Evcil hayvanı olan yaşlıların zihinsel yetileri korunuyor

Florida Üniversitesi'nde yapılan çalışma sonucunda evinde hayvan besleyenlerde görülen zihinsel gerilemenin, beslemeyenlere oranla daha az olduğu belirlenmiş.

DR. SEVDA SARIKAYA / sevda.sarikaya@stargazete.com

Evini bir can dostu ile paylaşanlar, bunun ne kadar farklı, insanı ne kadar iyi hissettiren bir durum olduğunu bilirler. Bu bir kuş, kedi ya da köpek olabilir. Hayvanlarla iletişimin insan sağlığına olumlu etkileri ile ilgili birçok çalışma sonucu var. Ama bugün bahsedeceğim çalışma, 65 yaş ve üzerinde evinde bir hayvan besleyen kişinin zihinsel yetilerinin, evinde bir hayvan beslemeyenle arasındaki farkı değerlendiriyor. Daha doğrusu yaş ilerledikçe zihinsel yetilerinde eşit düzeyde bir gerileme mi yaşanacak yoksa farklı mı olacak konusu araştırılmış. Çalışmanın detayları, nisan ayında Seattle'da düzenlenecek olan Amerikan Nöroloji Akademisinin toplantısında sunulacak.

Florida Üniversitesi'nde yapılan çalışma, ABD sosyal güvenlik kurumu olan Medicare'den faydalanan, Sağlık ve Emeklilik Çalışmasına katılan 1369 kişi üzerinde düzenlenmiş. Daha önce yapılan, hayvanların insan ruh sağlığına olan pozitif etkilerinin gösterildiği çalışmalardan yola çıkarak, hayvan sahibi olmanın yaşla birlikte artan zihinsel gerilemeye bir etkisi olup olmadığı araştırılmış. Katılımcılar 6 yıl boyunca değerlendirilmiş. Değerlendirme süresince katılımcılara aralıklarla hafıza ve diğer zihinsel melekeleri ölçen kısa testler uygulanmış. Çalışmanın sonucunda evinde hayvan besleyenlerde görülen zihinsel gerilemenin, beslemeyenlere oranla daha az olduğu belirlenmiş. Yani daha sade bir anlatımla, hayvan beslemenin yaşa bağlı zihinsel kötüleşmeyi azalttığını gösteren sonuçlar elde edilmiş. Fakat çalışmanın yürütücüleri, bu duruma katkı sağlayan hareketlilik faktörünü de işin içine katmak gerektiğini belirtiyorlar. Çünkü özellikle köpek besleyen kişilerin her gün dışarı çıkıp dolaştırma zorunluluğu yürüyüş yapmalarına neden oluyor. Yürüyüşün beyin sağlığına iyi geldiği bilinen bir şey. Ama tabi ki kuş ve kedi besleyenler için böyle bir durum yok. Belki bu olasılığın ne kadar etkisi olduğunu anlamak için hayvan sahipleri arasında da bir sınıflama yapmak gerekebilir. Mesela kedi besleyen ve köpek besleyenler üzerinde ayrı çalışmalar planlanırsa daha kesin ve tatmin edici sonuçlar ortaya çıkacaktır.

Kesin olarak bildiğimiz başka bir şey var ki hayvanlarla vakit geçirmenin psikolojik anlamda rahatlatıcı olduğu. Demans üzerine çalışan bir nöroloji hekimi olarak bu konudaki kişisel gözlemlerimi de paylaşmak istiyorum. Evinde özellikle kedi besleyen hasta yakınlarım, hastalarının daha sakin ve pozitif olduğunu ifade ederler. Hiçbir şeyle ilgilenmeyen, sürekli mutsuz olan hastalarımdan bazılarının eve kedi alınmasıyla birlikte hayata daha çok dahil olduğunu da çok tecrübe ettim. Bizim hastalarımızı yaşamın akışına dahil etmek için bir görev vermek çok önemlidir. Hastalar genellikle bir iş yapılması söylendiğinde reddeder ve ilgilenmezler. Benim gözlemlediğim, evde bir kedi olduğunda onun hareketlerini, yaptıklarını, komikliklerini takip etmek onlara görevden ziyade bir keyif gibi oluyor. Böylece kendi isteği ile bir şeyler yaptığı için beynin buna tepkisi daha pozitif oluyor. Aynı şekilde depresyon ve kaygı bozukluğunda da hayvanlarla iletişim tedavi sürecini hızlandırıyor. Özellikle kaygı bozukluklarında tedaviye yardımcı bir yöntem olarak bile kullanılabiliyor. Ben bu konu ile ilgili daha fazla ve kapsamlı çalışmalar planlanması gerektiğine inanıyorum. Doğa ve doğayı bizimle paylaşan diğer canlılarla olan iletişimimizin sağlığımıza olan faydalarının, bilinenden daha fazla olduğunu düşünüyorum. Çünkü her türlü olumsuzluk doğadan kopmamızla başladı...