MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr
Aşk Bir Hayal, Dedektif Memoli, Bir Deniz Hikâyesi dizileri ile tanıdığımız, son dönemde yer aldığı Alparslan: Büyük Selçuklu ve Yasak Elma dizileri ile ekrana dönen sevilen oyuncu Emre Kızılırmak ile kariyerine ve sektöre dair konuştuk. "Sadece ekranda olmak için de herhangi bir yapımda olmak istemiyorum. İçime sinen kendimi doğru ifade edeceğim bir projede olmayı tercih ediyorum." diyen Kızılırmak okuduğu yeni projeler olduğunu ve bu sezon TV'de kendisini izleyeceğimizi söyledi. TV dizileri dışında sinemaya yönelen, bir dönem tiyatro da yapan Kızılırmak'ın Sayara adlı filmi, 21 Haziran'da vizyona girecek. Çekimleri yeni biten Kelebeklerin Uyuduğu Yerdeyim ise festivalleri gezdikten sonra izleyicisi ile buluşacak. Birbirinden zıt karakterler canlandırmayı sevdiğinden bahseden Kızılırmak, bir müzikal hayali olduğunu da dile getirdi.
ROLÜN BÜYÜĞÜ KÜÇÜĞÜ OLMAZ
Alparslan: Büyük Selçuklu ve Yasak Elma ekrandaydınız. Ama çok sık rastlamıyoruz size dizilerde. Neden?
Bilinçli olarak TV dizisi yapmamaya özen gösterdim. Televizyon dizileri o kadar zaman alıyor ki başka projede yer edinme şansınız olmuyor. Ben de TV dizilerine biraz ara verip kendimi sinemanın kollarına bıraktım. İyiki de bırakmışım.
Roller konusunda seçici misiniz?
Bütün oyuncular gibi benim de kurallarım var. İlle oynamak için bir projede yer almıyorum. Beni oyuncu olarak tatmin etmeyen veya mutsuz kılacak hiçbir işte olmuyorum. Kaşeni al, oyna çık mantığı benim hayatımda yok. Başrol, yan rol gibi takıntılarım yok. Rolün büyüğü veya küçüğü söz konusu olamaz. Bazen konuk oyuncu olarak girdiğiniz bir projede ölümsüz olabilirsiniz. Oyuncu olarak başrol, yardımcı rol gibi kavramlar saçma geliyor bana. Sizin başrol olduğunuz bir işte Şener Şen konuk oyuncu olarak katıldığını düşünün orada bir değer tartışması söz konusu olabilir mi? Önemli olan oynadığınız karakteri var edebilmektir.
KİMSENİN CESARET EDEMEDİĞİ BİR FİLM ÇEKTİK
Yeni filminiz Sayara'dan bahsedelim... Ne zaman vizyona giriyor?
Yapım, Khan Film Festivali'nde dünya prömiyerini yaptıktan sonra İstanbul Film Festivali'nde de mayınlı bölgede gösterildi. Ülkemizde 21 Haziran'da vizyona girecek. Festival sürecinde yurt içi ve yurt dışından olumlu tepkiler topladık. Filmin senaryosu ve yönetmenliğini Can Evrenol yaptı. Aslında herkesin yapmaya cesaret edemediği bir konusu var. Ülkemizde az rastlanan bir film türünü deneyimlediğim için şanslıyım.
Nasıl bir film bekliyor izleyiciyi?
Sayara bir intikam filmi. Sayara rolünde Duygu Kocabıyık'ı izleyeceğiz. Ben de Barış Ataberk karakterini canlandırdım. Sayara'nın kız kardeşi Barış ve arkadaşlarının olduğu bir grup tarafından öldürülüyor. Sayara da kendi adaletini kendi sağlamak istiyor. Psikolojik gerilim türündeki filmde canlandırdığım karakter evli olduğu halde kadınlara düşkün bir hayat yaşayan, kendine güvenini çocukken babasının şiddetine maruz kalarak kaybetmiş, dışarıdan güçlü gibi görünen bir adam. Arkadaşlarıyla içine düştüğü duruma olan kayıtsızlığı çocukluk travmalarından kaynaklanıyor. Daha önce yapmadığım bir proje ve değişik bir karakter deneyimi oldu. Tüm oyuncu kadrosu, aksiyon koreografileri için uzun prova süreçleri geçirdik. İddialı sahnelerimiz karşısında seyirci nasıl tepki gösterecek merak ediyorum.
Kötü bir karaktere mi hayat veriyorsunuz?
Buradaki karakteri kötü olarak olarak tanımlamak çok doğru değil. Ben genel olarak karakterlere iyi veya kötü diye yaklaşmam. Neden iyi ya da kötü olduğunun arka planındaki sebeplerine bakarım. Alparslan dizinde de Gürcü Kralı Rati'yi oynadım. Düşman bir karakter aslında. Rati'nin de intikam istemesinin bir nedeni vardı. Ben bu taraftan bakıyorum olaya. Sayara filminde de Barış karakterini bu duruma getiren olaylar dizisi var. O yüzden salt kötü diyemeyiz.
BİLET SATIŞI KISTAS DEĞİL ARTIK
Gişe ile ilgili bir endişeniz var mı?
Önceden sadece sinemada satılan biletler üzerinden bir başarı değerlendirildi ama artık öyle değil. Eskiden 12, 13 milyon izlenen Hollywood filmleri bile artık ülkemizde o kadar izlenmiyor. Çünkü sinemadan sonra filmin döngüsü dijital yayınlar ve TV ekranları ile devam ediyor. Bu anlamda sinemanın izleyici ile nerede buluştuğuyla ilgilenmiyorum. Gişe gibi bir endişemiz de yok. Önemli olan bizim performansımız ve anlattığımız hikâye.
Çekimleri yeni biten bir projeniz daha var sanırım...
Kelebeklerin Uyuduğu Yerdeyim adlı uzun metraj bir festival filmi çektik. Festival sürecini tamamladıktan sonra seyirciyle buluşacağı yer belli olacak. Gökçeada'da harika görselliği olan, yönetmenliğini Ceyhan Kandemir'in yaptığı bir film oldu. Topraklarına yeniden dönüşün hikâyesi aslında. Biliyorsunuz mübadele yıllarında birçok köy terkedildi, ıssız kaldı. Bu filmde oraya atıf var. Köklerine dönmek isteyen karakterler göreceğiz. Ana karakter Karla. Hayali yurt dışında yaşamak. Ama bunun yanlış olduğunu anlıyor ve köklerine, topraklarına gidiyor. Ben de bir balıkçıyı canlandırıyorum. Üç haftalık keyifli bir çekimdi. Seyirciyle buluşacağı günü sabırsızlıkla bekliyorum.
DİJİTAL TARAF DAHA KONFORLU
Dijital platformlar için bir yapımda yer aldınız mı? Bu mecradaki işlere olan ilgi sizce TV'deki yapımları etkiliyor mu?
Dijital yapım olarak Rise of Empires Ottoman'da yer aldım. Çok keyifli ve öğretici bir karaktere can verdim. Biz hikâye anlatıcısıyız. Hikâyenin nerede anlatıldığından çok nasıl anlatıldığı seyirciyi kendine bağlar. Tiyatro, sinema, televizyon ya da dijital kanalda olmak arasında bana göre hiçbir fark yok. Aynı disiplin ve hassasiyetle karaktere bürünmeye çalışırım. Dijital yapımların TV dizilerini etkilediği yadsınamaz bir gerçek. Dijital projelerde her şey daha rahat ve planlı... Ne zaman ve nerede çekilecek belli; aksama ve uzama olsa bile yayına yetişme derdi ve kaygısı yok. O yüzden TV dizilerinden daha konforlu.
JÖN'LÜK BENCE ESKİDE KALDI
"Sektörde takipçi sayısı ile oyuncular seçiliyor", "Güzel kızlar, yakışıklı erkekler başrolleri kapıyor" gibi tartışmalar oluyor. Siz de tescili bir modelsiniz... Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bana göre oyuncular ikiye ayrılıyor; kendini oynayanlar ve kendisiyle alakası olmayan başka bir karakter oynayabilenler olarak. Siz başka karakteri üzerinize giyebildiğiniz sürece -ki en iddialısı ve keyiflisi de budur- yakışıklı güzel veya tescilli olmanız önemini yitirir ve sahnede devleşirsiniz. Hayat verdiğiniz karakter izleyicinin gözünde fenomenleştikten sonra alkışı oyunculuğunuz toplar. Sadece güzelliğinin ya da bir şekilde edinilmiş takipçi sayılarının arkasına saklananlar için acı bir deneyime dönüşür. Bana göre Jön'lük eskide kalmış bir şey. Artık senaryo ve karakterin gücü olmadan başarıya ulaşmanız imkânsız. Ben de bunun peşindeyim.
Birçok tanıdık ismin yer aldığı yapımlar erken final yapıyor. Bunun nedeni nedir sizce?
Sosyal medyanın özellikle de Instagram'ın öne çıkmasıyla yapımcılar ve kanallar bazı yanılsamalara düştü. Buradaki popülerliğe, takipçi kitlesine aldanılarak seçilen oyuncularla yapımlar büyük zarar etti. Bana göre sosyal medya içi boş bir balon. Burada insanlar gerçek kimliklerini unutuyor. Ortada senaryo, hikâye yok ama başrol belli. Ona uygun bir proje yapılıyor. Bence bu doğru değil. En önemli şey önce senaryo sonra yapımdır. Gerçek anlamda prova süreçleri yapılmalı. Tabi ki hiçbir işin garantisi yok. Ama burada kıstas sosyal medyadaki popülerlik olmamalı. Biz bu mecralar yokken kaliteli diziler yapmıyor muyduk? Ya da dizilerimiz satılmıyor muydu? Bence bu anlamda sektörün kendine gelmesi gerekir... Önceden oyuncuya göre TV başına geçerdik. Şimdi hikâyede bütünlük arıyoruz. İyi bir hikâye, iyi bir hikâye anlatıcısı ile başarıya ulaşıyor.
GÜRCİSTAN'DA PRENS OLARAK KARŞILANDIM
Gürcistan'da bir dans yarışmasına katılmışsınız. Daha önce de Gürcistan – Türkiye ortak yapımı bir sinema filminiz olmuş. Gürcistan ile olan bağınızı merak ettik...
Gürcistan-Türkiye ortak yapımı Köprü filminde oynadım. Filmin çekimleri, 2019-2020 yıllarında oldu. Pandemi olunca vizyona girmedi. Galasını, 2023 Aralık ayında yaptık sanırım. O filmin Tiflis'teki galasındayken de Gürcistan'ın önemli yapımcılarından Noe Sulaberitze yanıma geldi. Eğlence programları yapıyor, bana da dans yarışması için konuk olmamı teklif etti. Filmimize katkısı olur diye sıcak baktım. Bu yarışma için Gürcitan'a gittiğimde insanlar beni Alparslan: Büyük Selçuklu'da canlandırdığım karakterden dolayı Gürcü Prensi olarak karşılamıştı. Hatta Rati diye sosyal medya hesapları bile açılmıştı. Yarışmadan da güzel dönüşler aldık. Bir bölüm için gittiğim programda altı bölüm kaldım. 6-7 farklı dans öğrendim.
Bu yarışma size ne kattı?
Dans benim eksiğimmiş onu fark ettim. Sahnedeki duruşunuzu bile etkiliyor dans bilmek. Tabii oyunculuğumun faydasını da dans ederken gördüm. Kariyerime bu süreç çok şey katacak diye düşünüyorum. Müzikal hayalim vardı ona bir adım daha attım bence. Zaten müzikle bağım vardı. Çocukluğumdan beri aldığım şan dersleri ve devamında yazdığım eserler var. Hatta Erhan Güleryüz ile çalışmalar yaptık. Hazırda bekleyen bir iki tane şarkımız var. Ama müzikle ön plan çıkma arzusunda olmadım. Benim için asıl olan oyunculuktu. Dans ve müzik onu besledi. Hazırda bekleyen müzik çalışmalarını belki senaryosu uyan bir sinema filminde kullanmak istiyorum. Bu üçünün birleştiği en doğru nokta müzikal...