MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr
Taşlarla konuşan adam derler onun için... 60 yılı aşkın bir süredir çakıl taşları ile resimler yapan Fehim İbrahimhakkıoğlu'nu atölyesinde ziyarete gittim. Yaptığı çalışmalarla taşlara anlam katan ve sanatın bir parçası haline getiren İbrahimhakkıoğlu, "İş için Trabzon'a gitmiştim. Orada sahilde dolaşırken denizin dibinde çakıl taşlarını gördüm. Birbirileri ile olan ahnegi beni çok etkiledi. Boya yerine resimlerimde bu taşları kullanma fikri geldi aklıma. Taşları topladım. Erzurum'a döndüğümde hemen çakıl taşları ile bir eser başladım. Akşamdan sabaha bitti. Çok güzel olmuştu. O gün bugündür de taşlarla olan yolculuğum devam ediyor." şeklinde konuşuyor. Dünyada ilk kez çakıl taşını tuval üzerinde kullanarak kendine özgü bir tarz oluşturan sanatçı, bugüne kadar birçok devlet adamının portresini yapmış. Etrafında olup biten herşeyin sanatına bir şekilde yansıdığını dile getiren İbrahimhakkıoğlu, Filistin'de yaşanan dramı da eserlerinde sık sık işlemiş. "Kudüs her zaman benim kalbimde" diyen İbrahimhakkıoğlu ile sohbetimizi sizler için kaleme aldım.
BÜYÜK BİR SABIR VE EMEK GEREKTİRİR
Sanat yaşamınızı ne zaman başladı?
Babam öğretmendi. Ama çok öğretmenlik yapmadı. Kendisi edebiyatla ilgilenirdi, şairdi. Hem de naif bir ressamdı. Takımları, boyaları vardı. Biz çocukken onun boyalarıyla oyuncaklarımızı boyardık. Bize hiç kızmazdı. Boyalarla o dönemde naşır neşir olduk. Daha sonra Köy Enstitüsü'nde okurken bizden üst sınıftakilerin atölye çalışmalarını görürdüm. Onların yaptıkları çalışmaları gördükçe heveslenirdik. Babamın tayini Erzurum'a çıktı. Zaten orada doğmuştuk. Burada okula devam ettim. Heykeltraş Burhan Alkar okulda resim hocasıydı. En büyük şansımız oydu. 1955'li yıllardan bahsediyorum. Yine Türkiye'nin en büyük renk ustalarından Cemal Bingöl'de bizim hocamızdı. Ondan da renkleri öğrendim. İki sene eğitim aldım. O zamanlar yağlı boya, guaj boya ile resim yapıyordum. Talebeyken annem beni hep destekliyordu. Tuvalim için bezler getirirdi.
Çakıl taşları ile ne zaman tanıştınız?
Okul bitince memur oldum. Ama orada da yine ressam olarak çalışıyordum. Tabii kendi resimlerimi yapmaya devam ediyordum. Görevlendirme ile farklı illere fuarlara giderdim. Bir gün yolum Trabzon'a düştü. Orada sahilde gezerken çakıl taşları ile tanıştım. Denizin içinde kendilerine has ahenkleri vardı. Düşündüm boya yerine bunları kullanabilirim diye. Oradan çakıl taşlarını topladım. Erzurum'a gittiğimde akşamdan sabaha bir tablo yaptım. Çok güzel bir çalışma oldu. 1963-64'lerde başlayan bu yolculuğum bugünde devam ediyor. Çakıl taşları büyük bir emek ve sabır gerektirir. Zamanla yaptığım çalışmalarla çevremdeki insanların dikkatlerini çektim. Yerel gazeteler benim eserlerimi basıyordu. İstanbul'daki gazetelerden bile talepler geliyordu. Memuriyetimdeki üstlerimde beni destekledi.
Daha sonra bana siparişler gelmeye başladı. Devlet büyüklerinin portreleri yaptım. Mesela o dönem Süleyman Demirel başbakan idi. Rasim Cinisli'nin talebi ile Demirel'in portresini yaptım. Yine Saddam Hüseyin, Muammer Kaddafi, Bill Clinton gibi isimlerin yine gelen taleplerle portresini yaptım. Son zamanlarda Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, usta sanatçı Barış Manço ve aklıma gelmeyen birçok ismin portresini yaptım.
TRENLER BENİM ÇOCUKLUĞUM
Sipariş ile eser yapmak sanatçı için zor mudur?
Sipariş usulü sanat icra etmek elbette çok hoş değil. Sipariş usulu çalışmak sanatçıyı kısıtlıyor. Tabii portre farklı. Genelde içinden gelerek aklımdakini yapmak çok daha güzel. Ama eğer sipariş verip sanatçıya bırakıyorlarsa ne yapılacağını o zaman ortaya güzel bir şey çıkar.
Neler resmetmeyi seversiniz? Bu zamana kadar resimlerinizde öne çıkan konular neler oldu?
Sanatımın ilk yıllarında hayatımdan, çocukluğumdan etkilenerek eserler yapardım. Mesela tren ve vagonları çok kullanırdım. Trenlerin hayatımızda önemli bir yeri vardı. Tren istasyonu bizim oyun alanımızdı. Tatillerde Aşkale Tren İstasyonu'nda su satardık arkadaşlarla. Trenlerin gelişini sabırsızlıkla beklerdik. Trenler gidince boş vagonlara otururduk, etrafı izlerdik. Birçok tren konulu eser yaptım. Bunun altında çocukluğum yatıyor. Hemen hemen her sergime bir tane trenli eser koyardım. Daha sonra Erzurum Gar'ı müze oldu. Şu an burada kalıcı eserlerim var. Yine kedi, köpek, kuş resmetmeyi de severdim. Hala da kuşları çok kullanıyorum. İstanbul'a gelince martılarla tanıştım. Birçok resimde fonda İstanbul, martı resimleri yapmaya başladım.
Erzurumla ilgili çok resmim var. Oranın kültürünü anlatan. Hatta şimdi Cumhuriyet'in 100. Yılı dolayısıyla Pendik Belediyesi'nin bir programı var. Yunus Emre Kültür Merkezi'nde yapılacak, 31 Ekim'de. Burada, Dünden Bugüne Erzurum sergisi açılacak benim eserlerimden oluşan bir seçki. Atatürk'ün de birçok kez portresini çalıştım. Bizim için önemli bir isim.
Bazen de türkülerden hareketle eserler yaparım. Bizim bir müzik grubumuz var, amatör. Herkes bir şey çalar, söyler. Ben çalmam ama ortamda bulunurum. Bir gün Erzurum yöresine ait Kara Camışlar adlı türküyü söylediler. Sonra ben bir dahaki toplanmada yeniden söylemelerini istedim. Çok hoşuma gitti. Buradan ilhamla bir resim yaptım. Bu tabloyu arkadaşlar çok beğendi. Sonra Suzan Suzi türküsünü söylediler, hikâyesi de çok etkileyiciydi. Oradan hareketle de bir çalışma yaptım.
İstanbul resimlerinizi etkiledi mi?
Yıllık izinlerimde İstanbul'a gelirdim. Burada sanatın izini sürerdim. Yine o dönem müdürlerim beni desteklemek için görevlendirme ile de İstanbul'a yollardı. Ama asıl 1970 yılında tayin ile İstanbul'a taşındık. Sergiler yaptım. Birçok kez yurt dışına çıktım. Tabii İstanbul sanata bakışımı değiştirdi. Daha soyut resimler yaparken, somut şeyler yapmaya başladım. Sanatı herkes anlamalıydı diye düşündüm ve her iki tarafı da kırmadan eserler vermeye başladım. İstanbul'dan esinlenerek yaptığım eserler vardı elbette. Ayasofya Camii'ni yapmıştık. Hatta bu eseri o dönemin Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış ofisine koymuş, basına o resmin önünden konuşurdu. Yine Haydar Paşa Garı'nı da yapmıştım.
DÜNYADA TEKİM BU ALANDA
Siz çakıl taşı ile resim yapmaya başladığınızda dünyada bunun örneği var mıydı? Yurt dışına da birçok kez çıktınız. İnsanların tepkisi nasıl oldu?
Çakıl taşlarıyla sanatımı icra etmeye başladığım yıllarda tuval üzerine dünyada böyle çalışma yapan yoktu. Önceden bahçe süslemeleri için duvarlarda, yerlerde kullanılmış ama tuvale yapan yoktu. Yurt dışına gidiyordum insanlar ilgi gösteriyordu çalışmalarıma. Mesela Lüksemburg'a gittim İSMEK yöneticileri ile hatta Dükün resmini yaptım. 2000'li yıllardı. Benim eserlerime çok ilgi gösteridiler. Yine Şam, Cakarta gibi şehirlere ve Almanya, Belçika, Amerika gibi birçok ülkeyi ziyaret ettim sanatımla. Benim Türkçe'den başka lisanım yoktu. Avrupa eserlerimi görenler yanıma gelip kollarındaki tüyleri gösterirlerdi. Tüylerimiz diken diken oldu demek istiyorlardı. Yine Amerika'ya iki kez davet ettiler. Hatta birinde eserlerim kaldı ben geri döndüm. Eserleri orada eyaletlerde gezdirip, sergilediler.
Peki çakıl taşı ile resim nasıl yapılıyor? Bize sanatınızı anlatır mısınız?
İlk dönemler sadece çakıl taşı ile eserler yapıyordum. Belli bir dönemden sonra çakıl taşına kumları da ekledim. Bildiğiniz bez tuvale yapıyorum. Önce tuvali beyaza boyuyoruz. Sonra arka fonu çizip ondan sonra taşları yapıştırıyoruz. O arka fonlarda artık kum kullanıyorum. Bildiğiniz kum bunlar. Bir şirket var sanayiye kum veriyor. Oradan tedarik ediyorum sağolsun gönderiyorlar. Önceden çakıl taşlarını da ben toplardım. Şimdi arkadaşlar, beni bilenler ya da yine firmalardan geliyor. Çakıl taşlarını doğal haliyle kullanıyorum. Kumları ise renk renk boyuyorum. Hazırlayıp bırakıyorum. Burada akrilik boya kullanıyorum. Daha sonra yapacağım resime göre renkli kumları seçiyorum. Sonra kumlar kuruyuncada çakıl taşlarına geçiyorum. Onları tutkalla yapıştıryorum.
ESERLERİMDE OLDU BİTTİ OLMAZ
Yapımı ne kadar sürüyor?
Bir tablo hemen hemen bir ay da bitiyor. Bitmiyor da bitiyor işte. Benim eserlerimde şöyle bir durum var. Eserlerimi değiştiriyorum. Ekleme, ilaveler yapıyorum. Benim resimlerimde oldu bitti yok. Her an yeni bir dokunuş gelebilir. Semayı seyreden bir kuş yapmak istedim. Pencereden bakıyor. Pencere açık. Buradaki kapaklar benim asıl odak noktamdan daha çok dikkat çekemeye başladı ziyaretçiler tarafından. Ben de o kapakları yonttum ve sadece açık pencereden semayı izleyen kuş kaldı.
Bir mesajı olur mu?
Çakıl taşı ile yaptığım eserler insanları çağırıyor. Gel ve bana dokun diyor. Portre eserler siz nereye giderseniz gidin size bakar. Ve benim resimlerim hep bir şeyler anlatır. Baktıkça içindeki mesajı çözersiniz.
Bunu başlarına da öğrettiniz mi?
İSMEK'te ders vermem için yöneticiler çok ısrarcı oldu. 2 yıl boyunca orada dersler verdim. Çakıltaşı ile eserler yapmayı öğrettim. Sonra bu eğitimlere kültür merkezlerinde de devam ettim. Ayrıca kızım Esra da benim yolumdan gitti. O da benim gibi eserler yapıyor. Ama o hat sanatını da kullanıyor. Torunum da resim yapıyor. Atölyeme sık sık gelip boyalarla oynardı.
FİLİSTİN BENİM HER ZAMAN KALBİMDE
Eserlerinizi icra ederken dünyada olup bitenler sanatınıza yansır mı? Bugünlerde Filistin'de yaşananlar malumunuz. Sizin de daha önce yaptığınız Filistin çalışmalarınız var. Şu an yeni bir eser gelecek mi yine bu yaşananlardan dolayı?
Sanatımı icra ederken de gördüğüm, duyduğum beni etkiler, çalışmalarıma yansır. Bunlara kalıcı tepkiler vermek için de ortaya bir şey koyabiliyorsan yaparsın. Ben bunu yapabiliyorum çünkü sanatçıyım. Sanatın gücünü kullanarak tepkimi ortaya koyuyorum. Ukrayna-Rusya Savaşı'ndan sonra bir eser yaptım, 6 Şubat'ta yaşanan depremden sonra yine sanatımla buluştum. Bir eser yaptım. Köpekler birçok hayata dokundu. Orada pati ile enkaz altındaki bir eli buluşturdum.
Bugünler de yine İsrail, Filistin savaşını görüyoruz. İsrail'e insanlıkla ilgili bir şey söylenmek çünkü insan değiller. Böyle bir katliam olamaz. Anneleri, çocukları bilerek öldürüyorlar ki nesilleri yok olsun diye. Oysaki yıllar önce sana kucak açan, ekmek ve aş veren bir topluma karşı nankörlük ediyorsun. Bunun bir de diğer tarafı var. Onu da düşüneceksin. Bu tabii çok uzun yıllardır devam eden bir süreç. Ve zaman zaman özellikle son 5-6 yıldır benim eserlerimde çokça işlediğim bir konu. Sanırım 6-7 tane eserim var.
Daha önceki yaptığım resimlerin birinde Mescid-i Aksa'yı çizdim. Gölgesi düşen Kubbet-üs Sahra var felaket içinde. Bir de iki tane güvercin görüyorsunuz. Bu güvercinler aslında Filistinlileri temsil ediyor. Bu eserin şöyle bir anısı var bir de bu çalışma ben göz ameliyata girecektim. O an düştü zihinime. Bütün o süreçte bu eseri düşündüm hastaneden çıkınca da hemen yaptım. 4-5 yıl oluyor. Buradaki güverciler diyor ki, "Siz ne yaparsanız yapın biz buradayız ve ayaktayız. Her zaman Kubbet-üs Sahra üzerinde dolaşacağız."
Mescidi Aksa önünde uçurtma uçaran Filistinli çocuklar var eğleniyorlar. Uçurtmalarda Filistin bayrağı var. Bu aslında benim olmasını istediğim bir görüntü idi. Kudüs, Filistin benim her zaman kalbimde olan bir yer. Yine Mescid-i Aksa (Kubbet-üs Sahra) önünde çizdiğim ve zafer işareti yapan Filistinli bir kız çocuğu var. Bu eserde de bir düzeltme yaptım aslında. Öndeki kızın saçları dağınıktı sonra onları topladım. Yine olayalrın olduğu bir dönemde yapmıştım bunu da... Yine Amerikalı barış gönüllüsü Rachel Corrie ile ilgili bir çalışmam var. Corrie, Filistinli bir ailenin evinin yıkılmasını önlemek için buldozerin önüne yatmış ve İsrail tarafından ezilerek öldürülmüştü. Bu eserde Corrie elinde bir zeytin dalı var barışı simgeleyen tabii bir de anahtar var. O da yine Filistinliler için simge. O kız beni çok etkiledi. Yine İsrail askerine kafa tutan bir kız çocuğu videosu vardı. Kızın tavrı çok hoşuma gitmişti. Ondan esinlenerek de bir tablo yaptım. Burada da yine kuş ve anahtarı kullandım.
Şimdi de İsrail bayrağını indiren o karganın görüntüsünü resmime yansıtmak istiyorum. Onu yapmaya başlayacağım. Çok hoşuma giden bir görüntü idi.
YAŞAMAK İSTİYORSAN SANATLA İÇ İÇE OLMALISIN
Sanatın size en büyük katkısı ne oldu?
Ben herkese söylerim. Elinizden geldiği kadarıyla sanatın bir alanı ile uğraşın. Hayatın meşgalesinden insanı uzaklaştırır. Benim hastalık falan aklımdan hiç geçmez, parayla işim olmaz, biriyle münakaşa etsem birkaç dakika sonra unuturum... Sanat güzel bir şeydir. Yaşamak istiyorsan sanatla iç içe olmalısın. Ben 24 saat sanatımı düşünürüm. Yatmaya giderim beni uyuyor sanırlar. Ama ben yarın ne yapacağı, nasıl yapacağımı düşünürüm. Ben emekli olduktan sonra kendimi tamamen sanatımı adadım. Sabah 8'de atölyeme gelirim. Her gün çalışırım, çakıl taşlarıma dokunurum. Bir eser yaparken diğeri hemen aklımda belirir.