Dijital Esaret vizyonda! Birol Güven: İnternetten özgürleşmemiz lazım

''Dijital suçlar cezaevi, internet bağımlılarının işledikleri suçlardan dolayı getirildikleri yer. Ama cennet gibi bir yer. Ve bir tane ceza var. İnternet yok. İnternete sahip olabilmek için oyunlar oynuyor ve puan topluyorlar. Bu oyunlar aslında onları iyileştirmeye yönelik. Film internetsiz yaşanabileceğini kanıtlayan ve bu bağımlılıktan insanların kurtulup iyileşebileceğini gösteriyor. Aslında insanlar özgürleşiyor. Bizim internetten özgürleşmemiz lazım.''

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

"İnsanlığın internet ile imtihanı!" temasıyla yola çıkan Dijital Esaret filmi, dün vizyona girdi. Dijital suç işleyen gençlerin getirildikleri bir cezaevinde yaşadıklarını konu alan filmin senaryosunu Birol Güven kaleme aldı. Emre Kavuk tarafından çekilen film aynı zamanda usta oyuncu Rasim Öztekin'in de son filmi oldu. Simay Barlas, Kaan Sevi, Özgür Çoban, Yeşim Alıç ve birçok genç oyuncunun yer aldığı film bugününde en büyük sorunlarından biri olan dijital bağımlılığını konu alıyor. İnternet olmadan hayatın, etrafımızdaki insanların farkında vararak daha güzel yaşanacağını vurgulayan film, seyircisini zaman zaman güldürecek zaman zaman da duygusal anlar yaşatacak.

Dijital Esaret filmini yapımcısı ve senaristi Birol Güven ile yönetmeni Emre Kavuk'tan dinledik.

CENNET GİBİ BİR CEZAEVİ

Vizyon tarihi için epey beklediniz...

Evet. Vizyon tarihimiz 20 Mart 2020 idi. Ancak bir hafta önce pandemi patladı. Daha sonra salonlar açıldı ancak belirsizlik vardı. Daha sonra farklı yapımlar gelince bizde tarih olarak bu zamanı bekledik. Dün vizyona girdi sonunda.

Ne zaman yazmıştınız senaryoyu?

Filmin senaryosunu 2017'de yazdım. Bir tarafı ile fütüristik bir film aslında. Gelecekte geçiyor. Bir cezaevi var. Mandıra Filozofu'nu çektiğimiz koyda çektik filmi. Burayı gelecekte bir cezaevine çevirdik. Bir cezaevi düşünün cennet gibi bir yer. Ve bir tane ceza var. İnternet yok. İnternete sahip olabilmek için oyunlar oynuyor ve puan topluyorlar. Ama bu oyunlar aslında onları iyileştirmeye yönelik. İnteRnet bağımlılığı ile ilgili bir yapım. Film detoks kampı gibi.

Nasıl bir düşüncenin ürünü idi bu senaryo?

İnternetsizlik artık en büyük ceza diye düşündük. Bugün insanlar birçok şey olmadan yaşıyor ama internetsiz asla. Instagram, Twitter'a bakmadan olmuyor. Gençlerin bunun yerine koyabilecekleri bir şey yok. Bana göre internet, akıllı telefon olağanüstü bir buluş. Hatta dünyanın en iyi icadı. Bende bağımlı olduğumu düşünüyorum. Erken doğdum diyorum. Keşke internet ile doğsaydım.

Sosyal medya yaşamımızın her yerinde artık...

Filmin içinde çok güzel bir laf var. "Ya niye üzülüyorsun bizi cennet gibi bir yere getirdiler" diyor biri. Sonra kızlardan biri de şöyle diyor, "Bunun fotoğrafını çekemedikten sonra ben ne yapayım cenneti". Yani bugün birçok insana cenneti teklif etsek ilk soracakları soru oradan paylaşım yapabiliyor muyum olacak. Her eylemden önce artık sosyal medyayı kullanır olduk. İnsanın bir tane amacı var o da var olmak. Bunu gösteren alet de telefon. Artık bundan vazgeçemeyiz. Hatta bu telefonlarda yetmeyecek biz. Metaverse doğru gideceğiz.

Siz filmi izlediniz mi? Ya da önceden izleyenlerden nasıl bir yorum aldınız?

2018 yılında çekildi film. 2019'da montajlandı. Ben de bu süreçte birçok kez izledim. Uzun zaman olmasına rağmen film eskimedi. Filmi izleyen bazı arkadaşlar şöyle bir yorum yaptı. "Film gençler için Mandıra Filozofu olmuş" diye. Çok hoşuma gitti.

Filmin bir derdi var mı?

Dert olmadan güzel film olmuyor. Bizim derdimizde, evet internet bir maden, çok önemli bir buluş ancak üstü çöplük. İnternet doğru kullanılırsa iyi bir icat olur. Doktorların yasaklayamadığı tek bağımlılık budur. Alkol ve madde bağımlılığında doktorlar bunları kesinlikle kullanmayacaksın der ancak interneti yasaklama söz konusu değil. Çünkü bugün her şey internet üzerinden yapılıyor. O yüzden bunu doğru kullanmalıyız. Film internetsiz yaşanabileceğini kanıtlayan ve bu bağımlılıktan insanların kurtulup iyileşebileceğini gösteriyor. Aslında insanlar özgürleşiyor. Bizim internetten özgürleşmemiz lazım. İçinde aşkta var tabii. Aşksız bir film olmuyor.

Çekimler nasıl geçti?

Filmi Emre Kavuk ile çektik. 4 hafta sürdü. Biraz hava şartları bizi zorladı ondan uzun sürdü çekimler. Bir sahne vardı denize girmek gerekiyordu. Dedim girmeyin. Ama Simay ve Kaan gerçekten oyunculuğa aşk ile bağlılar atladı çocuklar. Soğuk, fırtınalı bir çekim oldu. Başrolde Rasim Öztekin var. Çok yetenekli arkadaşlar var.

FİLMİN OLMAZSA OLMAZI RASİM

Rasim Öztekin'den bahsedelim biraz. Onunla ilgili neler söylemek istersiniz.

Rasim Öztekin bana patron derdi ama aramızda samimi bir ilişki vardı. Ailecek görüşürdük, tatillere giderdik. Uzun yıllar birlikte çalıştık. Dosttuk biz. Filmde bahçıvan karakterine hayat veriyor. Bizim bilge kişimiz aslında. Dedim ya filmde bir derdimiz var diye. O derdi anlatan kişi Öztekin'in oynadığı karakter. Filmin olmazsa olmazı Rasim'dir. Bazı sürpriz taraflar olacak. Filmi izleyemedi kendisi. Ben ona pandemide vizyona giremiyoruz gel izle dedim ama onun uğuru varmış. Filmi vizyonda salonda izlemek istermiş.

Biletler NFT mi olacak?

Biletler sinemaseverlere NFT olarak dönecek. Filme gidenler biletlerinin görselini sosyal medyadan soğuk cüzdan hesapları ile bize yollayacaklar biz de onlara NFT vereceğiz. Bu da bir ilk...

Peki bir devam filmi olur mu?

Filmin bir ikincisi olur mu düşünmedik. Ama zaten Rasim Öztekin yok... Dijital Esaret adında farklı oyuncular ile farklı hikâyeler anlatılabilir ama öncelikle seyircinin buna dönüşü ne olacak onu görmek istiyorum. Şu an da üzerinde çalıştığımız metaverse hikâyelerden oluşan bir dizi için çalışıyoruz.

FİLM YILLANDIKÇA GÜZELLEŞTİ

Yönetmen Emre Kavuk

Sizin gözünüzünden filmin konusunu dinlemek isteriz?

Dijital dünya hayatımızın merkezinde artık. Hepimiz birer ekran bağımlısıyız. Filmde senaristin öngörüsü şu: İlerde bu bağımlılık farklı sorunlara yol açabilir. Ve bu anlamda dijital suçlar yaşanabilir. Mesela araba ile giderken telefona baktığınız için kaza yaptınız. Bu şimdi de oluyor. Bu kişi hâkim karşısına geçtiğinde ona iki seçenek sunulacak. Ya cezaevine gidecek ya da dijital suçlar cezaevine gönderilecek. Dijital suçlar cezaevi ekran bağımlılığını tedavi etmeye yönelik rehabilite gibi düşünün. Öyle bir yer.

Yönetmen koltuğunda ilk filminiz. Çekimlerden konuşalım...

Benim yönetmen koltuğunda oturduğum ilk filmdi, Dijital Esaret. Önce senaryoyu okudum çok heyecanlandım, hikâyeyi sevdim. Uzun yıllardır bir film yapma hayalim vardı. Birol Bey'de bana güvendi. Bu tarz senaryolara ülkemizde çoğu zaman fırsat verilmiyor. Benim için başlangıç olarak iyi bir yapımdı. Aslında Dijital Esaret filminin bir distopya tarafı var. Gelecek öngörüsü var çünkü... Az yapılan bir tür ülkemizde. Çekimler eğlenceli geçti. güzel genç bir ekip vardı. Filmin çekildiği yerin atmosferi de harikaydı. Yarı film yarı tatil gibi oldu diyebiliriz.

Filmi ilk izleyenlerden biri olarak ne düşünüyorsunuz?

Filmi montaj esnasında izledim birçok kez. En son iki ay önce izledim. Yıllandıkça güzelleşiyor sanki. Konu itibariyle asla eskimiyor. Çünkü bugünü anlatan güncel bir hikâye. Umarım seyircide karşılığı olur.

Usta oyuncu Rasim Öztekin'le ilgili neler söylemek istersiniz?

Rasim Öztekin ile ilk kez çalıştık. Daha önceden tanışıklığımız vardı. Onunla ilgili aklımda kalan bize anlattığı hikâyelerdir. Bizi çok güldürüyordu çalışması çok keyifli, hep yardımcı oluyordu. Gerçek bir profesyonel idi. Benim için onunla çalışmak şanstı.

Siz bu ara neler yapıyorsunuz?

Daha geçen haftalarda bir tane romantik komedi filmim vizyona girdi. Şimdi Dijital Esaret giriyor. Eylül ayında da distopya türünde bir film çektik o vizyona girecek. Senaryoyu abimle birlikte yazdık. Adı, Daha İyi Bir Yarın... Son on yıldır dünyada sinema ve edebiyatta distopyaya bir yönelim vardı. Ve bunun ülkemize de geleceğini öngörüyorduk. Abimle bu filmi 6-7 yıl önce yazdık. Güzel bir kadromuz var.