'Feryadı bırak kendine gel!'

Yeni nesil, televizyondan çok daha güçlü bir gözbağcısı olan sosyal medya karşısında yetişkinlerden çok daha savunmasız. Kendine yabancılaşan, birtakım sosyal medya fenomenleri tarafından devşirilen, dönüştürülen, kimliksizleştirilen bir nesille karşı karşıyayız. Tabi ki her şey bitmiş değil. Ne diyor Akif merhum “Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar… Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.”

İstiklâl şairi Mehmet Akif Ersoy’un Ye’s adlı şiirindeki “Sâhipsiz olan memleketin batması haktır; Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.” mısraı dilimizden düşmez. Ama gereğini yapabildiğimizi söylemek zor. Evet, 15 Temmuz’da bir avuç imanlı, yürekli, yiğit vatan evladı bu sözün hakkını fazlasıyla verdi. Peki ya geride kalanlar, bizler?

Sözkonusu fiili bir saldırı olunca çok şükür canını ortaya koymaktan çekinmeyen bir milletiz. Ancak kimliğimize, dinimize, kutsallarımıza, toplum yapımıza yönelik hamleler karşısında aynı refleksi gösterebildiğimizi söylemek epey zor.

Dilimize öylesine yabancılaştık ki neredeyse otuz yıl önce kullanılan kelimeler silinip gitti hafızamızdan. Birbirimizi anlamak için değil suçlamak, yargılamak, hesaba çekmek için ‘iletişim’ kurar olduk. Dilimiz ve kavramlarımız alabora olurken sosyal medya dev bir dalga gibi içine aldı bizi. Yüzüp kurtulmaya çalıştıkça teslim olduk bu hadsizlik sarmalına.

TELAFİ EDİLECEK ÇOK ZARAR VAR

Sosyal medyadan önce çok mu iyiydik? Elbette toplumsal hastalıklarımız vardı.

Ama ne kadar çer çöp varsa su yüzüne çıktı ve bütün arazlarımız ‘marifet’e dönüştü. Dil bilmez, ölçüden, ahlaktan yoksun, hakareti ‘eleştiri’, küfür etmeyi ‘özgürlük’ zanneden, çalışmak ve üretmek yerine elinin altındaki klavye marifetiyle sağa sola saldırmakla geçinen ‘insan’lar türedi. İş öyle bir noktaya geldi ki artık ipleri kimlerin elinde olduğu herkesçe malum sosyal medya üzerinden toplum mühendisliği yapılmaya başlandı.

Ahlaki dejenerasyon öylesinde hızlandı ki kendini ‘muhafazakar’ olarak tanımlayanlar mahremiyeti tüketme konusunda en önden gitmeye başladı. Yeni nesil, televizyondan çok daha güçlü bir gözbağcısı olan sosyal medya karşısında yetişkinlerden çok daha savunmasız.

Bağımlı hale getirildikleri oyunlar, eğlence amaçlı gibi görünen sosyal medya uygulamaları ve sosyal platformlar çocukların ve gençlerin düşünce yapısını, ahlaki gelişimini, değer yargılarını, insani ilişkilerini yerle bir ediyor. Sanal kimliklerle işlenen her tür suç ‘düşünce özgürlüğü’ kapsamına alınıveriyor birileri tarafından. İşte tam bu noktada başlıyor sahipsizliğimiz. Kendimizi koruyamadığımız gibi evlatlarımıza sahip çıkma konusunda da sorumluluğumuzu yerine getiremiyoruz. Sosyal medya uzmanı Said Ercan yıllardır bıkmadan usanmadan ikazlarda bulunuyor. Kimileri yapılan uyarıları ‘komplo teorisi canım’ aymazlığı ile görmezden, duymazdan geliyor. Ne ki görünen köy kılavuz istemiyor. Kendine yabancılaşan, birtakım sosyal medya fenomenleri tarafından devşirilen, dönüştürülen, kimliksizleştirilen bir nesille karşı karşıyayız. Kültürel iktidar meselesini birtakım ‘etkinlik’lerden ibaret görerek hafife almanın doğal sonucu bu elbette.

Tabi ki her şey bitmiş değil. Ne diyor Akif merhum “Feryâdı bırak, kendine gel, çünkü zaman dar… Uğraş ki: telâfi edecek bunca zarar var.”

AKIL VE ZEKA DOLU BİR DİLE İHTİYAÇ VAR

Telafi, popüler olanın rüzgârı ile mümkün değil. Medyada çoktan kaçırdığımız ‘kendini dilini üretme’ imkânını hiç olmazsa sosyal medyada kullanmak öncelikli derdimiz olmalı. ‘Sosyal medya bunu gerektiriyor’ diyerek tıklanma ve ‘like alma’ uğruna ahlaken sorunlu paylaşımlar yapmak, kendi inandıklarını savunmak için küfür ve müstehcen ifadeleri gözü kapalı kullanmak nereden baksak tutarsızlık. Bunun yerine daha akıl ve zeka dolu bir dil üretmek hiç de zor değil.

Tahribatın önüne geçmek için sosyal medyayı tümden yasaklamak yeni ve illegal mecraların hayat bulmasına yol açar ki bu da kontrolsüz kötülüğü çoğaltmaktan başka işe yaramaz. 1990’larda kanunsuz, yasasız yayın hayatına başlayan özel televizyon kanallarının tahribatı ancak yasal düzenlemelerle bir nebze önlenebilmişti. Sosyal medya için de özellikle kişilik haklarına saldırı, mahremiyeti ihlal, iç güvenlik ve terör suçları gibi temel başlıklarda yasal müeyyidelerin olması, hatta sanal kimliklerin tamamen yasaklanıp, gerçek kimlikler dışında kullanımın önüne geçilmesi bu ehlileştirmenin önemli adımları olabilir. Aksi takdirde siyasi kamplaşmaların özellikle kadınları ve çocukları hedef alarak yol açtığı çirkin saldırılar son bulmayacak. 

GÜLCAN TEZCAN

gulcantezcann@gmail.com