu Osmanlı halkına açıklarken gazetelerin nasıl bir gayret içinde olduğunu anlayabiliriz. İstanbul’da Takvim-i Vekayi Gazetesi 28 Ekim 1839’da fotoğrafın icadını duyurdu. Ceride-i Havadis Gazetesi’nin 15 Ağustos 1841 tarihli sayısında bilinmeyen bir şeyi açıklamak için haber nasıl da abartılmış: “…Eğer çekilen bir belde ise bütün binalardan başka bağ ve bahçesinde olan ağaçların yaprakları dahi tek tek anlaşılıyor imiş. Eğer levhadaki bir ordu ise adamlardan başka yüzlerindeki kıllar dahi seçiliyormuş.”

ABD'YE 51 ALBÜM GÖNDERİLDİ 

Osmanlı’da özellikle fotoğrafla ilgili hükümdarlar kimlerdi biraz anlatır mısınız?

Sultan Abdülaziz (1830-1876) 1863 yılında, Abdullah kardeşlere portresini çektirdi. Sonuç olağanüstüydü. Sultan, verdiği buyrukla da onları ‘Ressam-ı Hazret-i Şehriyar-i’ (Sultan fotoğrafçısı) rütbesi ile ödüllendirdi. Fotoğrafın ülkede gelişmesinde en önemli rolü Sultan II. Abdülhamid (1842-1918) oynadı. 1884 yılında, İstanbul hapishanelerinde bulunan bütün tutukluların fotoğraflarının çekilmesi için Zaptiye Nazırı Kamil Paşa’yı nezaret binasında fotoğrafhane kurmakla görevlendirdi. Bu fotoğraflar albümler haline getirildi. Cezaevlerinin, her türden insanı toplayan yerler olduğu düşünülürse, bu albümlerin, o devrin giyim kuşamı açısından çok değerli olduğu açıktır. Sultan, kurumların ve çalışanlarının fotoğraflarını çektirdi. Ziyarete gelen yabancı devlet adamlarının imparatorluktaki gezilerini, hastane ve büyük müesseselerin açılışlarını çektirdiği fotoğraflardan izledi. Fotoğrafın tanıtım gücüne inanan Sultan, Osmanlı ülkesinin propagandasını yapmak amacıyla, 1893 yılında 51 fotoğraf albümünü Amerika’da Library of Congress’e, 47 fotoğraf albümünü ise İngiltere’de British Museum’a gönderdi. 

ARTIK YAKLAŞIM SANATSAL

Bir fotoğraf tarihçisi olarak o zamanların fotoğrafçılığıyla günümüz fotoğrafçılığını karşılaştırabilir misiniz?

O dönem çoğunlukla belge fotoğrafçılığına dayanıyordu. Bugün yaklaşım daha sanatsal. 

Osmanlı döneminde yaşamı en iyi kadrajlamış fotoğrafçılar kimlerdi? 

Kadraj dediğiniz eylemi çekim sırasında görüp karar vermek olarak düşünüyorum. Fotoğraflar büyük boy cam negatiflerden gün ışığında doğrudan basılmaktaydı. O nedenle baskı sırasında kadraja olanak yoktu. En iyi fotoğrafçılar dediğinizdeyse, ben onların arasında ayırım yapamam ki!

Kitabınızda kullandığınız fotoğraflardan bir sergi yaptınız mı ya da yapmayı düşünüyor musunuz?

Yurtiçinde ve yurtdışında sergiliyorum. İlk sergiyi 1985’te İtalya Bari’de açtım. Son olarak da 2013’de Sakıp Sabancı Mardin Kent Müzesi, Dilek Sabancı Galerisi’nde.

Kocatepe, nefes alamayacak kadar sessiz 

“O sabah Kocatepe’de bulunuyorduk. Taarruz şafak vakti saat beşte başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa günler ve geceler süren yorgunluğuna rağmen ayakta, vaziyeti adım adım takip ediyor, direktifler veriyordu. Bir ara kumandanlardan ayrıldı. Tek başına, kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı. Zaman zaman sahra dürbünleriyle düşman cephesine bakıyordu... Bir aralık o kayalık tepenin ucuna geldi. Hafifçe eğilmişti. Başparmağı, dudaklarının arasındaydı... Hemen objektifi çevirdim, adeta nefes alamayacak kadar bir sessizlik içinde deklanşöre bastım, resmini çektim. 

Saat 11’di...”

Etem Tem, 26 Ağustos 1922