Fiziksel duruş, güçlü hissetmeyi etkiler mi?

Şimdiye kadar beden dilini karşımızdakini anlamak ya da etkilemek için kullanmamızın önemi anlatılırken, aslında beden dilimizle kendi algılarımızı da değiştirebildiğimizi biliyor muydunuz?

DR. SEVDA SARIKAYA / sevda.sarikaya@stargazete.com

Bu konu bilim camiasının son yıllardaki tartışma konularından biri haline geldi. Harvard Business School'da görev yapan beden dili üzerine çalışan sosyal psikolog Amy Cuddy ve arkadaşlarının, 2010 yılında yayımladığı çalışmanın sonuçlarına göre; postürümüz yani fiziksel duruşumuz, güçlü hissetmemizde önemli rol oynuyor. Amy Cuddy'nin bu konudaki TED konuşması dünya üzerinde en çok ikinci izlenen TED konuşması olması rekorunu da elinde bulunduruyor.

Amy Cuddy, beden dilinin sadece iletişimde olduğumuz kişinin bize bakışını etkilemediğini, aynı zamanda bizim kendimize olan bakışımızı da etkilediğini belirtiyor. Ayrıca yapılan çalışmalarda özgüveni yüksek ve toplumda güçlü görünen insanların testosteron seviyesinin diğerlerine kıyasla daha yüksek olduğu, stres hormonu olan kortizol seviyesinin de daha düşük olduğunu gösteriyor. Bu nedenle testosterona dominansi hormonu diyenler bile var. Halk arasındaki genel bilgi testosteronun sadece erkeklerde salgılandığı. Halbuki kadınlarda da belli miktarda testosteron yumurtalıklardan ve böbrek üstü bezlerinden salgılanır. Bu çalışmada araştırmacılar, 26 kadın, 16 erkek katılımcıdan birer dakika, önceden belirlenen iki farklı pozisyonda durmalarını istiyorlar. Güçlü hissetmeyi temsil eden duruşlar daha fazla alan kaplanan ve el-ayakların daha açık olduğu pozisyonlar(bir numaralı pozisyonlar), güvensiz-güçsüz olduğunu temsil eden duruşlar ise daha az alan kaplanan, el ve ayakların kapalı durduğu pozisyonlar (iki numaralı pozisyonlar) olarak belirleniyor. Katılımcılara nasıl hissettiklerini değerlendirdikleri bir anket yapılıyor, tükrüklerindeki testosteron ve kortizol seviyesi ölçülüyor. Bir numaralı pozisyonlarda katılımcıların kendilerini daha özgüvenli hissettikleri, bununla birlikte testosteron seviyelerinin daha yüksek, kortizol seviyelerinin daha düşük olduğu, iki numaralı pozisyonlarda ise katılımcıların kendilerini daha az özgüvenli hissettikleri, testosteron seviyelerinin daha düşük, kortizol seviyelerinin daha yüksek olduğu tespit ediliyor. Sırtın ve göğsün dik, ellerin ve ayakların rahat olduğu, fiziksel olarak daha fazla alan kaplanan duruşlar bireylerin kendileri ile ilgili algılarını da etkiliyor.

BEDEN DİLİNİ ÖNCE KENDİMİZ İÇİN KULLANMALIYIZ

Şimdiye kadar beden dilini karşımızdakini anlamak ya da etkilemek için kullanmamızın önemi anlatılırken, aslında beden dilimizle kendi algılarımızı da değiştirebiliyor olmamız çok ilgi çeken bir konu oldu. Bunun doğru olmadığını iddia eden ve bu çalışmaya karşı çıkan başka bilim insanları da oldu tabi. Karşı çıkanların bir kısmı, testosterona bu kadar anlam atfedilmesi ve her şeyin testosterona bağlanmasının yanlış olduğunu dile getirdiler. Bu görüşe katılmakla birlikte, fiziksel duruşun kendimizle ilgili algıları değiştirdiğine bir bilim insanı olarak ben de inanıyorum. Ama bunun altında yatanın testosteron değil, beyin nörokimyasındaki değişiklikler olduğunu düşünüyorum. Testosteron değişimi bir neden değil, sonuç olabilir. Asıl değişim gösteren ve algılarımızı belirleyen beyin nörokimyası. Tabi bunu ölçebilmek, kandaki hormonları ölçebilmek kadar kolay değil. Sinapslardaki nörokimyasal maddelerin anlık değişimlerini insan üzerinde ölçebilmemiz şu aşamada pek mümkün değil. Vücut bir bütündür. Tüm algılarımızı beynimiz belirlese de, bedenin diğer parçaları bu algıların oluşmasında büyük önem taşır. Önemli bir iş görüşmesi ya da yapacağınız bir sunumda bedeninizi iyi kontrol eder ve beden dilinizi iyi kullanırsanız, sadece karşınızdakini değil, kendinizi de etkilersiniz. Kendinizde güvensiz olduğunuz alanlarla ilgili algılarınızı değiştirebilme gücü, diğer insanlar üzerindeki etki gücünüzü ve başarınızı şüphesiz artıracaktır.