Dijital sanat sanatçıları mühendislerle buluşturdu

Dijital sanat evreni her geçen gün farklı bir dünyanın penceresini aralıyor. Duyusal ve görsel dijital sanat projeleri ile tanınan Yeni Medya Sanatçısı ve Besteci Mehmet Ünal ''Bu yeni dünya bizleri daha çok mühendislik alanına itti. O yüzden yeni medya sanatçıları teknolojiyi, bilimi kendine model alır. Sanatçı ve mühendisler yan yana geldiğinde ortaya neyin çıkacağını kimse bilemez. Bu dünyanın bir sonu yok.'' diyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Dijital sanatlar artık hayatımızın her anına nüfus etmeye başladı. Dünyayı yakalamak anlamında bu elbette çok güzel. Ancak bu yapılan projeleri ne kadar anlamlandırabiliyoruz ondan çok emin değilim. Son yıllarda özel şirketlerin de dijital sanata ilgisi epey arttı. Geçtiğimiz günlerde Sompo Sigorta'nın 20. yılı ve yeni binasının açılışına özel olarak hazırlattığı ve Yeni Medya Sanatçısı ve Besteci Mehmet Ünal'ın imzasını taşıyan Moment eserini ziyaret ettik. Ekranın önünde yer alan sensörlerle gerçek zamanlı kamera görüntüsünü simülasyona dâhil eden Moment; ortamın renklerine bürünüyor, beden formlarına göre şekilleniyor, güneşin durumuna göre şekil değiştirip tüm canlılar gibi zamanı takip ederek farklı görsel ve işitsel tepkiler yaratıyor. Doğal olan ile insan yapımı metaların ortak bağlılığı anlamına gelen IoT ART (Sanatların İnterneti) örneği olan enstalasyon, Türkiye'de bir ilke imza atarak günümüzün en önemli blok zinciri "Ethereum Blockchain" verisini kullanıyor. Yeni nesil teknolojilerle tasarlanan bu dijital sanat eseri hiç tekrar etmeden sürekli evrim geçiren benzersiz bir interaktif deneyim sunuyor. Ünal, biyolojik yaşamdan ilham alarak hazırladığı bu eseri ve geleneksel müzikten dijital sanatlara uzanan yolculuğunu Akşam Cumartesi'ye anlattı.

MÜZİKLE UĞRAŞMASAM FİZİKÇİ OLURDUM

Müzik ile uğraşırken yeni medya sanatçısı olarak anılmaya başladınız. Nasıl bir yolculuktu sizinki?

13 yaşında müziğe başladım. Yaklaşık 28 yıldır müzik yapıyorum. Orkestra şefliği ve bestecilik mezunuyum. Müzikle başladığım yolculuğuma teknoloji eşlik etti. Geleneksel sanatçılardan farkımız kullandığımız entrümanlar. Biz mouse, ekran kullanıyoruz ve ortaya bambaşka işler çıktı. Yeni medya sanatçıları ya da dijital sanatla uğraşanlar geleneksel sanatçılardan farklı bir birikimine sahip olmak zorunda. Mozart'ın ya da Picasso'nun teknoloji okuryazarlığını bilmesine gerek yoktu. Bu yeni dünya bizleri daha çok mühendislik alanına itti. Mühendisler ve sanatçılar yüzyıllar boyunca bir borunun iki ucundan birbirine bakmışlar bence. Mühendisler bir şey icat etmiş sanatçılar bunları kullanmış ve git gide birbirilerine yaklaşmışlar. Bugün kendi icat ettiği bir şeyle kendi müziğini yapan da var benim gibi bir mühendis ekiple çalışanlar da. Ben mühendis bir ekiple çalışıyorum ve hiçbirinin sanatla ilgisi yok. Onlara nasıl sanat yapmamız gerektiğini anlatıyorum. Yeni nesil sanat yapma teknikleri üzerine çalışıyoruz. O yüzden yeni medya sanatçıları teknolojiyi, bilimi, fiziği kendine model alır. Bununla bitmiyor. Çıkan işin estetik olması çok önemli. Yaptığımız işler gelenekselden beslense de o sınırları kıran bir yaklaşım da var.

Fiziğe olan ilginiz mi sizi bu tarafa çekti?

Algoritma ile müzik yapmaya 2011 yılında başladım. Sinyalin nasıl işlenebileceği ve sentezleneceği ile ilgili üç yıl çalıştım. O yüksek lisans tezi benim hayatımı değiştirdi. Dijital sanatlara yönelmem de kurumsal fiziğe olan ilgimden kaynaklandı. Fizik ve müzik benim için iki ayrı telden giden hobiydi. Ciddi bir fizik alt yapım ve merakım vardı. Üniversitede fizik okumak istedim. Ama ben fiziği anlamaya çalıştıkça karşıma müzik, müziği anlamaya çalıştıkça fizik çıktı. Müzik ve fiziğin derinliklerine indikçe arkada çalışan matematiğin aynı olduğunu fark ettim. Müzik evrene açılan bir pencereydi. İlham almak için sadece Mozart dinlememe gerek yoktu. Bir fizikçiden de ilham alabileceğimi anladım. Böyle olunca işin rengi değişti. Hayatın birçok yerinden birbirine benzeyen şeyler bulup onları sanata dönüştürmeye başladım. Ve Moment gibi eserler ortaya çıkmaya başladı. Albert Einstein eğer bir fizikçi olmasaydım müzisyen olurdum demiş. Ben bu cümlesini yeni duydum. Ben de hep diyordum ki müzik ile uğraşmasam fizikçi olurdum diye. Bu bile aslında aynı yaratıcılıktan beslendiğimizi gösteriyor.

Dijital sanat işlerinize işitse bir yaklaşım da katmışsınız...

Müzik geçmişimden dolayı görsel ve işitsel enstalasyonlar yapan bir sanatçıyım. İnsanlar beni öyle tanıdı. Bu işi benim gibi yapan yok.

EN ÖNEMLİ AŞAMA FİKİR

Karmaşık geliyor bana bu sanat. Her şeyi yazılımlar arkadaki o matematik yapıyorsa siz ne yapıyorsunuz?

Fikir çok önemli. Yapay zekâ her şeyi yapıyorsa bize ne kalıyor? Fikir, hayal gücü çok önemli. Bunlar yapay zekâda yok. Sanatçı yaratıcı, sezgisel insandır. Ortaya koyduğu şeyler muğlak olur. Sonraki nesiller onu yorumlar, anlamlandırır.

Anladığım kadarıyla bu işin içinde daha çok matematik var. Duygudan yoksun gibi geliyor bana. Ne dersiniz?

Eserlerimin duygudan yoksun olduğunu düşünmüyorum. Bazı dijital sanatçılar gördüğüm kadarıyla geçmişi, gelenekseli kavramada zorlanıyor ve onlardan uzak kalıyorlar. Belki de ondan dolayı duygu olmuyor olabilir. Çünkü bu yaptıklarımız jeneratif sanatlar. Ancak projelerimde mutlaka bir tavır ve duygu var.

İnsanlar alıştı mı sizce bu yeni sanat evrenine?

Bundan belki de 10 yıl öncesinde benim gibi sanatçılar için "Bunlar ne olacak?" diyenler vardı. Bu işlere ilk başladığımda çevremdekiler benim için endişeleniyordu. Çünkü bu yaptıklarımız saçmalık olarak görülüyordu. İlk yaptığım eserde arkadaşlarımın konuşmasını kayıt alıp onlardan eser yapmıştım. Sonra kalorifer sesinden eser ürettim. Sürekli yeni fikirler ortaya atıyordum ama ekonomik olarak karşılığı yoktu. Geleneksel medyaya müzik yapmamaya çalışıyordum. Gerçek bir sanatçı olmaya uğraşıyordum. Ben de bir dönem kendimden endişe ettim. 34 yaşına gelmiştim ve bir evim yoktu arkadaşımın kanepesinden laptopumla yaşıyordum. Sonra işin rengi değişti ve olay çok başka bir yere gitti. Dünyanın en kreatif işlerini seçen bir dergi vardı, 2014 yılında benim projemi seçmişlerdi. Sonra devamı geldi. Yurt dışına işler yapıyorum. İnsanlar da yavaş yavaş alışmaya başladı. Dünyaca ünlü sanatçılarımız var bu alanda. Refik Anadol çok bilindik bir isim. Dünyada dijital sanatlar onunla değişti. Şu an yaptığım işte Türkiye'de tekim. Bu daha zorlayıcı. Yazılım geliştirmek her iş için kolay değil.

OTOMOBİLLER YOLDA YÜREYEN

GALERİLERE DÖNÜŞECEK

Ünlü bir ressama dijital sanatlar hakkında ne düşündüğünü sordum. Bana "Dur bakalım buna sanat demek için önce bir 40-50 yıl geçsin. Sonra sanat diyen olursa sanat olur." dedi. Sizce haklı mı?

Yeni çıkan bir şeye çoğu insan sanat eseri demeyebilir. Bu durumu kabul edemiyor olabilirler. Bu dönemde dijital dünya ile ilgili her gördüğümüz şeye sanat diyoruz, bununla uğraşan kişiye de sanatçı... Şu an bu dönemi yaşadığımız için bir kafa karışıklığı var aslında. Moment'e sanat eseri deyip dememek benim elimde olan bir şey değil. Bundan 20 yıl sonra bunun altını birileri çizer sanat derse o zaman bu sanat olur. Ben şimdilik proje diyorum. Bugün yapılan bazı projeler yarın çok önemli sanat eseri olacak. Bugün yapılanlar arasından sanat olarak anılanlar var bile.

Bu sanatın geleceği ne olur?

Togg'un iş ortaklarından biri olan Neva XR şirketi ile birlikte Togg araçları için yeni nesil bir araç içi uygulaması geliştiriyoruz. Otomobiller artık akıllı cihaz olarak tanımlanıyor. Dijital sanat uygulamasını dünyada ilk yapan biz olacağız. Otomobiller yolda yürüyen galerilere dönüşecek. Araba dışında her şey olacaklar aslında. Burada yepyeni bir dijital sanattan bahsediyoruz. Bence çok farklı bir gelecek yarattık. Gençler bu yapılanları görünce daha da cesaretlenecek. Biz bütün arabaların içinde yer almak hatta evlere girmek istiyoruz. Gelecekte insanlar sanatla daha da iç içe olacak. Yaratıcı sanatçılar ve mühendisler yan yana geldiğinde ortaya neyin çıkacağını kimse kestiremez.

HER SEFERİNDE KENDİMİ UÇURUMUN KENARINDA HİSSEDİYORUM

Moment eseri nasıl ortaya çıktı?

Moment iki buçuk yılda ortaya çıktı. Çok zorlandık. 20-25 kişilik bir ekip çalıştı. Sompo inovatif bir ekip. Bu vizyonla yeni binalarını da tasarlamışlar. Fuaye alanına sanat eseri koyacaklardı ve bunun kendilerini temsil etmesini istiyorlardı. Veri akışı olan ve sürekli kendini yenileyen bir şey istediler. Moment anlık olarak veri dinliyor. Bunu yapmak kolay değil. Ve randımanlı çalıştığından emin olmak gerekiyor. Görsellik, ses... Riskli bir iş sonuçta. Bir yolculuğa çıkıyoruz ve ne olacağı o yolda şekilleniyor. Sonucunu bilmiyoruz. Başını ve sonunu biliyor olsak bu tasarım olur zaten sanat eseri değil. O yüzden korkuyorsunuz her seferinde kendimi bir uçurumun kenarında hissediyorum. Blockchain, NFT dünyası çok geniş. Var olan teknolojiyi kullanarak ortaya yeni nesil bir sanat eseri çıkaralım ve şunlardan ilham alsın dedik. Hem duyusal hem görsel bir sanat eseri düşünün sürekli kendini yeniliyor ve hiç aynı değil. Doğa gibi kendini tekrar etmeyen bir sanat eseri yapabilir miyiz? Doğaya bakın ağaçlar yapraklar hep değişir. Aynı şekilde kalmaz. Bizim eserde öyle sürekli değişiyor. Ona baktığında gördüğün an ne ise onu bir sefer yaşıyorsun sonra kendini aynı yerde bulamıyorsun. Bunu yapabilmek için arkaplanda birçok teknoloji kullanıyoruz. Önceki dönemlerde bunu yapmak mümkün değildi. Leonardo Da Vinci ya da Picasso kendini yenileyen bir eser yapamazdı. Ama bugün biz bunu yapabiliyoruz. Ben eserleri ortaya koyarken geçmişi anlayıp geleceğe o şekilde bir vizyon koymaya çalışıyorum. Sanatçıların görevi de bu aslında. Kendinden önceki neslin devrimciliğini alıp yeni fikirler ortaya koymak. Replikasını yapmak değil.

Sanatçıların burada bir diğer görevi de sistemi kontrol altında tutmak ve rastgeleliği ve olasılıkları planlayıp estetik bir sonuç çıkarmak. Görsel anlamda hitap etmeli. Eserde dönen desenleri ve renkleri veriler planlıyor. Gördüğümüz her şey bir havuzdan besleniyor ve anlık blockchain verisinde olan her şeyi dinliyor. Projenin son bir yılında birçok sunum yaptık. Asistanlarım bile bu iş olmayacak galiba diye düşünmüş. Her büyük projede bu oluyor. Kontrol sende değil çünkü. Ama herkesin içine sinen güzel bir şey proje çıktı ortaya.

Bildiğimiz melodiler mi var?

Hayır. Bu da yine o belli hesaplamalardan çıkan bir ses. Aslında bunu tam olarak müzik olarak da tanımlayamıyoruz. Daha çok doğada olmak gibi, çevreden sesler gibi. Genel bir ritim, tempo yok. Ve burada günün saatine göre ayarladığımız bir durum var. Sabah saatleri daha sakin öğlene doğru daha enerjik bir akış var.

Diğer işlerinizde de müzik kısmı böyle mi?

Bizim yaptığımız her proje tek ve işleyiş farklıdır. Ben buna dikkat ediyorum. Yeni projelerde yeni yollara gidiyoruz. Her biri için ayrı yazılım geliştiriyoruz.