Entegresyon tamam, şimdi geleceğe bakma zamanı

Suriyeli Sığınmacılar: Algılar Olgular ve Gerçekler adlı kitaba imza atan Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, “Türkiye'de yetişen çocukların bilincini ayrımcılık hikâyeleri şekillendirmemeli. Türkiye'de ciddi bir dayanışma hikâyesi var, bizim bunu ön plana çıkarmamız lâzım” diyor.

EMİNE DOLMACI / eminedolmaci@gmail.com

Suriye iç savaşı başladığında dünya üzerine dağılan 6 milyon insanın büyük bir kısmı bugün Türkiye’de yaşıyor. Geldiler, tutunmaya çalıştılar ve yeni bir hayat kurdular. İçişleri Bakanlığı’nın 21 Ekim 2020 tarihli verilerine göre, Türkiye’deki Suriyeli sayısı 3 milyon 625 bin kişi. Bu kişilerin yüzde 47’sini 18 yaş altı çocuklar, yüzde 70’ini de kadın ve çocuklar oluşturuyor. En yoğun oldukları şehirler İstanbul, Gaziantep ve Hatay. Kamplarda ise 60 bin Suriyeli yaşıyor. Türkiye’de bulunan Suriyelilerin neredeyse hepsi çalışıyor. En az bir ortağı Suriye uyruklu olan şirket sayısı 15 binin üzerinde. Onlar burada yeni bir hayat kurmaya ve tutunmaya çalışırken gidecekler mi kalacaklar mı tartışması da devam ediyor. Yine İçişleri Bakanlığı verilerine göre, ülkesine dönen Suriyeli sayısı 414 bin kişi.

YALNIZCA BİR RAKAM DEĞİLLER!

Mülteciler, göç, savaş gibi kavramlar söz konusu olduğunda biraz da sözlerimizi ciddiyetli göstermek için rakamlara başvururuz. Oysa hiçbir insan, hiçbir hayat sadece rakamdan ibaret değil. Milyonlarla, yüz binlerle bahsettiğimiz insanların hepsinin biricik hikâyeleri var. Nispeten daha iyi karşılandıkları Türkiye’de de nice zorluklarla yeni bir yaşam kurdular. Genelde siyaset kaynaklı söylem ve önyargılarla mücadele ediyorlar. Artık entegrasyon sürecini tamamladılar, hem kendileri hem de Türkiye için katma değer üretiyorlar.

YALANLAR VE GERÇEKLER

Aradan 9 yıl geçti, sığınmacılar yeni bir yaşama doğru yol aldı ama bu savaş mağduru insanlara kapısını açan Türkiye’deki anti göç lobisi de hiç durmadan çalıştı. İlk günlerde topluma hangi korkular ve endişelerle yabancı düşmanlığı pompalanıyorsa bu propaganda ve söylemler hep sürüp gitti. İşte bu iddiaları iki akademisyen Prof. Dr. Bekir Berat Özipek ve Dr. Faik Tanrıkulu “Geçmişten Günümüze Göç ve Türkiye’de Suriyeli Sığınmacılar: Algılar Olgular ve Gerçekler” isimli kitapta somut bilgilerle çürütmeye çalıştı. Kitapta Suriyelilere 30 milyar harcandı mı, devletin kendi vatandaşlarına yaptığı yardımlar azaldı mı, Suriyelilere maaş veriliyor mu, Suriyelilere sağlık hizmeti ve ilaç bedava mı, Suriyelilere TOKİ’den konut veriliyor mu, Suriyeli sığınmacılar vergi ödemiyor mu, Suriyeli çocukların varlığı eğitim kalitesini düşürüyor mu, suç oranları yüksek mi gibi birbirinden stratejik 23 soruya cevap veriliyor.

DAYANIŞMAYI ÖNE ÇIKARALIM

Prof. Dr. Bekir Berat Özipek, “Şu anda Türkiye’de en fazla gözardı edilen grup Suriyeliler. Pek çok çevre onlarla ilgili önyargı geliştirmiş durumda. Türkiye’de yetişen çocukların bilincini ayrımcılık hikâyeleri şekillendirmemeli. Türkiye’de ciddi bir dayanışma hikâyesi var, bizim bunu ön plana çıkarmamız lâzım” diyor. Bu amaçla sahada çalışmalar yapmak üzere Sığınmacı Hakları Platformu’nu kurduklarını anlatan Özipek sözlerini şöyle sürdürüyor: Bu beraberce göğüslememiz gereken bir problem. Bugün onlara yönelik ayrımcılık dışlayıcılık yaklaşımlarının yerleşmesi aslında hepimize yönelen bir kötülük. Bunu karşı gelebilmek için bu platformu kurduk. 5 çalışma grubu oluşturduk. O ihlalleri duyurabilmek, izlemek ve destek olabilmek için çalışıyoruz.

AYRIMCILIĞI KENDİM YAŞADIM

Üniversiteyi Viyana’da okuyan ve Almanya’daki konsoloslukta Türklerin sorunları üzerine çalışan Dr. Faik Tanrıkulu’nun ise ayrımcılığı tecrübe etmiş bir isim. “Uzun yıllar Avrupa’da bir yabancı olarak yaşadım, sürekli suçlanan biri olarak toplumda yaşamanın zorluğunu gördüm” diyen Tanrıkulu, şöyle konuşuyor: “Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği başta olmak üzere çeşitli uluslararası kuruluşlar ile bakanlıklara bağlı kurumlar aracılığıyla farklı illerde bu konuda eğitimler verdim.”

KİMYAGER, ÖĞRETMEN, TERCÜMAN...

Suriye iç savaşından sonra yurdundan uzak düşen herkesin ayrı bir hikâyesi, bombalardan kaçış, ülkeyi terk ediş ve yeni bir yaşama tutunuş öyküsü var. Hikâyesini dinlediğimiz iki aile de yaşadıkları zorluklar sebebiyle kimliklerini açık etmekten çekindikleri için fotoğraflarını kullanmamızı istemediler. Suriye’deyken yaptıkları profesyonel işlerle Türkiye’ye katkıda bulunanlardan biri Halepli Muhammet ailesi. Avukat Musa Necip uluslararası bir kuruluşta danışman. Eşi Nur Necip ise bir lisede İngilizce öğretmeni. 2013 yılında Türkiye’ye gelen çiftin dört çocuğu var. Ülkesinde kimyager olarak çalışan Nidal Muhammet, Türkiye’ye geldiği ilk yıllarda çaycılık, ayakkabıcı, tercümanlık yapmış. Dört yıldır Sultangazi’de Tayvan kökenli bir eğitim kurumu olan El Menahil’de öğretmen. Eşi Kevser Muhammet, bir süre kuaförde ve tekstil atölyesinde çalıştıktan sonra Yeryüzü Çocukları Derneğinde tercümanlık yapmaya başlamış. Kevser hanım “O çocukların yaşadıklarını çok iyi anlıyorum” diyor. 

ESKİ AVUKAT YENİ DANIŞMAN

Avukat Musa Necip ve İngilizce öğretmeni olan eşi Nur Necip de 2013 yılında memleketleri Şam’dan ayrılmış. İstanbul’a gelen aile Bağcılar’da bir bodrum katında yeni hayatlarına başlamış. Musa Necip hamallık yaparak ailesini geçindirmiş önce, sonra tekstilde devam etmiş. Ne kadar ağır iş varsa çalıştığını söylüyor ilk yıl. Türkçe öğrendikten sonra da bir avukatlık ofisinde tercüman olarak işe başlamış. İşler yavaşlayınca “burada kalamam” deyip yeni iş arayışına girmiş. Bu defa mülteci hakları alanında çalışan bir sivil toplum kuruluşunda işe başlamış. 2015’te danışman olarak başladığı görevini sürdürüyor. Eşi Nur hanım, Türk okullarında İngilizce dersi veriyor bir taraftan da Suriyelilere Türkçe öğretiyor. “Çok büyük zorluklar atlattık ama bugüne geldik Allah’a şükürler olsun” sözleriyle yaşadığı durumu özetliyor.