Ezber bozan Kazakistan

Dünyada keşfedilmesi gereken ülkeler deyince akıllara genelde belli bölgeler ve ülkeler geliyor. Ama artık bu ezberleri bozmakta fayda var. Penceremizi, rotamızı Türk dünyasına çevirmek güzel bir seçenek olabilir. Kazakistan ise bu rota için iyi bir başlangıç.

EZGİ AŞIK / ezgi.asik@aksam.com.tr

Yolum yine Kazakistan'a, bozkırın incisine düştü. Bu ülkeye ve Orta Asya'ya tekrar gelebildiğim için çok mutluyum. Çünkü burada keşfedilmeyi bekleyen çok fazla tarihi nokta, durak ve kültür öğeleri var ve bu beni fazlasıyla heyecanlandırıyor.

Astana'ya vardığımda hava çok güzeldi, bu kez bozkıra güneş düşmüştü. Şehirde ağaçlar yeşillenmişti, Orta Asya'nın başka bir haliyle karşılaşmıştım.

Kazakistan'a bu kez Astana şehrinde bulunan Barış ve Uzlaşma Sarayı'nda gerçekleşen Kazakistan Halk Asamblesi'nin 32. Toplantısını yerinde takip etmek için gittim. Beş gün boyunca çok yoğun bir programımız vardı. Rakhat Nurgaliyev, Arthur Aubakirov ve Meruyert Niyazova 13 ülkeden gelen gazetecilerle ilgilenip Kazak misafirperverliğini sergilediler. Bu arada bir parantez açmak isterim. Kazak misafirperverliğiyle, Türk misafirperverliği birbirine o kadar benziyor ki. Eğer Türkiye'den Kazakistan'a giderseniz, kendinizi yabancı bir ülkede hissetmiyorsunuz.

Bu gidişimde yoğun programa rağmen Astana'yı hem bireysel hem de toplu olarak daha fazla gezme fırsatım oldu. Türkiye-Kazakistan kardeşliğini daha da hissettim. Türkiye'den geldiğimi duyunca sevdikleri bir akrabaları gelmiş gibi içtenlikle karşıladılar beni. Gülümseyen yüzlerle "merhaba" dediler, ben de onlara Kazakça karşılık verdim. (Bu arada Kazakça öğrenmeye çalışıyorum ve hepinize 'hayırlı kün' diyorum J)

GEZİ ROTAMIZI TÜRK DÜNYASINA ÇEVİRELİM

Dünyada keşfedilmesi gereken ülkeler deyince akıllara genelde belli bölgeler ve ülkeler geliyor. Ama artık bu ezberleri bozmakta fayda var. Penceremizi, rotamızı Türk dünyasına çevirmek güzel bir seçenek olabilir. Kazakistan ise bu rota için iyi bir başlangıç. Peki Kazakistan'da hangi şehirleri görmek lâzım derseniz işte size küçük bir yol haritası...

Almatı

Kazak dilinde "Alma-Ata", "Elmaların Atası" anlamına geliyor. Dünyadaki ilk elma bu coğrafyada yetişmiş, daha sonra başka kıtalara yol almış.

Aynı zamanda bu şehirde, Kazakistan'ın Bronz çağına uzanan tarihi, geleneksel kültürünü görebileceğiniz Orta Asya'nın en büyük müzelerinden biri olan "Kazakistan Merkez Devlet Müzesi" bulunuyor. Almatı'ya yolu düşen herkes mutlaka burayı görmeli.

Astana

Bu şehrin kendine has bir şehir planlaması var; bir önceki gidişimde dikkatimi hemen geniş cadde ve sokaklar çekmişti. Astana, geleneksel sanat ile modernliğin ortak noktada buluştuğu bir yer, aynı zamanda fütüristik mimari örnekleriyle de kamuya açık bir sanat merkezi gibi. Bu yüzden Astana'yı yürüyerek gezmek ve keşfetmek çok keyifli. Eğer buraya yolunuz düşerse şehrin simgesi olan Beyterek Kulesi'nin önünde fotoğraf çektirmeyi ihmal etmeyin.

Çimkent

Almatı ve Astana'da sonra ülkenin üçüncü büyük şehri olan Çimkent/Şimkent (eski adıyla "Çernyayev) 2 bin 200 yıllık geçmişe sahip. Bulunduğu konum açısından İpek Yolu'nun kalbinde bulunan bu şehir, tarihi yapılarıyla geçmişe ışık tutuyor.

Türkistan

Ülkenin kadim şehri olarak bilinen Türkistan, yaklaşık 2 bin yıllık bir tarihe sahip. Türk dünyasının önemli isimlerinden biri olan Ahmet Yesevi de Kazak Hanedanlığına başkentlik eden bu şehirde yaşamış. Türk dünyası ve Türk haklarını birleştiren önemli unsurlara sahip olan bu şehrin eski adı "Yesi" imiş. UNESCO'nun dünya mirası listesinde yer alan Hoca Ahmed Yesevi Türbesi de Türkistan'da.

Aktav

Kazakistan'ın tek liman kenti ülkenin Hazar kıyılarında bulunan "Aktav", Türkçe'de "beyaz dağ" anlamına geliyor. Aktau şehrinin bulunduğu Mangistau Yarımadası adeta bir açık hava müzesini andırıyor. Bölgede 5 ila 10 milyon yıl önce Tethys Okyanusu'nun bulunduğu biliniyor. Kazakistan'ın inanç turizminin de merkezi olan Mangistau'da, Beket Ata, Şopan Ata gibi yeraltı camileri bulunuyor.

Dombra'sız olmaz

Kazakistan'dan söz edip de Kazak Türklerinin en yaygın çalgısı Dombra'dan bahsetmemek mümkün mü? Türk dünyasının ortak müzik aleti olarak kabul edilen Dombra, ilk olarak Orta Çağ'da ortaya çıkmış. Nogay Türklerinin kültürlerinde önemli yer tutan enstrüman, Kazakistan kültüründe büyük önem taşıyor. Bundan dolayı 2018 yılından beri ülkede resmi olarak "Milli Dombra Günü" olarak kutlanıyor.