Dünyanın koku uzmanları bu akademide yetişecek! ''Doğal kokuları yaşatmaya çalışıyorum''

32 yıldır koku ilmiyle uğraşan Bihter Türkan Ergül, kurduğu Koku Akademisi ile koku uzmanları yetiştirecek. Dünyada ilk olan Koku Akademisi ile tarihi yüzyıllar öncesine dayanan koku ilmini öğreterek geleneğin ve doğal kokuların devam etmesini sağlamak amacında olduğunu vurgulayan Ergül, kokunun sadece parfümden ibaret olmadığını dile getiriyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

"Çocukluğumda her şeyi koklardım. Rol modelim kokularını ve ilaçlarını kendisi yapan Ayşe ninemdi." Bu sözler dünyaca ünlü bir koku uzmanı ve parfüm tasarımcısı olan Bihter Türkan Ergül'e ait. 32 yıldır koku ilmi ile ilgilenen Ergül, Osmanlı Arşivlerinde koku tarihini ve gündelik yaşam üzerindeki etkilerini araştırarak unutulmuş koku kültürü mirasını gün yüzüne çıkarıyor. Hollywood starları, dünya liderleri, sanat ve siyaset camiasının en çok bilinen yüzleri için kişiye özel tasarladığı eşsiz parfümleri ile de tanınan ve doğal kokuların psikolojik etkileri üzerine araştırmalarını sürdüren Ergül bu günlerde önemli bir işe daha imza attı. Türkiye de ve Dünyamızda ilk olan Koku Akademisini kurdu.

"Kokular benim için büyük bir aşk... Plaza hayatında da çalıştım ancak bana göre değildi. Kokular ile yoluma devam etmek istedim. Eşim de bana destek oldu. Markalaşma konusunda özellikle. Bir hayal kurduk. 2010 yılında Tiyrus markasını kurduk. Koku Kültürü Derneği'ni açtık." diyen Ergül sözlerine şöyle devam etti: "Üniversitelere gidiyorum ders veriyorum, seminerlere katılıyorum, kitap yazıyorum, koku ile araştırmalarım devam ediyor, bir marka kurduk, özel kokular tasarlıyorum ve dünyaca ünlü isimler ile çalıştım. Ancak biri geliyor ve nereden mezunsun? Diye soruyor. Yani bu anlamda bir okul yoktu ki... Böyle bir bölüm, meslek yok... Ben de kendi tacımı takmak için okul kurmaya karar verdim, kendimi mezun etmek için. Buradan tek mezun bende olsam o diplomayı alacağım dedim. Bu akademi için 2015 yılında yola çıktık. Meslek standardını belirlemek için Ankara'da MYK ile çalışmalara başladık. Ve bugüne geldik. Dünyada bir ilk Koku Akademisi. Bu bir meslek kazandırma programı. Bizden eğitim alıp MYK'nın sınavına girerek başarı elde eden her öğrenci uluslararası geçerliliği olan bir meslek ediniyor, denklik gerekmiyor. Bunu yaparken de önümüzde bir model yoktu. Parfüm okulu var, Fransa'da. Ama ben sadece parfüm istemedim. Bizim muazzam bir koku tarihimiz var. Bu topraklar bulunan 8 bin yıllık kil tabletlerde gül suyundan bahsediliyor. Bunları iyi anlatmak gerekiyor. Tüm bunları kapsayan bir eğitim modeli oluşturmalıydık. Bu bizi epey zorladı ve ekstra sorumluluk getirdi. Ben bu noktaya gelmek için iğne ile kuyu yazdım. Benden sonra gelenler bunları yaşamasın."

Yaşadığımız bu topraklarda bu mesleğin bir geçmişi olduğundan bahseden Ergül, "Bizans'ta aroma thyreus diye kokulu yağlarla sularla ilgilenen kişiler vardı. Kokular önemliydi onlar için. 910 yılında Bizans İmparatoru Bilge Leo kokular ile ilgili kanunlar koymuş. Mesela karanfil satıyorsan tarçın satamazsın. Çünkü bunların koku bilgisi ve kültürü farklı. Amber satıyorsanız amberin ilmine hakim olmalısınız. İslamiyet'e baktığımızda atarlar vardı. Koku ilmi ile uğraşırdı. Bugünün aktarları aslında tabii baya bir değişime uğradı. Osmanlı'da da koku muazzam bir gelenekti. Osmanlıda kız görmeye gittiniz zaman yanınıza zambak kokusu götürürsünüz kızınıza talibiz demek için. Eğer şerbetler karanfilli gelir ise buyurun kızımızı isteyin, eğer boş gelir ise size verecek kızımız yok anlamına gelirdi. Buhurciyan, amberciyan gibi önemli meslekler vardı. Buhurciyan sadece buhur yakma sanatı ile ilgilenirdi. Eğitim alınırdı buhurciyan olmak için. Çünkü vakıfta, devlet erkânında, haremde ya da bayramda, kadir gecesinde yakılan ayrı idi. Yani geçmişte bu bir meslekti." şeklinde konuşuyor.

Bir geleneği devam ettirme amacında olduğunu ve doğal kokuları yaşatmaya çalıştığını vurgulayan Ergül akademide hangi konularda eğitim verildiği ile alakalı şunları aktardı: "Tarladan şişeye ambalajdan pazarlamaya koku ile ilgili her şeyi uzmanlar anlatıyor. Koku Akademisi'nde bu ritüellerden ve gelenekten bahsediyoruz. Bu ritüellerde kıymetli. Doğal kokuları yaşatmaya çalışıyorum. Ama sentetiğe karşı değilim. Çünkü doğa azalıyor. Tüketim çılgınlığımız devam ettiği sürece doğa sona erecek. Bir yer temizleyicisi içinde doğal kokunun ne işi var. Doğal kokuyu koklayalım, ruhumuza iyi gelsin ama kozmetik amaçlı kullanılacaksa sağlığa zararsız birçok sentetik kokumuz var. Parfümlerimde sentetik kullanıyorum. Ama portakal, mandalina, biberiye gibi doğada fazlaca var olan türlerde doğaldan yanayım. Bitki nasıl yetişir, gıdada nasıl kullanılır, aromaterapide yeri nedir, parfüm nasıl akort edilir bunlar anlatılacak. Genetik uzmanımız var. Kokuların genler üzerindeki etkileri hakkında eğitimler veriyor. Biz 400 yıl boyunca gen hafızamızı taşıyoruz aslında. Bizim koku hafızamız çocuklarımıza aktarıldı. Bebekler dünyaya geldiğinde tamamen gelişen tek algısı koku duyusudur. Kokunun psikoloji üzerinde de etkisi vardır. Kokular direkt beynimizin ilkel bölümüne hükmettiği için mesaj verme özelliğine sahiptir. Bir koku ile iştah açabilir ya da kapatabiliriz, ya da bir koku ile insanları mutlu edebiliriz. 6 saniye içinde aldığımız koku hormonları etkiler. O yüzden psikolojiyle doğru orantılıdır. Yine koku hastalıkları diye bir bölüm var. Bunu da anlatıyoruz. Markalaşma süreci üzerine eğitimler veriyoruz. Koku ve sanat üzerine eğitimlerimiz var. Koku ve sanat bu topraklarda hep vardı. Roma Kralı Neron, gladyatör savaşlarında ya da festivallerde müzikler çalmaya başlayınca güvercin kanatlarına kokulu yağlar sürermiş ve onları uçururlarmış. Kanat çırptıkça etrafa koku saçılırmış."

Burnuna güvenen ve bunu bir meslek olarak yapmak isteyen herkes bu akademiye gelebilir. Yaş sınırı yok. 110 saatlik bir eğitim veriliyor.

KOKUNUZ İMZANIZDIR VE SİZİ ELE VERİR

Koku alma konusunda birçok ülkeye göre daha iyi durumda olduğumuzu ve bunu değerlendirmemiz gerektiğine dikkat çeken Ergül, "Biz koku anlamından ezelden beri iyiyiz. Çünkü göçebelikten geliyoruz. Atalarımız çok farklı kültürlerden geliyor. Dolayısıyla bu kokular bizim kromozomlarımıza işlemiş durumda. Ancak doğallık kayboldu. Şehirleşme kokuları kaybetmemizde etkili. Aslında bu koku kültürü dediğim gibi DNA'mızda var. Ancak tanımlayamıyoruz artık. " diyor.

Kokuların hayatımızda dönüştürücü bir rolü olduğunu ve kokuların duyguların efendisi olduğundan bahseden Ergül, "kokunuz imzanızdır ve sizi ele verir. Mesela yalan söylediğinizde ya da dürüst olduğunuzda farklı kokarsınız. Katillerin, hırsızların kokusu farklıdır. Hatta bununla ilgili bir teze başladık bir komiser ile... Komiser nezarethaneye girdiğinde içeride; hırsız mı var katil mi var ne olduğunu anlıyorum derdi. Bununla ilgili 1960 yıllarında Amerika'da da bir tez ortaya atıldı ancak devamı gelmedi. Biz şimdi bunun üzerinde çalışıyoruz. " şeklinde konuşuyor.

Bazı kokuların hastalık habercisi olduğunu anlatan Ergül, kulak altındaki çukur bölgeye parfüm sıkılmaması gerektiği konusunda da uyarıda bulundu: "Ağzımızdaki koku değiştiğinde biliriz ki bir hastalık var. Ya da kum döküyorsak idrarımız farklı kokar. Kulağımızın altındaki çukur bölge burun deliğimize denk gelir. Ve bağışıklığımız düştüğü zaman kulağımızın arkası farklı kokar. Ama biz ne yapıyoruz? Kokuları oraya sürüyoruz ve vücudumuz ile bağımız kopuyor. Vücudumuzun konuşmasını engelliyoruz. Çocuklarında elleri kulağına gider sürekli, vücudunu koklamaya ihtiyaç duyar. Her şeyi koklarlar. O yüzden onlara engel olmayın. Bunlara ket vurmazsak çocuklar koku yeteneğinin farkına varır. Kokularla tedavi de mümkün. Ancak destekleyici, Modern tıbbi bir köşeye bırakmak olmaz. Mesela dişiniz ağrıyor, dişçiye gideceksiniz ancak belki ağrısını azaltmak için karanfil kullanabilirsiniz."

PARFÜM KİŞİYE ÖZEL OLMALI

Ergül, parfümün kişiye özel olması gerektiğini düşünüyor. Kişiye özel parfüm tasarımları için Ergül, kişisel bir analiz testi yapıyor. Bu test ile hormonal dengeler, tensel salgılar, yaş cinsiyet, giyim tarzı ve yeme içme alışkanlıkları ortaya çıkıyor. Bu bilgiler ve kişinin beğenileri ışığında bir parfüm tasarlayan Ergül, son olarak tasarlanan parfümü kişinin teninde deniyor son rotüşlerini yapıyor. "Aynı notalarla yüzlerce farklı parfüm çıkabilir. İşin matematik kısmı var" diyen Ergül kişiye özel koku tasarımının ise parfüme ayrı bir boyut kattığını söylüyor. Burun zevkimize göre parfüm satın aldığımızı belirten Ergül, "Ancak ten uyumuna bakmıyoruz. Bir parfüm kiminde 8 saat kalırken kiminde bir saat kalır. Bu parfümün kalitesi ile ilgili değil sizin teninizle alakalı. Tenimizde deneyip yarım saat beklemeliyiz." diyor.

GÜL BELLİ RİTÜELLE TOPLANMALI

Türkiye topraklarında Asurlulardan, Hititlilere, Antik Yunan'dan Romalılara, Selçuklular'dan Osmanlı'ya gibi birçok medeniyeti kapsayan kadim koku kültürünü ortaya çıkarmak için çalışmalar yapan Ergül, böyle kadim bir ilmi unuttuğumuzu dile getiriyor. "Osmanlıda; gül, amber, tarçın, sümbül, misk, karanfil, okaliptüs, manolya gibi öne çıkan birçok koku vardı. Ancak bugün bunlar aynı şekilde kokmuyor maalesef. Çünkü toprak kirlendi. Tabii biz bu ilmi de unuttuk. Tütsülükleri iki terlik, bir paket mandala sattık. Bazı kokuları da hurafe nedeniyle uzaklaştırdık. Sanayi Devrimi ile birlikte tüm dünya bir dönüşüme girdi. Bütün bu koku kültürü de bu dönemde değişti, unutuldu... Bizim amacımız bu gelenekseli hatırlatmak, yaşamak."

Özellikle Osmanlı döneminde gülün çok önemli bir yeri olduğunu belli ritüellerle toplandığından bahseden Ergül sözlerine şöyle devam etti: "Şimdi gül sularını pembe plastik şişelere koyup satmaya başladık. Gül suyu çam şişede olur ve gül gül kokmaz. Gıda aroması ile gül aromasını karıştırıp üzerine güllü su yazıp satmaya başladık. Biz gerçek kültürel mirasımız olan gül suyumuzu kendimiz mahvettik. Tabii büyük firmalar arz talebi karşılamak adına sentetik fabrikasyonlar ürünler ortaya koyuyor. O kötüdür demiyoruz. Çünkü bu kadar talebi karşılayacak gül yok. 4 ton gül yaprağından 1 kilo yağ çıkıyor. Butik üreticiler olarak bu ritüelleri yaşatarak ve aktararak ilerliyoruz. Ben kendi adıma geleneği devam ettirmek istiyorum. Bu yıl gül tarlalarına neva makamını dinleteceğiz. Evliya Çelebi'nin Seyahatnamesi'nde kadın hastalıklarında neva makamından bahsedilir ve gülün şifa niyetine koklatıldığına ilişkin bilgiler var. Buradan yola çıkarak müzik ile koku arasındaki ilişkiyi de görüyoruz. Tarih boyunca bu ilişki hep vardı. Gülün huzurunda olmak başka bir şeydir. Gülleri toplamanın bir ritüeli var. Sabah 5 ile 7 arasında tek tek rızalarını alarak ve ona rahim esma okuyarak toplamak lazım ki şifasını alabilelim. Herkes gül toplayamaz, eğitimin almalı öyle orakla makasla olmaz. Gül size küser... Meşakkatli bir iş. Beyin dalgalarını güçlendirdiği Japonlar tarafından kanıtlandı. Osmanlıdaki Gülhane önemli idi. Bulgaristan gül bahçesi idi. Muazzam bir gül kültürü vardı. Mutfaklarda gül yağı kullanılırdı. Valide sultanların güzellik sırlarında gül suları vardı. Şifa kaynağıydı. Önceden gül suları içilirdi, iyi bir ateş düşürücüdür. İran'da kahve gül suyu ile ikram edilir. Ancak biz bunu unuttuk. Gerçek gül yağı zümrüt yeşilidir. Böyle deyince şimdide gül suyunu yeşile boyamaya başladılar. Osmanlıda gül sularının ağzı bağlanırken Ayet'el-Kürsi ile karınca duası okunur nazar boncuğu takılırdı. İnsanlar 20 liraya gül yağı aldıklarını sanıyor. Ancak gerçek gül yağının bir gramı 300-350 liradır. Gül suları damıtılırken gül mayaları çıkar ama çok az, bulanık bir renktir. Bunu söyledikten sonra şimdi de gül mayası etiketi kullanmaya başladılar. Gül mayalarını çoğaltmamız, gül suyunu içilebilir hale getirmemiz lazım. Bağışıklığı güçlendirmek için gül suları kullanılırmış önceden... Kolonya festivali için Köln'e gittim. Kolonya dünyaya buradan yayıldı. Bize de II. Abdülhamit zamanında geldi. Kolonya dökme usulü olduğu için çabuk kabul ettik. Hatta sonrasında bizim kolonyalar daha oryantal ve aromatik olduğu için sunumları daha çok ilgi gördü. Festivale gitmişken 1709 yılında kurulan Farina markasının bir eğitimine katıldım. Muazzam bir eğitimden sonra arkadaşlara hediye anlamında 6cc'lik 10 tane kolonya aldım. Kasaya geldim 450 Euro... "Niye bu kadar pahalı" diye sordum. Aldığım cevap şu idi, "Siz kolonya mı satın aldığınızı zannediyorsunuz... 300 yıllık bir formül alıyorsunuz." İnsanlar kendi kültürlerine nasıl sahip çıkıyorlar hayran kaldım. Biz 10, 20 liraya gül suyu, kolonya almanın peşindeyiz. Biz de tarihimizi yaşatmalıyız."