Edebiyat, Filistin kimliğini muhafaza etmede öncü rol oynadı

''Siyonistler, iki şeyi asla çalamadılar Filistin halkından; Allah'a olan inançlarını ve sözlerini'' diyen yazar ve çevirmen Peren Birsaygılı Mut, Filistin edebiyatının roman, şiir, hikâye gibi alanlarıyla, Siyonizme karşı Filistin kimliğini muhafaza etmede öncü bir rol oynadığına dikkat çekiyor.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Global Justice Organization tarafından verilen Kültür ve Edebiyat Küresel Adalet Ödülü Nizar Kabbani Nişanı'na sahip ilk Türk yazar olan Peren Birsaygılı Mut, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından da Filistin edebiyatının Türkiye'de tanınması noktasında yaptığı hizmetlerden ötürü özel ödüle lâyık görüldü. Yeni kitabı Kalem ve Tüfek'te Büyük Filistin İsyanı'ndan Portreleri bir araya getiren Mut ile Filistin Edebiyatını ve direnişteki rolünü konuştuk.

Filistin edebiyatı sizin için ne ifade ediyor, bu alanda yoğunlaşmanızın nedeni nedir?

Filistin toplumu, düşmanlarının varlığını dahi inkâr ettiği bir toplum. Filistin toprakları oradaki Arapların varlığı hiçe sayılarak işgal edildi. Filistin halkının sadece toprakları ve evleri elinden alınmadı elbette, kültürü, edebiyatı ve sanatı da inkâr edildi. Yani kültürel kimliği tamamen kazınmak istenildi o topraklardan. Ve Filistin edebiyatı; roman, şiir, hikâye gibi çok yönlü alanlarıyla, Siyonizme karşı Filistin kimliğini muhafaza etmede öncü bir rol oynadı. Düşmanlarının varlığını dahi inkâr ettikleri bir toplumu vurguladı, bu toplumun yaşadıklarını korkusuzca dünyaya haykırdı. Siyonistler, iki şeyi asla çalamadılar Filistin halkından; Allah'a olan inançlarını ve sözlerini. Edebiyatın, Filistin'de olduğu gibi bir haysiyet kavgasında böylesine önemli bir rol oynaması, gerçekten çok etkileyici bir durum. Filistinli yazarlar, dünya edebiyatında çok müstesna bir yere sahipler o nedenle.

Bu alana yoğunlaşmamın sebebi de şuydu; Bir toplumu ve bu toplumun mücadelesini anlamak için, sadece politik destek asla yeterli olmaz. Asıl ayna o toplumun edebiyatı ve sanatıdır. Özellikle Filistin'de olduğu gibi inkâr edilmeye çalışılan bir edebiyat varsa, İsrail'e karşı mücadele etmenin en güçlü yollarından biri, inkâr edilenin üstüne gitmek ve tanıtmaya çalışmak olmalı diye düşünüyorum.

Filistin direniş edebiyatı nasıl ortaya çıktı?

Filistin davasının 1948'ten itibaren başladığı düşünülür genelde ancak aslında herşey 30 sene öncesinde yani 1917'de, Osmanlı'nın bölgeden çekilişi ve Balfour Deklarasyonu'nun imzalanmasıyla başlar. Filistin'de İngiliz manda yönetiminin ve Siyonist göçünün başladığı 1920'li yılların başından yani Nekbe öncesinden bu yana sesini ilk yükselten edebiyatçılar olmuştur. Dolayısıyla Filistin direniş edebiyatı 100 senelik bir geçmişe sahiptir.

Filistin edebiyatının iki önemli özelliği var. Bunlardan ilki; hafızayı sürekli canlı tutmaktı ki Siyonist siyasi ve kültürel uygulamaların en önemli hedefi unutturmayı başarabilmektir. Filistin'de edebiyatın en büyük kavgalarından birisi bu cephededir. Edebiyatı, Filistin ulusal kimliğine ait zengin tarih ve kültür alanlarıyla ilişkilendirerek toplumun hafızasını sürekli taze tutmak isterler.

İkincisi de, Filistin'de yaşanan zulmü bütün dünyaya duyurabilmektir. Çünkü edebiyat kadar gönüllere dokunan, kalpleri ısıtan başka bir şey yoktur. Üstelik etkisi çok uzun nesiller devam eder. Bir şiirin bir mısraı ya da bir hikâyede geçen birkaç cümle, gelişmiş silahların yarattığı tahribattan çok daha büyük bir etki bırakır.

EDEBİYATÇILAR HEP ÖN SAFLARDAYDI

Filistin'de Nekbe öncesi yaşanan bütün kritik olaylarda ön saflarda edebiyatçılar vardır. 1920'de yaşanan Nebi Musa İsyanı, 1929'daki Burak Duvarı İsyanı ya da 1936-1939 arasındaki Büyük Filistin İsyanı gibi önemli hadiseler üzerine yazılmış pek çok edebi eser var. İbrahim Tukan, Abdülrahim Mahmud, Nuh İbrahim, Muhammed İzzet Derveze gibi isimler sayabiliriz o dönem için. Filistin edebiyatı, öncesinden gelen büyük miras ile 1948 sonrası tam anlamıyla direnişçi bir kimlik kazanır.

Elbette bu kolay olmamıştır zira Nekbe sırasında, Filistin toplumu sadece nüfus bakımından radikal bir değişim geçirmez. Nekbe, aynı zamanda kültürel üretime de vurulan bir darbedir. Filistin'de kalanların dörtte üçünden fazlasının kırsal kesimden olduğu bilinmektedir. Şehirlerde yaşayan ve okur yazarlık oranı daha yüksek olan, edebiyatçı yetiştiren gelenekten gelen Filistinli ailelerin çoğunluğu Nekbe sırasında veya kısa süre sonra Filistin'deki yerlerinden edilmiştir.

Buna rağmen, Filistin direniş edebiyatının yaşanan zulmü bütün dünyaya duyurabilme hedefi, Nekbe sonrası iyice belirginleşir ve dünya halkları Filistin'de yaşanan zulmü edebiyatçıların kaleminden öğrenir. Bu ilk öncüler, Filistinli şair ve yazarlar Emil Habibi, Tevfik Zeyyad, Ebu Salma, Hanna Abu Hanna, Issam al-Abbassi, Hanna Ibrahim ve Raşhid Hüseyin'in neslidir. Daha sonra Mahmud Derviş, Semih el Kasım, Gassan Kenefani, Muhammed Ali Taha, Muhammed Nafah, Fedva Tukan, Jebra İbrahim Jabra, Hüseyin Barguti, Muin Bseiso ve Taha Muhamed Ali gibi isimler gelir.

BİR ELLERİNDE KALEM, BİR ELLERİNDE TÜFEK!

Yeni kitabınız Kalem ve Tüfek'i Şeyh Cerrah Mahallesi'ne ithaf ettiniz. Önce bunun nedenini sormak isterim...

Osmanlı döneminde de önemli bir mahalle olan Şeyh Cerrah, Filistin direnişinin simgesel mahallelerinin başında geliyor. Şimdiye kadar pek çok direnişçi yetiştirmiş ve şehit vermiş bir muhit. Kitabı kaleme aldığım günlerde de, yine Şeyh Cerrah Mahallesi'nde büyük bir direniş devam ediyordu. Bu nedenle böyle bir ithafta bulunmak istedim.

Kalem ve Tüfek kelimelerini neden yan yana getirdiniz? Kitapta kimlerin portrelerine yer verdiniz, bu isimleri seçmenizin nedeni nedir?

Kimi tarihçiler tarafından 1. İntifada olarak da adlandırılan, 1936-1939 yılları arasındaki Büyük Filistin İsyanı, Filistin direniş tarihinin çok önemli dönemlerinden birisi.

"Kalem ve Tüfek"; Büyük Filistin İsyanı'ndan Portreler 1936-1939 Büyük Filistin İsyanı esnasında İngiliz işgaline ve Siyonizm'e karşı direnişin ön saflarında yer alan kişilerin portrelerinden oluşuyor. Bu kimselerden bazıları ki, Filistin'in ilk şehit şairlerinden Nuh İbrahim onlardan birisidir, hem şiir yazıyor hem de Kassam birlikleriyle İngilizlere ve Siyonist çetelere karşı baskınlara gidiyordu. Yani bir ellerinde kalem, bir ellerinde tüfek vardı.

Şehid İzzeddin el-Kassam, İbrahim Tukan, Nuh İbrahim, Abdürrâhim Mahmud, Muhammed İzzed Derveze, Halil Beydes, Züleyha eş-Şihâbi, Esma Tubi ve Halil es-Sekâkînî kitapta hikayesi anlatılan isimlerden bazıları... Aslında bu döneme dair, üzerinde çalışmaya devam ettiğim pek çok portre daha var ancak öncelikle bir tarihsel kronoloji gözeterek, bu isimler üzerine çalışmak istedim.

FİLİSTİN EDEBİYATI MÜFREDATIMIZA GİRMELİ

Dünya edebiyatında Filistin edebiyatı ve şiiri nasıl bir yerde duruyor?

Dünya edebiyatında, Filistin edebiyatı maalesef Türkiye'de olduğundan çok daha erken tanınmaya başladı. Mahmud Derviş ya da Gassan Kenefani gibi önemli yazarların eserleri erken dönemlerden itibaren İngilizce'ye çevrildi. Bunun en önemli sebeplerinden birisi Avrupa ve Amerika'daki 68 kuşağının Filistin davasına olan ilgisi ve Filistinli bazı yazarlarla kurdukları dostluk ilişkileriydi. Bizde de örneğin Nazım Hikmet böyle bir etkiye sahipti.

Ayrıca Filistinli yazarların şöyle de bir özelliği var. Büyük çoğunluğu vatanından sürüldüğü yani sürgünde yaşadıkları ve çok seyahat ettikleri için farklı ülkelerde geniş kesimlerle iletişim halinde oldular.

Türkiye'de Filistin edebiyatına dair en bilinen isim Mahmut Derviş. Diğer isimler yeterince biliniyor mu? Filistin edebiyatının daha çok tanınması için neler yapılmalı?

Türkiye'de, söylediğiniz gibi en bilinen Filistinli şair Mahmud Derviş'tir. Son birkaç senedir, ülkemizde de Filistin edebiyatına ilgide gerçekten önemli bir artış var. Ancak önemli bir eksik var hâlâ. Örneğin müfredat kitaplarımızda farklı dünya edebiyatlarından örnekler öğrencilere okutulurken, Arap ve özellikle Filistin edebiyatına dair neredeyse hiçbirşey yok. Keşke lise çağındaki gençlerimize edebiyatın direniş ruhunu anlatabilmek için Filistin edebiyatını müfredatımıza dahil edebilsek. Kültür Bakanlığımıza ve yayınevilerimize de çok iş düşüyor bu konuda. Politik, siyasi ve duygusal ilginin yanı sıra Filistin'e dair kültürel ilgi ve çalışmalara ağırlık verilmesi, Filistin halkının davasına çok büyük bir katkı sağlayacaktır.