GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Uzunca bir zamandır sosyal medyadaki paylaşımlarını pür dikkat takip ettiğim Kardiyobey hesabının sahibi Doç. Dr. Muhammed Keskin, birbirinden kıymetli sağlıklı yaşam önerilerini Toprak Kalbi İyileştirir adıyla kitaplaştırdı. Genç yaşına rağmen kardiyoloji alanında ciddi başarılara imza atan ve Türkiye'de Girişimsel Kardiyoloji'nin fellow lisanslı kardiyologlarından biri unvanına sahip olan Doç. Keskin 'Hasta olmamak elimizde' diyerek insanları sağlıklı yaşama çağırıyor. "Ülkemizde yapmak istediğim en önemli şey; önleyici tıp kürsüsünü kurmak ve önleyici kardiyolojiyle ilgili bir master programı açmak" diyen Keskin, "Kardiyoloji birimine şikâyetlerle başvuran hasta çok güzel bir şekilde tedavi edilebilir ama kalp hastası olmadan yaşamanın reçetesi henüz yazılmıyor. Hekimliğin normal müfredatında böyle bir program yok. Program tamamen hastalıklar ve onları tedavi etmek üzerine kurulmuş durumda." sözleriyle başlıyor kitabına. Bütüncül bir yaklaşımla hastalıkların kaynağına yönelen ve yaşam tarzımızdaki hangi yanlışların, nasıl sağlık sorunlarına yol açtığına dikkat çeken Kardiyobey'e sorularım çoğalınca cevaplar için kapısını çaldım.
İhtisas alanı olarak kardiyolojiyi seçmenizin özel bir nedeni var mı?
Kompleks işleri seviyorum. Kompleks ve faydalı olmalı. Cerrahpaşa'da iken kafamda birkaç bölüm vardı çocuk doktorluğu gibi. Sonradan kardiyoloji seçmeye karar verdim çünkü ağlayan çocuklara dayanamadığımı fark ettim. Etkileniyorum gerçekten. Geniş bir şekilde bakabilen ve geniş bir şekilde tabloyu görebilen bir yerde olmak istiyordum.
Kardiyolojinin alanı çok geniş. Böbrek hastalıkları ile ilgili birçok şeyi anlayabiliyorum, yorum yapabiliyorum, beyinle ilgili birçok hastalık hakkında yorum yapabiliyorum. Beyne giden pıhtıların çoğu kalpten gidiyor. Damarları iyileştirebiliyorum. Kalp krizine müdahale edebiliyorum. Alanım çok geniş ve bununla ilgili çok iyi bir eğitim aldım.
Modern tıp bu kadar ilerlemişken neden bu kadar çok hastalık var?
Çünkü modern tıp semptomları tedavi ediyor altta yatan durumu tedavi etmiyor. Mesela vücutta bir ısı artışı var. Yangın nerde çıktı karaciğerde çıktı. Karaciğer yağlanması, onu önleyip tedavi ediyor. Yangın nerde çıktı kalpte çıktı kriz geçiriyor gidiyor damarı açıyor, elbette bunları uygulayacağız. Yangın nereden çıktı tiroidden, haşimato hastalığı çıktı. Ama neden? Bir ısı var vücutta. Bu vücut neden ısınıyor? Enflamasyon diyoruz biz bu ısıya. Bir yangı var. Çok mu karbonhidrat tüketiyor, sütü mü, işlenmiş gıdayı mı fazla tüketiyor? Yanlış mı besleniyor? Çok mu stresli, uykusu mu bozuk? Bir şeyler yanlış gidiyor bu vücutta. Bazen hastalıklar başladıktan sonra basit ama etkili yaşam tarzı değişikliği ile ilerlemesini engelleyebiliyoruz. Ama hastalığı tamamen tedavi edemeyebiliriz. Önemli olan önce hasta olmamak.
Önleyici tıpla ilgili bir projeniz var sanırım...
Evet, bununla ilgili bir master programı açmak istedim. Kendi üniversitemle de birkaç üniversite ile de bununla ilgili görüştüm. Çünkü yurt dışında önleyici kardiyoloji, önleyici tıp ile ilgili kürsüler var. Buradan çıkanlar bu unvanla işlerini yapmaya devam edebiliyorlar.
Hocam ben 35 yaşımdayım hasta olmak istemiyorum, ailemde şunlar var ben ne yapabilirim dediğinde danışana adeta sağlık koçluğu yapacak. Ve bu kişi tıp doktoru olacak. Hiçbir tıbbi bilgisi, unvanı olmayan biri kalkıyor yaşam koçuyum diyor. Diyetini düzenliyor. Neye göre, bu kişinin ihtiyacı olan şey nedir? Ben kan şekerine bakıyorum diyor. Vücut böyle bir şey değil. On tane tahlil yaparak da kişinin sağlık fonksiyonunu ortaya çıkarabilirsiniz üç yüz tane tahlil yaparak da. Bunlara hâkim biri olması lazım. Gerekirse önleyici tıp uzmanı diye kendi yerleri olmalı ve kişiler buraya gittiğinde hasta olmamak için gerekli tüm bilgileri alabilmeli. Tıp Fakültesi'nde bana bitter çikolatanın faydalarından bahsedilmedi. Ama ben şimdi anlatıyorum; doğadaki en iyi magnezyum kaynaklarından biridir. Kahve de aynı şekilde. Ama kahve öyle bir şey ki fazla tükettiğinizde çarpıntı yapabiliyor, panik atağı tetikleyebiliyor. Bunları ben söylemezsem kim söyleyecek? Dengeli kullanıldığında karaciğeri koruyor, kan şekerini düşürüyor, iyi kolesterolü arttırıyor. Bunlar benim alanım. Ama böyle bir unvan olmadığından tam olarak kim, ne söylemesi gerekiyor bilinmiyor.
Peki, bu sorun nasıl aşılabilir?
Önleyici tıp ile ilgili çok umut yok. Çünkü ülkemizde bununla ilgili bir doktora programı yok.
Son zamanda fonksiyonel tıp adı altında bir oluşum var. Ben de Türkiye'de Kalp360 kliniği olarak Türkiye'nin en büyük fonksiyonel ve bütüncül kardiyoloji kliniğini temsil ediyorum. Burada biraz daha hastalarımıza bütüncül yaklaşım göstermeye çalışıyoruz. Ama fonksiyonel tıp uzmanı diye bir tabir ve tanım yok. Çünkü bunun bir lisansüstü, doktora eğitimi yok. Kursları var ama bu da yanlış kullanımlara neden olabiliyor. Mesela bir, bir sağlık teknisyeni ben bu kursu alıp sağlık koçluğu yapacağım diyebilir ve eksik bilgisiyle yanlış tedaviler uygulayabilir. Önünü almamız lazım. Tıp doktoru olacak, önleyici tıp eğitimi alacak ve bunları insanlara anlatmaya vakıf olacak. Böylece ben de kardiyolog olarak sadece kalp hastalarına bakmaya başlarım. Ama şu an bakıyorum hastaların kafası karman çorman olmuş. Onlara doğru yolu göstermek istiyorum.
Nasıl bir yol izliyorsunuz peki?
Geldiniz herhangi bir şikâyetiniz var. Modern tıp diyor ki senle ilgili olan kısmını çöz, üzerine vazife olmayana karışma. Mesela spor, egzersiz kardiyosuna özel ilgim var. Bununla ilgili gelişmeleri takip ederim. Kendim de egzersiz yaparım, hangi kas grubu hangi egzersizle çalışır, hangi egzersiz hangi hastalığa daha faydalıdır çok dikkat ederim. Ama ben egzersizle ilgili en ufak bir paylaşım yaptığımda bana şu denilebiliyor; 'Hocam siz fizyoterapist değilsiniz.' Benim anatomi bilgim var, hemodinamiğe hâkimim, kasların ihtiyacı olan yakıtları, beslenmeyi bilebilirim. Bütüncül yaklaşım bunu gerektiriyor. Ama süreç şöyle ilerliyor; 'Hocam sen egzersize karışma, ben egzersiz düzenleyeyim.' Tamam, sen egzersizi düzenledin peki bu hasta ne yiyecek, nasıl beslenecek? O zaman diyetisyene gidecek. O da diyetini düzenleyecek. 'Egzersizimi yaptım, diyetimi aldım. Yaptığım diyetin vücudum üzerinde bir yan etkisi oluyor mu?' Bu sefer başka bir doktora gidecek. Kaç doktora gidecek bu kişi? Bu sınırı aslında kendimiz çiziyoruz. Uyku problemi misal. Hasta geliyor biliyorum uykusu kötü, bu yüzden hasta oluyor. 'Ben uykuya karışmıyorum, bir psikiyatriye gidin' mi diyeyim. Neden uyumuyor, stresi mi var, akşam bir şeyleri yanlış mı yiyor, gündüz güneş mi görmüyor, hareket mi etmiyor? Dedektif gibi hayatında yanlış giden şey nedir onu bunu bulmaya çalışıyoruz. Uykuya dalmada bir problem var. Melatonin eksikliği problemi olduğunu düşünüyorum. Yaşam tarzı değişikliği ile de bunu çözemiyorum. O zaman diyorum bir psikiyatristten destek alın. İlaca karşı olmak da yanlış, ilacı savunmak da. Önce bir yaşam tarzı değişikliği ile bunu çözebilir miyim diye bakıyorum. Hasta olmak istemiyorum o halde ne yiyeceğim, nasıl yaşamalıyım? Bu kitap da ondan bahsediyor.
ÖMRÜNÜZÜ UZATACAK BEŞ MADDE:
Uykularına dikkat edin
Beş saat uyuyarak sağlıklı kaldıklarını zannediyorlar. Gece ikide yatıp sabah 7.00'de kalkınca uykudan verim aldıklarını ve sağlıklı yaşadıklarını zannediyorlar ama aslında bilişsel fonksiyonlar baskılanıyor. Kimse 5 saat uyuyarak beyin fonksiyonlarını tam olarak kullanamaz. Yedi saat uyumaya geçtiklerinde bu bir anda olmaz tabi. Yavaş yavaş uyku süresini arttırmaları lazım. Uyku süresi artınca eskisinden çok daha mutlu bir insan olacaklar.
Şekeri kesin
Şeker zehirdir. İster kamıştan ister pancardan olsun. Hadi haftada bir belki bir tatlı olabilir. Dünya sağlık örgütü de bir sınır çizdi bunun için. Günde 40 gr'ın geçilmemesi gerekiyor. Bir tatlıda bile 150-200 gr şeker var.
Vicdan sahibi olun
Vicdan sahibi olmak, iyilik yapmayı sevmek ömrü uzatıyor. Çalışmalar bunu gösteriyor. Kalp doktoruyum benim işim ömürle, kalple. Veren el olmak alan el olmaktan daha fazla uzatıyor ömrü. Pozitif bakmak gerekiyor. Vicdan sahibi ve iyimser bir insan olmak gerekiyor.
Sosyal ilişkiler kurun
Yalnızlık günde yarım paket sigara içmek kadar tehlikeli. O yüzden arkadaşlıklarına sahip çıksınlar. Akraba ilişkileri bizim için çok önemli. Olası bir yaşam tarzında bozulma, kaza, hastalık durumunda hep bunlar bize destek olacak kişiler.
Doğaya çıkın
Doğaya dönmek ciddi şekilde ömrü uzatır. Her gün 40 dakika çıplak ayakla çim, kum, kil ve betonda dolaşmak ya da oturmak topraklama için idealdir. Hiç topraklamasanız bile haftada iki saat yeşil ortamda geçirmek kalp damar sağlığını ciddi bir şekilde toparlar, tansiyonu düşürür.
Röportaj Fotoğrafları: Ali Demirtaş