GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Ekranlarda 'popstar vaiz' olarak adlandırılan hocalardan sonra şimdi de çeşitli sosyal medya mecralarında fenomen haline gelen din adamları karşımıza çıkmaya başladı. Tiktok, Instagram, Twitter ve Youtube'da yayınlanan video ve paylaşımları ile dikkat çeken isimler sanal cemaatlerini artırmak için polemik konusu olacak içerikler üreterek sosyal medyada 'gündem'e geliyor.
Prof. Mete Çamdereli, TRT Akademi dergisinin Temmuz 2018 sayısına verdiği röportajında medyadaki hoca ve vaiz profili ile ilgili olarak "Camideki din görevlisinin cami cemaatini bilgilendirmesinden daha farklı bir olguyla karşı karşıyayız. Medyanın kendi ruhu, doğası o camideki bilgilendirici görevli gibi davranmayabilir, niye davranmayabilir? Çünkü medyanın dur kalkları var, soluklanma biçimleri var, eğlendirme şekilleri var, reklam molaları var örneğin. Medyada çok serbest bir ortamda görüşlerinizi serbest biçimde söyleyemiyorsunuz aslında. Diyelim ki söylediniz, tüm medyatik nasların ötesine geçerek söylediniz, yani diyelim ki çok iyi niyetle sorunlara çözüm getirmeye çalışıyorsunuz ama getirdiğiniz çözümler kimi zaman bir başkasının getireceği, getirebileceği çözümlerin önüne geçiyor belki, medyada söylenen baskın doğru hâline geliyor, söylediğiniz tek doğru hâline geliyor, yani mesajınız dinin de dinselin de önüne geçiveriyor. Nasıl imgeler gerçeklerin önüne geçiyorsa medyatik söylemler de öyle, medyatik vaizlerin dilinden çıkanlarla şekilleniyor. Sahih din dili medyatik din dilinin pragmatizminde yeniden şekilleniyor. Kimi zaman dinin sahih dili bir yanda, medyanın pragmatik din dili bir yanda olabiliyor. Din adına yapılan muhaffef dini showlar ortaya çıkıyor." şeklinde bir tespitte bulunmuştu. Peki din sosyolojisi açısından dijital mecralardaki fenomen hoca tipolojisini ne kadar sağlıklı? Sosyal medya dili Peygamberi tebliğ metoduyla hangi noktalarda çelişiyor? Sosyal medya ve yeni medya için de benzer bir durum geçerli. Popstar Vaizler kitabının yazarı İsmihan Şimşek ve İhsan Çapçıoğlu'na sorduk.
FENOMEN VAİZLER PAZARLAMACIYA DÖNÜŞTÜ
İSMİHAN ŞİMŞEK
Ekranlardaki popüler hocaları pop star vaiz olarak adlandırmıştınız. Sosyal medyada 'fenomen' haline gelen hocaların da benzer bir tipoloji oluşturduğunu söyleyebilir miyiz?
Pop star vaizler fenomen vaizlere dönüştü, son zamanlarda ise yapay zekâ vaizler dönemine geçtik. Kitle iletişim araçlarıyla yeni bir dindarlaşmaya geçildiğini ve sosyal ağlar üzerinden spritüal bir ağ kurulduğunu söyleyebiliriz. Özellikle pandemi dönemi bizi tüm alanlarda olduğu gibi din ve internet alanında da başka bir evreye taşıdı. Vaazlar dünyanın birçok yerinde sosyal medya platformlarında popüler hâle gelmiş durumda. Birçok vaiz kendi sosyal medya hesaplarından derslerine devam ederken dinî kurum ve STK'lar da sosyal medya hesaplarından vaazlara yer veriyor, "sanal cemaatler"ini oluşturuyor. Sanal cemaatlerin belirgin bir başı, kadrosu, merkezi, mekânı, hiyerarşik bir yapılanması yoktur. Sadece "fenomen vaiz" ve takipçileri vardır. Bu kimliksizlik sorumluluk bilinci ve hassasiyetleri yok ederken daha çok etkileşim alma, çok fazla kişiye ulaşma dürtüsü ile saldırgan, kural tanımaz bir tavır ortaya çıkmasına neden olabilir.
Yeni medya ve sosyal mecralar 'vaiz' ve 'hoca'ların dil ve üslubunu nasıl etkiliyor? Takipçi kazanma, daha çok izlenme arzusu Peygamberi tebliğ metodunun önüne mi geçiyor?
Televizyonlardaki vaizler tv kurallarını, nerede durmalarını gerektiğini belirleyen bir oto sansür ile hareket ederler ve bunu gerçekleştiren hocalar ekrana çıkarılır. Fakat fenomen vaizlerin böyle bir sansür uygulamasına gerek yoktur. O istediğini cehenneme atabilir, istediğini tekfir edebilir, sürekli "kanalıma abone olun, beni takip edin" diyerek etkileşim peşinde koşar. Fenomen vaizler bu internet pazarında kendi ürünlerini satan, etkileşimi artırmak ve pazar tezgâhına müşteri çekmek için bağıran pazarlamacılara dönüştü. Dini bilginin, ibadetlerin ticari metaya dönüştüğü sosyal medya dinin derinliği, muhtevası, hayata anlam katan yönü ile ilgilenmez. Çünkü sosyal medyanın kuralları yüzeysel, saldırgan, tartışma yaratacak argümanlar sunan içerikler sunmanızı bekler. Peygamber Efendimizin metodu ise asla bu şekilde olmamıştır. Onun tebliğ metodu insanlarla birebir iletişimi ve onların her hali, süreci, hayatı ile ilgilenmeyi gerektiriyordu. Yumuşak ve tatlı dilli, sakin, mütevazi, kimi zaman esprili bir üslubu vardı. Bugün bu üslupla sosyal medyada insanlara ulaşmanız zor, çok kişiye ulaşsanız bile onların hayatına ne kadar etki edebildiğiniz tartışılır. Çünkü takipçiler de sanal cemaat olmanın getirdiği "sorumlu hissetmeme duygusu" ile hocanın söylediklerini uygulamak için değil, retweet etmek için takip ederler.
YENİ MEDYA DİNİ BİLGİ ALANINI ETKİLİYOR
Prof. Dr. İhsan ÇAPCIOĞLU / Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi / Felsefe ve Din Bilimleri Din Sosyolojisi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi, Din Sosyoloğu.
Yeni medya ve sosyal mecralar 'vaiz' ve 'hoca'ların dil ve üslubunu nasıl etkiliyor? Takipçi kazanma, daha çok izlenme arzusu Peygamberi tebliğ metodunun önüne mi geçiyor?
Yeni kitle iletişim araçlarının ve özellikle sosyal medyanın önem kazanmasıyla birlikte dini bilginin üretimine, sunumuna, aktarımına ve temsiline ilişkin araçların da çeşitlendiği görülmektedir. Yeni medyayla birlikte, hızı ve kapsama alanı geleneksel medyanın önüne geçen; düzeyi ve etkinliği sözlü iletişimdeki kadar olmasa da, bilginin istenildiği anda seçilebildiği, adreslenebildiği, paylaşılabildiği ve geri bildiriminin anında yapılabildiği bir "sanal" etkileşim çerçevesi ortaya çıkmıştır. Bu özelliğiyle yeni medya, dini bilgi alanını da etkilemekte, farklılaştırmakta ve çeşitlendirmektedir. Peygamberlerin tebliğ yönteminde insanlar arası görünürlüğün değil, Yaratıcı'nın rızasına erişme amacının ön planda olduğu bilinmektedir. Elbette yeni medya platformlarında paylaşım yapan kişilerin de öncelikli amacı bu olmalıdır. Bununla birlikte daha çok izlenme, beğeni alma ve takipçi kazanma arzusu, zaman zaman dini duyarlılıkların önüne geçebilmektedir.
Günümüzde dini bilgiye dayalı iletişim süreci, "kişi içi" ve "kişiler arası" olmak üzere iki ana bileşen üzerine kuruludur. Kişi içi iletişim, inanan insanın duygu, düşünce, farkındalık ve iç gözlem yeteneklerini kullanarak kendi içine odaklanmasını ya da kendine varoluşsal sorular sorarak bunlara cevaplar üretmeye çalışmasını ifade eder. Böylece iki insan arasında karşılıklı etkileşim yoluyla gerçekleşen iletişimin benzeri, insanın kendi içinde de gerçekleşir. Kişiler arası iletişimde ise, iletişim halindeki insanlar, kendi içlerinde ürettikleri dini duygu, düşünce, bilgi ve sembolleri birbirleriyle paylaşıp yorumlayarak iletişimlerini sürdürür. Bu iki boyut, insanın kendisi, Yaratıcısı ve evrenle kurduğu bağlantıyla birlikte, kendinden başlayarak yakın ve uzak çevresindeki insanlarla kurduğu iletişimin de temelini oluşturur.
Ekranlarda popstar vaiz olarak adlandırılan hocalardan sonra sosyal medyada fenomen haline gelen hocalar karşımıza çıkmaya başladı. Din sosyolojisi açısından "fenomen hoca" tipini nasıl değerlendirirsiniz?
İnsanın kendisi, Yaratıcısı ve evrenle kurduğu ilişkide olup bitenleri bilme ve anlama çabası ön plana çıkarken, diğer insanlarla kurduğu ilişkide daha çok kendisini tanıtma ve anlatma boyutunun belirginleştiği söylenebilir. Bu özelliğiyle birincisi, genellikle dinsel içerikli bir çabaya konu olurken, ikincisi dilsel kodlar üzerine kurulu etkileşimsel bir mecraya evrilmektedir. Bu kapsamda, "fenomen hoca" tipinin, tanıtma ve anlatma odaklı imajıyla dini iletişimin doğasından uzaklaşma riski taşıdığını söyleyebiliriz. Çünkü yeni medya platformları, daha çok iletişimin dilsel boyutuna odaklanmayı gerektirmektedir. Bununla birlikte, her iki iletişim tarzında da insan, evrendeki ayrıcalıklı konumunu anlamaya ve anlamlandırmaya yönelik derin bir sorgulamanın öznesi olabilir. Daha açık ifadesiyle bu her zaman imkân dâhilindedir.
Özne insan, kendisine sunulan dini bilginin niteliğini araştırıp sorgulayarak hayatındaki yerini tayin etme ve onunla nitelikli bir bağ kurma fırsatı yakalayabilir. Diğer taraftan dini bilgi karşısında "nesne" konumunda olursa, kendisine aktarılanlar karşısında "alıcı" rolü oynamaya devam edecektir. Oysa insandan beklenen her tür bilgi alanında olduğu gibi dini bilgi konusunda da aktifleşmesidir. Aktifleşme, insanın duygularını aklı ile yönetebilmesi ve akıl yetisini dinin rehberliğinde kullanması sayesinde başarılabilir. Çünkü duygularını yönetip aklını işlevsel kullanabilen insan, hem kendi içindeki hem de kendi dışındaki varoluşsal özgünlüğü keşfetme, evrendeki yerini tayin etme ve muhatapları ile etkili iletişim kurabilme fırsatına kavuşabilir.