Esra Kılıç: Oyuncu olmasaydım pastacı olurdum

Onur Akbaş

onurakbastde@gmail.com

Yayınlandığı ilk günden itibaren reyting listelerinin en başında yer alan “İçerde”, her bölümüyle izleyicinin ilgisini canlı tutmayı başarıyor. Üstelik her bir karakteri orijinallikte birbiriyle yarışıyor adeta. İşte bunlardan biri de Fulya karakteri. Gelin şimdi Fulya’yı canlandıran Esra Kılıç’ı yakından tanıyalım.  

Esra Kılıç’ın oyunculuk etrafındaki hayatını bir de kendinden dinlemek isteriz. 

Aslında ilk ilgimi çeken meslek arkeolojiydi ama bu ilgi uzun sürmedi.  İlkokul ikinci sınıfta tiyatro öğretmenimizle tanışınca bir ışık yandı ve bir daha da hiç sönmedi. Sanatın bir dalıyla ilgileneceğim kesindi çünkü aynı zamanda resim de yapıyordum. Ama oyunculukla ilgili kararımı Saint Benoit'da verdim. Oyunculuk serüveni böyle başladı, sonra da     konservatuara başladım.

Diğer rollerinize nazaran “İçerde” dizisinde kendiniz için de yeni olduğunu tahmin ettiğim bir karakteri canlandırıyorsunuz. Gerçek hayattaki Esra da böyle ser verip sır vermeyen, dominant ve bohem bir kişilik midir?

Evet, sadece benim için değil, yerli dizilerde de görülmemiş, ezber bozan bir karakter Fulya. Ekranda kadın gücüne alışık değiliz, daha çok evde güçlü kadın seviyoruz millet olarak. Onun için farklı ve dikkat çekici bir karakter Fulya. Ben de oynarken haz alıyorum. Hayatta karşılığı az bulunan karakterleri oynamak, topraktan değerli bir taş çıkarmak gibi, her zaman denk gelmez ama ele geçtiğinde de sizin ona dokunduğunuz kadar, o da sizin hayatınıza dokunur… Ben Fulya kadar gizemli biri değilim sanırım, daha dışa dönük, hareketli ve konuşkan bir yapım var. Hatta arkadaşlarım biraz ketum olmam     gerektiğini söyler hep. Fulya’dan bunu öğreniyorum biraz…

BİLİNMEYEN RENKLER DERİNLERDEDİR

Oyunculuk dışında başka uğraşlarınız var mı?

Her zaman. Yeni bir şeyler öğrenmek, deneyimlemek müthiş bir duygu bence, hem zihinde hem de beden de… Varoluş sebebimiz bu zaten, tüm bu bilgi ve deneyimlerin toplamından oluştuğumuzu düşünüyorum. Hal böyle olunca da nefes aldığımız son güne kadar öğrenecek bir şeyler hep vardır.  Bazen ne istediğini bulursun, bazen de ne istemediğini… Spor branşlarını denemeyi çok seviyorum, kickbox yapıyorum. En son okçuluk denedim. Her bilgi her deneyim bir katman oluşturuyor insan zihninde ve bu katmanlar derinliği de belirliyor. Bilinmeyen renklerin derinlerde olduğunu düşünüyorum. Sığ; herkesin gördüğüdür, merak uyandırmaz, heyecanlandırmaz…

Oyuncu olmasaydınız seçeceğiniz meslek ne olurdu?

Ne olurdu bilmiyorum ama mutlaka hayal gücümü kullanabileceğim, yaratıcılık gerektiren, özgür olduğum, kendimden de bir şeyler katarak üreteceğim bir iş olurdu. Oyun alanı olmalı yapılan işin, fikrini kattığın, dokunduğun, durup bakabileceğin ve baştan yapabileceğin…  Mesela 1,5 yıl aşçılık yaptım. Oyuncu olmasaydım pastacı olabilirdim, çok yaratıcı bir süreç bence.  

KADININ GÜÇLÜ OLDUĞU YER…

Yabancı diziler baz alındığında yerli dizileri nerede görüyorsunuz?

Yabancı dizileri takip ediyorum ve izlerken hiç sıkılmıyorum. Çünkü hikâye iyi, kadro iyi, teknik iyi yani kıvam var, ne fazla ne eksik. Biz de maalesef henüz o kıvam yakalanamadı. Malumunuz dizi süreleri oldukça uzun ve böyle olunca kalite etkileniyor.  İçerde birçok anlamda yeni bir dönem başlattı bence. Bu kadar başarılı olmasının da sebebi bu.

Hikâyesi, kurgusu, oyuncuları bir yana bizim de aslında aksiyon yapabileceğimizi gösterdi. Biz de böyle aksiyonel roller olmaz, olursa da erkekler oynar-dı-. Bu algı değişiyor ve kendi adıma mutlu ve umutluyum. Bu konuda aksiyon yönetmenimiz Uğur Yıldıran’a ayrıca teşekkür ederim, Fulya’nın kıvamında  payı büyük. Kadına evde, sokakta nasıl bakıyorsak, ekranda da öyle bakmak istiyoruz. Güçlü karakterlerde erkek egemen hikâyelere alıştırıldık, kadının güçlü olacağı yegâne alan mutfak. Fulya bu algıyı kırdı. Kim bilir belki de daha sık görmeye başlarız böyle karakterleri.

İZLEYİCİYİ ŞAŞIRTIYORUZ

İzleyici Davut ile Fulya’yı çok yakıştırıyor. İlerleyen bölümlerde sürpriz bir aşk var mı?

Evet, bu durum merak konusu. Hikâye de beklenmedik bir dönüşüme sebep oldu Fulya. Seyirci bunu beklemiyordu ve hikâyenin nereye gideceği de merak ediliyor haliyle. İlk bölümden beri şaşırtmaya devam etti İçerde ve son bölüme kadar da öyle olacak bence. Projenin içinde olduğum halde ben de aynı heyecan ve merakla okuyorum senaryoyu. Gerçekten çok başarılı bir hikâye, her seferinde yanıltmayı ve “E, şimdi ne olacak?” dedirtmeyi başarıyor. Yani, izleyip göreceğiz.

Bir film projesi var mı? 

Gelen projeler var tabii ama şu an tamamen Fulya’ya odaklı yaşıyoruz.  Sonrasında yeni bir hikâye, yeni bir serüven,         yeni bir ben… Kim bilir.