MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr
Filistin'de işgalci İsrail'e karşı mücadele edenler olduğu gibi 75 yıldan bu yana göçe zorlanan ve dünyanın dört bir yanında bir gün ülkesine dönme hayaliyle hayata tutunan Filistinliler de ciddi bir nüfus oluşturuyor. 19. yüzyıl sonlarından itibaren Şili'ye göçmeye başlayan ve bugün sayıları 500 bine ulaşan Filistinliler kimliklerini bir futbol kulübü etrafında koruyarak Filistin halkının işgale karşı verdiği haklı mücadeleyi sürdürüyor. Şili'de Filistin bayrağını sahalarda dalgalandıran Deportivo Palestino futbol kulübünün mücadelesini konu alan
"Özgürlük İçin Bir Gol" belgeseli, TRT Belgesel'de seyirci ile buluştu. Filistin'den Şili'ye uzanan ve kuşaktan kuşağa miras kalan, futbolla yaşanan ve yaşatılan bir gurbet hikâyesini 5 bölümle anlatan belgeselin detaylarını proje koordinatörü, spor yorumcusu ve akademisyen Erdal Hoş ile konuştuk.
BURASI ZATEN BİR HAPİSHANE
Belgeseli konuşmadan önce bugün yaşananları soruyorum Erdal Bey'e. "Belgeselin yapım sürecinde bir futbolcu bize şöyle demişti. Siz veya dünya sadece çatışma dönemlerinde ilgi gösteriyorsunuz. Oysa Filistin bizim için zaten bir hapishane ve tutuklu olmadığımız zamanlarda da aslında bir açık hava cezaevinde yaşıyoruz. Sadece Gazze'de değil Ramallah ve Kudüs te 75 yıldır Filistin halkı için bir hapishane. Son yaşadıklarımız ise düpedüz İsrail'in Batı tarafından şımartılmasının sonucu. Babası hatırlı bir zengin olan çocuğun müptezelliklerini sergiliyor adeta İsrail ve dünya sessiz. Dünya derken devletler diye düzelteyim. Zira Filistin meselesinde tüm engellemelere rağmen insanlık vicdanının ciddi bir uyanışını göreceğiz bundan sonra."
Özgürlük İçin Bir Gol belgeselinin çıkış noktası da yeni değil. Erdal Bey 10 yıl önce başlamış bu hikâye için çalışmaya. "Yüksek lisans tez konusu olarak, Siyasal İletişim Aracı Olarak Futbol çalışırken dünyadaki hikâyeleri okumaya başladım. Arkadaşımız Adem Yiğit ile özellikle Ortadoğu okumaları yaparken Filistin üzerine yoğunlaştık. Sonra bunu belgesel yapabilir miyiz? diye düşündük. Sinema üzerine çalışmalar yapan arkadaşlarımız Mert Çapoğlu ve Nuran Özkan'la konuyu paylaştık. Sonrasında biz hikâye, onlar teknik üzerine yoğunlaştık ve Kültür Bakanlığı'na başvurduk. Destek aldık. Elbette o destek böyle bir projeyi bitirmek için maddi anlamda yeterli değildi. Bu noktada TİKA ila irtibat kurduk. Onların desteği olmasa nasıl yapabilirdik biliyorum. Muhtemelen kendimizi hayli yıpratacaktık. Ve iki kez Filistin iki kez de Şili'ye gidip çekimleri tamamladık." diyen Erdal Hoş belgeselde Deportivo Palestino futbol kulübü üzerinden bir anlatım sergiliyor.
DAVALARINI VE KİMLİKLERİNİ KORUMAK İÇİN KURMUŞLAR
Şili'de 1920'lerde kurulan ve birçok başarıya imza atan Deportivo Palestino futbol kulübünün sahada Filistin forması ile mücadele ederek, tribünlerde Filistin bayrağını dalgalandırıyor. 'Futbol asla sadece futbol değildir' sözünü haklı çıkaran Deportivo Palestino'nun hikâyesi 19. yüzyıl sonlarından itibaren Filistinlilerin Şili'ye göç etmeleriyle başlıyor. Bugün sayıları 500 bine ulaşan Filistinliler kimliklerini bir futbol kulübü etrafında koruyarak Filistin halkının işgale karşı verdiği haklı mücadeleyi dünyanın öbür ucunda da sürdürüyor. Takımın kuruluşundan itibaren neler yaşandığını anlatan Hoş sözlerine şöyle devam ediyor: "Aslında ilk göçmen grup Şili'de kulübü 1918'de kurmuş. Ama o dönem bir kimlik mücadelesi gibi değil bir birlikte yaşam alanı gibi düşünülüyor. Çünkü 19. yüzyıl sonunda Filistin ve Lübnan'dan Güney Amerika'ya göç eden Hıristiyan Arap toplumu için yeni bir başlangıç hayli zor olmuş. Lakapları halen daha Turco, yani Türk. Ve ilk gittiklerinde hayli dışlanmışlar. Hatta Şili'de dönemin bir ırkçı yazarı 'İstanbul'da köpek kalmadı hepsi Şili'ye geldi' diye yazmış ve uzun süre toplumsal dışlanmaya ve ayrımcılığa maruz kalmışlar. 1948 yılında İsrail'in kurulması sonrası ise kulüp Filistin davasını en azından Güney Amerika'da duyurmak için profesyonelleşme yoluna gitmiş. Böylece bir yandan kendi kimliklerini korumak için bir bir çatı diğer yandan da Filistin meselesinin anlatılması adına bir enstrüman olmuş futbol."
Beş bölüm halinde ekrana gelecek olan Özgürlük İçin Bir Gol belgeselinin iki ayağı olduğundan bahseden Hoş ne anlatmak istediklerini şu sözlerle dile getiriyor: "Bir yanda kendi topraklarında kendi bayrakları ile futbol oynamakta zorlanan Filistinliler, öte yanda başka bir kıtada yaşayan bir Filistin. Şili'deki Filistinliler için Filistin'i orada yaşamak ve yaşatmak evlerinden çok daha kolay. Belgeselde; kulübün kuruluş tarihinden profesyonelleşmesine ve ilk şampiyonlukları anlatıldıktan sonra Filistin'de futbolcu, hakem ve taraftarların yaşadığı zorlukları anlatmaya çalıştık. Yine onların cümlesi ile ifade edersem herkesin evinde bir anahtar var bir gün Filistin'e dönüleceğinin sembolü olarak. Ama bir Filistin var mı? Kaldı mı?"
Belgesel çekimlerinde kendini etkileyen bir olayı da anlatan Hoş, "Belgeselde bir Hasan vardı. O zaman 12 yaşındaydı babası antrenör ve tutuklu. Hasan futbolcu olmak istiyorum deyince sormuştum 'Kim gibi olmak istersin?' Dünyanın her yerinde o yaştaki bir çocuk Messi, Ronaldo Neymar, Mbappe, Halland olmak ister. Hasan ise Sergio Ramos olmak istiyorum demişti. Ramos bir stoper yani savunmacı. Çünkü çocuğun bütün dünyası Kudüs'ü savunmaktı; aileyi, evi, babayı, kimliği, mabedi savunmak..." şeklinde konuşuyor.
TÜRK TRİBÜNLERİ DAHA FAZLASINI YAPABİLİR
Dünya ölçeğinde bazı futbol kulüplerinin de ciddi bir desteği oldu Gazze'ye. Özellike Celtic takımının Filistin halkına desteğini ceza almalarına rağmen sürdürmesi takdir edilecek bir davranış idi. Bizim büyük kulüpler ise kınama yayınladı, taraftarlar daha yeni İsrail Elçiliği önünde toplandı, pankartlar açıldı. Ama bağıra bağıra bir şey yapmadık sanki. Aslında Türk tribünlerinin Filistin konusunda her zaman hassasiyet gösterdiğini dile getiren Hoş, "Bu anlamda geri kaldığımızı düşünmüyorum. Belki şöyle bir mahcubiyet olabilir. Bunu ben de hissediyorum. Bize konuşmaktan, slogan atmaktan, protesto etmekten daha fazlasının düştüğünü içten içe düşünüyor olabilirler. Yani an gelir cümle kurmaya mahcup hissederseniz bence bizim tribünlerde biraz bu psikoloji var." diyor.