1
SİBEL ATEŞ YENGİN
Bulunduğu ortamda birilerinin fıstık yemesi hatta bir gün önce fıstık yiyen birinin Asi’yi öpmesi bile alerjisini tetikleyebiliyor daha ileri boyutta ise acil müdahale yapılması gerekiyor... Bu hastalıkla yaşamayı öğrenen anne oğulun haberini mutlaka okuyun...
>>> HABERİN FOTOĞRAFLARI İÇİN TIKLAYIN
24 SAAT ÖNCE HABER VERİYORUZ
Oğlum Asi’nin rahatsızlığı tıp literatüründe ‘fıstık alerjisi’ olarak geçiyor. Fıstık alerjisi deyince sanki basit bir şeyden söz ediyormuşuz gibi geliyor. Oysa alerji dört beş boyutta değerlendiriliyor. Alerjilerin vücutta kızarıklık, kaşıntı, öksürük, hapşırma, saman nezlesi gibi aşamaları var. Benim oğlumun alerjisi beşinci evreye yakın. Antep fıstığı ya da kajuyla temas ettikten kısa bir süre sonra vücudu reaksiyon göstermeye başlıyor, müdahale edilmezse anafilaktik şoka giriyor. Sorun fıstık yememekle çözülmüyor. Yanında biri fıstık yese tozu uçabilir ya da fıstık yemiştir bilmeden öpebilir. Hatta yanından geçen birinin –fındık yemişse-hapşırması bile etkili oluyor. Dolayısıyla yaşam alanınızı daraltmak zorunda kalıyorsunuz. Bu duruma örnek olacak en tehlikeli yerler uçaklar. Aslında uluslararası yasa anlaşmalarına göre birçok yabancı uçak servisi bu ürünleri zaten vermiyor. Fakat Türkiye’de uçağa binmeden 24 saat önce durumumuzu bildiriyoruz. Bize göre yemek mönüsü değişiyor ve “Alerjik reaksiyon gösteren bir hastamız var, fıstık tüketmeyin” diye anons yapılıyor.
BİR ANDA YÜZÜ ŞİŞTİ
Asi üç yaşına gelene kadar hiç sıkıntı yaşamamıştık. Asi’nin ablasının alerjik bronşiti olduğu için alerjiyle ilgili bilgimiz ev akarlarıyla sınırlıydı. Araştırma yaparken fındık-fıstık alerjisini de okumuştuk ama yakınımızda yoktu. Sadece birkaç Amerikan filminde görmüştük o kadar. Ailece İngiltere’ye gitmiştik. Asi’nin ablası da orada yaz okuluna gidiyordu. Mesela orada okula fındık, fıstık sokmak yasaktı, bizde de kreşlerde çocukların boğazına kaçmasın diye izin verilmez ya o yüzden çok dikkatimizi çekmemişti. Asi’nin tek sıkıntısı katı mamaya geçtikten sonra yemek yemeyi reddetmesiydi. Belli gıdalarla besleniyordu, biz de çok ısrar etmiyorduk. İngiltere’de bir arkadaşımızı ziyarete gittiğimizde masaya kuruyemiş tabağı kondu. Asi kajuyu aldı ve yemek istedi. İlk kez kendi yemek istiyor diye çok şaşırdım. Ancak ağzına attığı gibi tükürdü. Birkaç saniye içinde ağzı burnu şişmeye, hırlamaya, boş boş bakmaya başladı. Alerji şurubu verdik ve hastaneyi aradık. Durumu anlattık, hemen adres sorup ambulans hatta helikopter seçeneği sundular. Hastaneye girdiğimizde bekletmeden hemen müdahale ettiler. Oksijen taktılar, iğne yaptılar. Yanımıza ilaçlar verdiler. Muhakkak test yaptırmamızı söylediler.
YANINIZDA İKİ İLAÇ BULUNMALI
Türkiye’ye döner dönmez alerji doktorlarıyla iletişime geçtik. Doktora gitmeden önce internette hastalıkla ilgili araştırmaya yapmaya başladım. Okudukça gerilmeye başladım. Çünkü dikkat edilmezse ölüme neden oluyormuş. Okuduklarıma inanamıyor “Yok artık, bu kadar da olmaz” diyordum. Birtakım tahlilleri yaptırıp doktorumuza gittik. Doktorumuz tedavisinin olmadığını söyledi. Sadece dikkat etmeniz gerekiyor. Adrenalin iğnesi var ve onu hep yanınızda bulundurmanız gerekiyor. Alerji başladığında acilen kaba etine batırıyorsunuz ve 30 dakika içinde acil servise yetişmeniz gerekiyor. Reçeteniz olduğu sürece İngiltere ve Amerika’da eczanelerden alabiliyorsunuz. Fakat Türkiye’de sadece Eczacılar Odası Birliği bu ilacı getiriyor. Doktorunuz on tane de yazsa devlet size aynı günde bir tane veriyor. Dolayısıyla ertesi gün bir tane daha alabiliyorsunuz. Fakat işin garip yanı ilacın prospektüsünde yanınızda en az iki tane bulundurmanız gerektiği yazıyor. Yurt dışında iki tane yanınızda, iki tane de çocuğun okulunda bulundurulması tavsiye ediliyor. Bazen ilaç olmayabiliyor. Geçen sene dört ay bulamadık, devlet ithal etmemiş. İmkânım olduğu için yurtdışından getirdim ama şansı olmayan ne yapacak? Türkiye’de çok az görülen bir rahatsızlık. Mesela Amerika’da 1.5-2 milyon kişi bundan mustarip. 96 yılında İngiltere’de yapılan bir çalışmada 200 çocuktan birinde görülürken, 2002 yılında 70 çocuktan birinde görülmeye başlamış. Orada daha çok rastlandığı için okulların ecza dolaplarında ilaç bulunuyor.
HASTANEYE YAKIN OLMALIYIZ
Yurtdışındaki restoranlarda uyarılar oluyor. Her gıdanın içinde neler olduğu yazılı. Türkiye’deki otellerde sadece yemeklerin adı Türkçe ve İngilizce yazılırken İngilizlerin ağırlıklı olduğu otellerde yemeklerin içinde neler olduğu, nasıl pişirildiği gibi uyarılar var. Yurtdışında korunmak daha kolay. Mesela orada çocuklar için alerjisi olduğunu belirten birtakım bileklikler, ayakkabı bağcığına çizilmiş grafikler var. Seyahate gitmeden önce mutlaka kalacağımız otelin şehir merkezine ve hastaneye yakın olup olmadığını araştırıyoruz. Hastane tam teşekküllü mü, oksijen tüpü var mı gibi bilgileri inceliyoruz. Bu durum elbette hareket kabiliyetimizi kısıtlıyor. Evimizi de hastaneye yakın seçtik. Okul ararken de hastaneye yakın olmasına dikkat ettik. Ayrıca okulda hemşirenin de olması gerekiyordu.
ALERJİSİ OLAN YİYECEĞİ VERDİ!
Asi yedi yaşında olduğu için koruyabiliyoruz. Sonra ne olur bilemiyorum. Çünkü çocuklar bazen acımasız olabiliyor. Amerika’da 14 yaşındaki çocuk arkadaşının alerjisini bildiği halde verdiği bir yiyecek yüzünden gözaltına alındı. Bununla ilgili sosyal medyadan bazı tepkiler geldi. Halbuki o çocukların hepsine bu bilinç veriliyor. “Yemeğini kimseyle paylaşmayacaksın” deniyor. Bile bile alerjisi olan bir yiyeceği veriyorsun bu bir suç hatta cinayete teşebbüs. Mesela arkadaşlarının doğum günleri oluyor, sağ olsun bazı veli arkadaşlarımız anlayış gösteriyor bazıları dikkat etmiyor.Pastayı fıstıksız alıyorlar en azından tozu gelmeyecek diye seviniyorsunuz ama yine de benim çocuğum o pastadan yiyemiyor. Çünkü bir gün önce o pasta kabında fıstıklı bir ürün yapılmış olabilir. O yüzden mutlaka doğum günlerine giderken evde yapılmış pasta götürürüm. Şimdi yaşları küçük olduğu için velilerin de olduğu partiler düzenleniyor. Büyüdükçe annelerin katılmadığı davetler olacak. İleride kız arkadaşı olacak, bir gün önce fıstık yemişse ve öperse sorun olacak. Oğlum ikram edilen hiçbir şeyi yemez. Bu konuda oldukça bilinçli. Bizde de ikram etme alışkanlığı vardır hatta ikram etmezsen ayıp diye bakılır. Ben de “Çocuğuma bir şey ikram etmezseniz daha çok memnun olurum” diyorum.
ÇABUK TERK EDİN FISTIK VAR
İki sene önce Disneyland’a gittik. Çıkışta da çocuk restoranına girdik. İnsanların kuyruklar halinde beklediği bir restoran. Fakat biz içeri girer girmez oğlum huzursuzlaştı, gerildi. Oysa bir çocuğun ilgisini çekebilecek oyuncakların olduğu bir restorandı. Oğlum “Anne burada fıstık var” demeye başladı. Çok ısrar edince garsonu çağırıp durumu anlattım ve ürünleri sordum. Garson, “Lütfen hemen çıkın, ürünlerimizde fıstık var” der demez apar topar restoranı terk ettik. Asi’nin bunu nasıl hissettiğini bilemiyorum. Bir keresinde de havaalanında hamburgerciye girdik. Ona da çocuk mönüsü söyledik. Biz yemeğe başladık ama oğlum hamburgeri eviriyor çeviriyor, yemiyor. “İçinde fıstık var mı?” diye sorunca “Yok oğlum, ye” dedim. Ağzına götürdü, ekmeği ısırdı ama ete dokunmuyor bile. Biz de garsona durumu izah ettik. “Madem böyle bir durumunuz var, neden servis kâğıdının arkasını okumuyorsunuz? Nasıl sipariş verirsiniz!” dedi. Meğer tüm gıdanın içerikleri, kalorisi orada yazıyormuş. Çocuk belki o hamburgeri ısırsaydı uçağa değil, ambulansa binip hastaneye gidecektik.Tedbir alıyor ve kontrol ediyoruz ama bazen de kıyısından geçiyoruz.
VÜCUDUNUZ TEPKİ VERİYOR
Asi ilk kez karşılaştığı yiyeceklere karşı uzak durur. Bu yüzden yeme sorunu hâlâciddi bir şekilde devam ediyor. Şöyle araştırmalara denk geldim. Doktorlara da sordum. Biz yetişkinler bile tadını bilmesek de “Bunu sevmiyoruz” deriz ya işte bu yiyeceklerin yüzde doksanı alerjimiz olan ürünlermiş. Farkında değiliz ama vücut kendini otomatik olarak kapatıyor. Yani vücudunuz bir şekilde size neyin zararlı olup olmadığını biliyor. Asi dört yaşındaydı. Bir gün buzdolabına bakmış. “Dolapta fıstık var” dedi oysa bizim evde asla olmaz. Dolabı açıyorum bakıyorum, yok, “Hangisi, göster bakayım” deyince puding paketini işaret etti. Üzerindeki çikolata resmi sanki Antep fıstığı gibi yeşil çekirdekli görünüyordu. Ama o resim bile onu rahatsız etmişti.
BENİ TAKINTILI SANIYORLAR
Yurtdışında bu konuda daha bilinçliler. Burada anlatmaya çalıştıkça herkes beni pimpirikli, hijyen takıntısı olan biri zannediyor. Dondurma alacaksak kaşığı değiştirmelerini rica ediyorum. Çünkü yanımda kaşık getirince kızıyorlar. Bu sefer de kaşığı değiştirmeyip suya batırıyorlar ama bu da kâr etmiyor. Heybeliada’da bir dondurmacımız var, bizi çok iyi bilir. Söylememize gerek kalmadan anında kaşık değiştirir. O yüzden daha butik daha samimi hayatlar kurmak durumunda kalıyoruz.