DR. SEVDA SARIKAYA / sevda.sarikaya@stargazete.com
Son günlerde memleketimizin cennet köşelerinde yaşadığımız orman yangınları, ormanda yaşayan binlerce canlının kaybı, bölge insanlarımızın yaşadıkları korku ve çaresizlik hepimizi perişan ediyor. Orman yangınlarının sıklıkla yaşandığı Washington eyaletinde yaşayan bir Türk olarak, kendi ülkemde buna şahit olmak bana da çok acı veriyor. Doğal afete bağlı yaşanan sıkıntıların birçok boyutu var. Afetin kendisinin neden olduğu birincil kayıplar dışında, birçok farklı sıkıntı da eşlik edebiliyor. Ben bugün doğal afetlerin demans hastalarına ve demans hastalarının ailelerine olan yıkıcı etkilerinden bahsedeceğim. Normal koşullarda evlerindeki küçük bir sehpanın yer değişiminden bile olumsuz etkilenebilen Alzheimer ve diğer tür demans hastaları için afet süreçleri tüm bulguların artış gösterebildiği, uzun dönemde ise hastalığın gidişini hızlandırıcı etkileri bulunan çok zorlu dönemlerdir. Demans hastalarının zihinsel yetileri giderek zayıflasa da duyguları değişmeden kalır hatta daha duyarlı hale gelirler. Yani ev içerisinde meydana gelen gerginliklere, tartışmalara karşı çok hassastırlar. Yanında tartışmasanız bile kaygınızı anlarlar ve sizden daha fazla kaygılanırlar. Kendinizi düşünün. Kaygılandığınızda zihinsel performansınız düşer. Demans hastalarında zaten zihinsel performans düşük olduğundan, kaygıyla birlikte aniden hiç görmediğiniz belirtiler görebilirsiniz. Mesela normalde sizin adınızı bilirken, birden hatırlayamayabilir ya da henüz ileri evreye gelmeden kendi evladına "sen kimsin?" diyebilir. Bu gerçek bir ilerleme değildir. Kaygının neden olduğu yalancı bir ilerleme halidir. Fakat bu kaygı hali uzun sürerse belirtiler kalıcı hale gelebilir. Bu yüzden afet dönemlerinde demans hastası olan evlerde yaşayanlar için profesyonel destek gerekir. Demans hastalarının en çok etkilendiği durumlardan birisi olan yer değişiklikleri en büyük sıkıntılardan birisidir. Hastalar evlerini terk etmek istemezler. Tarım ve Orman Bakanı Sayın Pakdemir bu hafta "yaşlılar evlerini terk etmek istemiyorlar" derken aslında bu durumun en çok bizim hastalarımızı kapsadığını belirtmek isterim. Alıştıkları ortamdan başka bir ortama geçmek en büyük negatif etkenlerden birisidir. Mecbur kalındığında belli kurallara dikkat edilerek yapılması gerekir.
Afet dönemde ve sonrasında hastalarda meydana gelebilecek değişiklikleri en aza indirmek için yapılması gerekenler:
1-Hastanın yanında afetle ilgili yayın yapan TV kanallarının açılmamasına dikkat edilmesi.
2-Afetle ilgili kaygı verici gelişmelerin hastanın yanında konuşulmaması
3-Mümkün olduğunca hastanın günlük rutininin korunmaya çalışılması
4-Hastanın dikkatini başka taraflara yönlendirmek için sevdiği müzikleri dinlemek, eski albümleri karıştırmak, birlikte sakince vakit geçirmek gibi yöntemlerin uygulanmaya çalışılması
5-Sevdiği fakat görüşme fırsatının olmadığı yakınları ile sık sık telefonla ya da görüntülü konuşmalar yapılması
6-Hastanın güvenliğini tehdit edecek bir durumda evinden çıkması gerekiyorsa; çok alıştığı ve bağlandığı objelerin yanında tutulması (tespihi, devamlı yanında tuttuğu oyuncak bebeği, alıştığı battaniyesi, örgüsü gibi)
Tabii ki bu anlattıklarımın sınırlı faydası olacaktır. Daha doğrusu, profesyonel bir ekiple bu hasta ve yakınlarına yardıma gidilmesi, sorularının yanıtlanması, gerektiğinde ilaç müdahalesinde bulunulmasıdır. Yangın felaketi ile içimizin de yandığı bugünlerde sessizce oturmak en ağırıma gidenlerden. Türkiye'de bulunduğum bu birkaç hafta içerisinde profesyoneli olduğum bu alanda ihtiyacı olanlara yardım için gitmeye hazırım. Herkesin kendi profesyonel alanı çerçevesinde yapabileceği bir şeyler mutlaka vardır. Dünyayı güzellik kurtaracak ve biz çok güzel bir milletiz.