ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
Türkiye onu dinlemeyi pek seviyor, o da bu sevgiye karşılık sık sık ülkemize geliyor. Dünyaca ünlü Rus müzisyen Evgeny Grinko, Türkiye'nin dört bir yanında konserler vermiş, çıkardığı albüm ve yaptığı besteleriyle dikkatleri üzerine çekmiş başarılı bir sanatçı ve piyanist. İstanbul'da olmayı da çok seviyor Grinko, buna sebep olaraksa konserlerinin dışında güneşli havamızı ve sokak hayvanlarımızı gösteriyor. Türkiye turnesi nedeniyle de şu ara yine ülkemizde. Biz de bu bahaneyle Evgeny Grinko ile buluştuk. Hem müziğine hem de hayata dair konuştuk.
Nasılsınız, şu ara hayata dair neler düşünüyorsunuz?
Şu ara yeni albümüm üzerinde çalışıyorum. Uyumadan önceki düşüncelerim ise biraz sıkıcı olabilir. Sonraki gün için çeşitli notlar alıyorum genelde. İstanbul'da yeni 3 video klip çektik, onları yayına hazırlıyoruz. Öte yandan kafamda nasıl uğraşacağımı bilmediğim palyaçolar dans ediyordu, psikiyatristim bana ilaç yazdı ve şimdi daha iyi hissediyorum. Depresyon dışında hiçbir rahatsızlığım yok, buna da içinde bulunduğumuz dünya sebep oluyor. Yine de mutlu bir insan olmaya çalışıyorum. Çünkü konserlerimde, beni izlemeye gelen binlerce kişiyle birlikte aynı hissiyatı paylaşarak birlikte koca bir salonu dolduruyoruz. Ayrıca devam eden Türkiye turnemiz için de heyecanlıyım.
İLK ÇALDIĞIM ŞEYLER RUS ROCK ŞARKILARIYDI
Müzik sizin için ne demek ve neden piyano?
Müzik benim için mucize demek. Duygulara hitap ediyor oluşu ve bunu hâlâ açıklayamamamız bana mucize gibi geliyor. Romantizmi en iyi yansıtabilen enstrüman piyano. Davul da çalıyorum ama onda romantik hissi vermek çok zor olduğu için piyanoyu daha çok seviyorum ve tercih ediyorum. 16 yaşında gitarla başladım müzik kariyerime. İlk çaldığım şeyler de Rus rock şarkıları oldu. Piyanoya 23 yaşında başladım. Kendi müziğimi de basit ve güzel olarak tanımlıyorum. Genelde yaptığım besteleri de ilk olarak çellocu ve viyolacılar başta olmak üzere birlikte çaldığım müzisyenlere dinletiyorum. Ama genelde kimsenin önerisini dinlemem. Çünkü kendi yaptığımdan eminimdir. Ayrıca birinin yorumuyla değiştirmek zorunda kaldığım bir şey bana ait olmaz, bu üzücü bir şey. Direkt kendi kararlarım olsun isterim.
TÜRKLER DE MELANKOLİK MÜZİĞİ SEVİYOR
Türkiye'de sık sık konser veriyorsunuz. Türkiye'nin sizdeki yeri nedir?
Açıkçası yakınlıktan ziyade yaptığım müziğin Türkiye'ye olan yakınlığı daha etkileyici. Çünkü yaptığım melankolik müzik Türkiye'ye çok daha uygun. Türkler de melankoli seviyor. İnsanların beni bu kadar beğenmesi, Türkiye'de çok takipçimin olması biraz da bu sebepten bence. Bu nedenle bol bol Türk dinleyicilerime çalmak için buraya geliyorum. Türkiye'de yılda 60'a yakın konserimiz oluyor. Edirne'den Van'a kadar konserler yaptık diyebilirim. Daha önce İspanya'da bir şehre gitmiştim. Burası daha çok üniversite şehri olduğu için genç enerjisi çok iyiydi. O zaman hep şunu düşündüm; ileride yaşlandığımda, bir iş yapmadığımda buraya yerleşirim ki genç enerjiyi almaya devam edebileyim. Fakat son birkaç senedir bunu hep İstanbul olarak düşünüyorum. Çünkü burası da çok canlı bir yer. Özellikle de sokak kedi ve köpekleri çok fazla. Onlarla oynamak bana büyük mutluluk veriyor. Ayrıca ekim ve kasım ayları ile mart nisan ayları Rusya'da hava gridir. Kasımdan marta kadar da beyaz. Bu tabii güzel ama İstanbul'da olmak daha güzel çünkü İstanbul çoğu zaman daha güneşli.
YENİ ALBÜM MAYIS'TA, ADI 'KIŞ AY IŞIĞI'
Yeni albümünüzden bahseder misiniz?
Bu bir solo piyano albümü. İlk albümünden bu yana kadar olan sürecimi göstermek istiyorum bu albümde. Orkestralar değil, piyano, çello ve viyola ağırlıklı olacak. Bayağı minimal bir albüm olmasını planlıyorum. İsmi Winter Moonlight (Kış Ay Işığı). 2024 mayıs ayında yayınlanacak. Klasik müzik tarzı daha ağır basıyor bu albümde.
MODERN MÜZİK SİZE DUYGUNUZU KATMA İMKÂNI TANIYOR
Ülkeniz Rusya sizi ve müziğinizi nasıl besliyor?
60'lı yıllar Rus sinemasının film müziklerini yapan besteciler beni çok etkiliyor yaptığım eserlerde. Aleksandr Zatsepin gibi... Klasik müziğin en büyük sorunu bir sürü şeyi bir arada içeriyor olması. Bu da birçok hissi beraberinde getiriyor. Böyle olunca da dinlerken "Bakın ben çok büyük bir eserim ve her şeyi bünyemde barındırıyorum, sana hiçbir şey bırakmıyorum" diyor. Modern müzikte ise bu durum daha minimal. Bu nedenle modern müzik sizin onun içinde kendi hissinizi yakalamanıza imkân tanıyor. Bu müziği dinlerken şu an dışarıdaki kuşların ötüşlerini onunla birleştirebilirsiniz ama klasik müzikte bunu yapamazsınız çünkü zaten orada çok ses var. Bu nedenle 60'lı yıllar film müziği yapanlar daha sade olduğu için kendi hissinizi işin içine katmanıza müsaade ediyorlar.
İleride kendi filminizin yapılmasını ister misiniz?
Evet ama yayınlanmasını istemeyeceğim bazı bölümler olacaktır öyle bir film olursa. Mesela çok gençken 3 ay kadar mezbaha gibi bir yerde çalıştım, kancalarla etleri asıyordum. Örneğin bu kısımların filmde kullanılmasını istemezdim. Öte yandan filmde benim kendi müziklerim kullanılırsa bu sanırım Avrupa tarzı art house bir film olur. Ama ben böyle bir filmin kesinlikle gişe filmi olmasını isterim, bu sebeple müziklerini başka birileri yaparsa daha iyi olur.
BAŞARI ER YA DA GEÇ MUTLAKA GELİR
Genç müzisyenlere söyleyeceğiniz şeyler de olur mu?
Ne yapmak istiyorlarsa onu yapsınlar. En önemli şey bu. Çok şanslı oldukları bir nokta var ki o da sosyal medya. Müzikleriyle güzel videolar çekip yayınladıklarında büyük kitlelere ulaşabilirler. Elbette bu kesin değil ama ne yazık ki başarının da net bir reçetesi yok. Ya oluyor ya da olmuyor. Ama müziğinizi aşk ve tutkuyla yaparsanız bir gün mutlaka başarıya ulaşırsınız.
Kendinizde en sevmediğiniz özellik nedir? Ayrıca ailenizle ilişkiniz nasıl?
En nefret ettiğim özellik çok uyumam ve her şeyi ertelemem. Bugün yapmam gereken işleri yarına erteliyorum. Ailemle iyi bir ilişkim var. Annemle özellikle çok iyi bir diyaloğumuz var. Hatta en son ekim ayında Bostancı Gösteri Merkezi'nde gerçekleşen İstanbul konserime annem de geldi. Türkiye'deki bir konserimi ilk kez seyretmiş oldu. Çok beğendi ve bana "Sen hep Türkiye'de kal" dedi.
ÇOCUKLUĞUMDA EN ÇOK ÖZLEDİĞİM ŞEY SORUMSUZLUK
Müzik iyileştirir söylemine katılıyor musunuz?
Bence de müzik tedavi eder, iyileştirir ama bu bir ilaç olarak değil de belki bir arkadaş ya da bir zaman makinası olarak mümkün olabilir. Mesela 20 sene önceki bir şarkıyı dinlediğimde, o günlerde sokakta ne yaptığımı ve o zaman oturduğum evin rengini hatırlayıp bununla mutlu oluyorum. Ya da annemin yaptığı pankeki anımsıyorum. Çocukluğumda en çok özlediğim şey tabii ki sorumsuzluk. Hiçbir şeyi umursamamak, bu çok büyük bir rahatlık. Ben 6 yaşındayken Sovyetler Birliği çökmüştü ve bu benim umurumda bile değildi çünkü beni ilgilendiren bir şey değildi.
İNSANLIK ENERJİSİNİ BİLİME HARCAMALI, SAVAŞLARA DEĞİL
Yeni yıla girerken neler söylemek istersiniz?
2024 benim için birçok şeyin değişeceği bir yıl olacak. Avrupa konserlerim başlayacak, oradaki Türkler de yıllardır gelmemi bekliyor. Yeni yılla ilgili hem çok heyecanlıyım hem de çok korkuyorum. Çok şey yapmak istiyor ve planlıyorum. Yeni albüm, yeni konserler... Bütün bunları yapabilecek enerjiyi toplayabilecek miyim, emin değilim. Öte yandan yeni yıldan beklentilerim de var elbette. İnsanların birbirine karışmadığı, herkesin birbirine saygı duyduğu ve birbirini anlayabildiği bir dünyada yaşamayı istiyorum. Şu an insanlığın bütün enerjisini bilime ve evrenin derinliklerini nasıl bulacaklarına ayırması gerekirken, hâlâ tonlarca para ve büyük enerji savaşlara harcanıyor. Şu anda dünyanın içinde bulunduğu durum için çok kötü hissediyorum. Muhakkak dünya tarihte daha kötü durumlar da yaşamıştır ancak şu anda her şey yolundan çıkmış halde. Bütün bu kötü olaylar içerisinde ben de herkes gibi yaşamaya çalışıyorum. Yaşananlar gerçekten çok kötü. İnsanların öldürülmesi korkunç. Böyle bir şeyin olmaması gerekiyor ama oluyor. Bunun bitmesini diliyorum.
VALSE'DEN DAHA İYİSİNİ YAPMAK İSTİYORUM
Gelecek için kaygınız nedir, ne yapmak istiyorsunuz?
Açıkçası çok umudum yok ama mutlaka "Valse" parçamdan daha iyisini yapmak, onun üzerine çıkmak istiyorum. Daima müziğe devam edeceğim. Eskiden film müziği yapmayı çok istiyorum ama sonra şunu fark ettim, kendi bestelerimi yaparken kendi his ve duygularımla yazıp, tüm bunlarla baş başa kalabiliyorum, bu bir rahatlık. Ama bir film müziği yapmaya kalktığınızda, bu yönetmeni ve yapımcısıyla birlikte yürütmeniz gereken bir süreç. Böyle olunca da o müzik artık sizin olmaktan çıkıyor. Bu nedenle bunu yapmayı pek düşünmüyorum.
Fotoğraflar: Çağrı Çapık