Duvarların falına bakan ressam

UYGAR TAYLAN

uygartaylan@gmail.com

Ressam Ayşe Kapusuz, duvarlarda kendiliğinden beliren izlere sihirli elini değdirdiğinde birer sanat eserine dönüştürüyor. Kapusuz ile başka bir boyuta taşıdığı resimlerini, neden ‘çiziktirdiğini’ ve kibirli ‘art piyasasına’ başkaldırısını konuştuk.

Bugünlerde sosyal medyada onun çizgileri konuşuluyor, bol bol paylaşılıyor. Ayşe Kapusuz’un sokaklardaki resimleri kafayı çevirip bakmadığımız noktalarda sürpriz gibi karşımıza çıkıyor. Duvarları tuvale dönüştüren Ayşe, kendi deyimiyle duvar döküntülerini “çiziktiriyor”. Eski boyaların ve dökülen sıvaların formlarına bakıp yeni karakterlere dönüştürüyor. Ressam Ayşe Kapusuz’la keyifli bir gün geçirip sokaklara hediye ettiği resimlerini ve sanatı konuştuk. 

Sizi tanıyabilir miyiz? Resim yapmaya ilginiz nasıl başladı?

Klasik, çocuklukta başladı… Çok ufakken babam, bakmış ki ben sessiz sakin bir çocuğum. Canım sıkıldığı zaman bir odaya girip hemen duvara, kağıda bir şey çizmeye başlıyormuşum. Evde geçtiğim yerlere küçük kağıtlar bırakmaya başlamış. Ortaokuldaki resim öğretmenimin de desteğiyle güzel sanatlar lisesine gittim. Babam hep resim yapmak isteyen ama ekonomik nedenlerden dolayı yapamamış bir insan. Sonra güzel sanatlar lisesi, Mimar Sinan derken üniversite bittikten sonra bir süre İstanbul’da kaldım.

SANAT HER YERDE

Geçiminizi nasıl sağlıyordunuz?

Resim yaparak ve resim öğretmenliğiyle. Instagram’dan sipariş alıp ufak işler satıyorum. Çünkü ancak ulaşılabilir fiyatlardan küçük işler satınca insanlar alabiliyor.

Üniversite sonrası Bodrum Gümüşlük’teki bir köye taşındınız. Bu süreç nasıl oldu?

Aslında hiç aklımda yoktu. O ara üniversiteyi bitirdim, duvarlara çizimler yapıyorum, resim satıyorum, kazanıyorum, resimlerimle karma sergilere katılıyorum. Baktım ki İstanbul’da olmamı gerektirecek hiçbir şey yapmıyorum. Tatil için gittiğim Gümüşlük’te kalmaya karar verdim. Zor geçinen bir ressam olarak uygun da bir ev buldum.

Resim sanatından geçinmek bu kadar zorken bir yandan da Contemporary gibi yüksek fiyat etiketli sergiler düzenleniyor. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Contemporary Fuarı’nı her sene gezmeye çalışıyorum. Çok sevdiğim işleri olan arkadaşlarım var. Tanımadığım çok beğendiğim işleri olan insanlar var. Ancak tabii ki bir sürü neon iş, çocuk parkına gelmişiz gibi devasa birtakım işler... Gözü alacak, asıl odaklanılması gereken şeyin üzerinden algıyı uzaklaştıracak bazı sanat objeleri denilen ama aslında olmayan şeyleri de görüyorsun orada... 

Sanat piyasası hakkındaki düşünceleriniz neler?

AVM’lerde yürüyen merdivenlerden aşağı inmeye başladığınızda asla indiğiniz merdivenin sonundan devam edemezsiniz inmeye. Sizi o AVM’nin içinde dolaştırırlar. Yol üstünde diğer dükkanlara bakarsanız satın almak isteyebilirsiniz belki, öyle değil mi? Ne de olsa siz bir avsınız. Kendini avcı, aldığı şeyi av sanan saf bir avsınız hatta. Ava giderken avlarlar sizi ruhunuz duymaz. Sanat piyasası da alıcıya ve resmi yapan insana karşı, işte böyle bir tutum içinde. Sanat danışmanlarının bir çoğu gerçekten resimden anlamayan ama işin hesabını kitabını, ederini iyi çözmüş bir grup insan.

Instagram paylaşımlarınızda “duvar çiziktirme” dediğiniz işlerin var. Tam olarak yaptığınız şey nedir?

Aslında bu çiziktirmeler, biraz bu Contemporary, yüksek sanat vesaire bunların bende yarattığı uzaklaşma... Günümüz çağdaş sanatına baktığımız zaman sanki senden daha ötede, kibirli bir yapısı var gibi. Senin anlamayacağın cümleler kurarak çok güzel sergi alt metinleri çıkıyor. O kadar saçma sapan ki hani bunların hiçbirini anlamıyorsun ve anlamadığın için “Aaa demek ki enteresan bir şey. Ben bunu alayım o zaman” diye bir düşünceye yönlendiriyor seni. Bir pazarlama stratejisi... Çiziktirme kelimesi de buradan çıkıyor. Bu kibirli ortamdan kaçmak biraz, çiziktirme! Sergiler, açılışlar bunlardan kaçtığım bir dönemde duvarlara başladım. Sokaklardan geçtikçe duvarlardaki formları görmeye başladım. Üniversitede formların üzerine de çalışıyoruz. Bu insanın gözünün becerisini, yeteneklerini de geliştiren bir şey.

DUVARLARIN DİLİ OLSA...

Kim bu duvarlara portresini çizdiğiniz insanlar?

Aslında onları ben yapmıyorum, onları duvar yapıyor (gülüyor). Duvar, sana ‘burada bir şey var’ diyor. Aslında biraz duvarın sesini dinlemek. Biraz falına bakmak gibi. Duvardaki o form olmasa ben çizemem.

Duvarlar sana ne anlatıyor?

Duvar, dışarıdan bakıldığında soğuktur. Sessizdir. Birinden cevap alamadığımızda “Duvara konuşuyorum sanki” gibi benzetmeler yapılır. Aslında duvarın sessizliğinin de bir karakteri, bir dili ve dilinin gücü vardır. “Duvarların dili olsa da konuşsa” cümlesini hayata geçirme çabası bir anlamda benimki. Şehir insanlarını en iyi tanıyan duvarlardır. İyi ki tuvale çalışan bir ressam olarak sokaklarda da çizim yapma alışkanlığım var...

Sokaklarda her yerdeyim

Instagram’da @ayse_kapusuz hesabınızın dışında sizi takip etmek isteyenler İstanbul’un özellikle hangi sokaklarına baksınlar? 

Beyoğlu’nda, Çukurcuma’da, Moda’da, Kadıköy’de çizimlerim var. İstanbul dışında Gümüşlük’te de birçok yerde var. Aslında günün karmaşasında sağa sola bir yerlere baktığın zaman görebilirsin. Günün sıkıntılarıyla meşgul olup bakmıyoruz etrafımıza. Biraz algıyı açtığındaysa birçok şey görebiliyorsun. Aslında işlerimin amacı da bu. Biraz dışarıyı görmek. Sokakta birçok aç, okula gidemeyen çocuk var. Bunların hiçbirini görmeyip vitrindeki en çok satanlar listesine bakmak yerine biraz başka taraflara bakmayı da geliştirmek gerek.