Diaspora Orkestrası kurucusu Önder Baloğlu: Gelin Türkiye'de buluşup müzik yapalım

Almanya'ya iş gücü göçünün 60. yılı dolayısıyla kurulan ve Almanya'da yaşayan Türk müzisyenlerden oluşan Diaspora Orkestrası'nın kurucusu müzisyen Önder Baloğlu Türk diasporalarına seslendi: ''Gelin birlikte müzik yapalım!''

ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr

Türkiye'den Almanya'ya iş gücü göçünün 60. yılı dolayısıyla kurulan ve çoğunluklu olarak Almanya'da yaşayan Türk müzisyenlerinden oluşan Diaspora Orkestrası'nın kurucusu Önder Baloğlu Akşam Cumartesi'ye konuştu. 17 yaşında Almanya'ya müzik eğitimi için giden ve gittiği andan itibaren kariyerini ilmek ilmek işleyen başarılı müzisyen, gittikten sonra da sık sık konser vermek için Türkiye'ye gelmiş. "Hiçbir Türk diasporasının Türkiye'den bağını kopardığını düşünmüyorum. Gelin Türkiye'de buluşalım ve müzik yapalım." diyen Baloğlu, Türk diasporalarına ise şöyle seslendi: "Türkiye'den bağlarını koparmasınlar çünkü buradaki seyirci de çok heyecanlı. Zaten de koparmıyorlar. Ayrıca Türkiye'deki gerekli mecralarda bulunan insanlardan ricam diasporadaki müzisyenlerle bağlarını koparmamaları. Çünkü biz her zaman müziğimizi Türkiye'de paylaşmak isteriz."

Diaspora Orkestrası nasıl kuruldu?

Bu orkestra Cem Mansur'un fikri. Ben de benim gibi Almanya'ya yıllar önce yerleşmiş olan müzisyen dostlarımı aradım. Almanya'da öğrenimini sürdüren çok yetenekli Türk müzisyen öğrenciler var. Onlarla iletişime geçtim. Ve Türkiye'deki konserlerimden dolayı tanışma fırsatı bulduğum, Almanya'da öğrenim görmüş ve orkestralarda aktif olarak çalışmış ama Türkiye'ye kesin dönüş yapmış olan müzisyenlerle de görüştüm bu proje için. Böylelikle 30 kişiden oluşan orkestrayı bu şekilde kurmuş olduk.

Bu orkestra ile bu konserlerin devamı gelecek mi?

İlk konserimiz İstanbul CRR'de olacaktı fakat müzisyenlerimizden birinin temaslı olması nedeniyle ertelendi. Ancak elbette bu konserlerin devamı gelecek. İlk olarak Almanya'da bir konser vermeyi düşünüyoruz. Provalarda da görüyoruz ki çok kaliteli bir iş ortaya çıkıyor. Almanya'daki orkestra kültürü UNESCO'nun soyut kültür mirasları listesine alındı ve 140 tane devlet orkestrası var. Ve bu orkestrada yer alan kişiler de bu orkestra kültürünü çok iyi biçimde edinmiş müzisyenler veya bu yolda ilerleyen genç öğrenciler. Bunun da tabii ki bu projenin kalitesinde çok büyük bir etkisi var.

TÜRKİYE'NİN KÜLTÜR ELÇİLERİYİZ

Almanya'da kurduğunuz oda orkestranızdan da bahseder misiniz?

Ben Essen'de yaşıyorum. 2010 yılında İstanbul ve Essen aynı anda Avrupa'nın kültür başkentleri idi. Kendi oda orkestramı da bu süreçte kurmuş bulundum: Les Essences. Esans demek. Esans bir şeyin özü anlamına geliyor. Müziğe yaklaşım tarzımız bizim bu. Müziğin bir şov veya gösteriş olarak değil de hakikaten bestecilerin ne anlatmak istediklerini, nasıl bir ruh halini taşıdıklarını ortaya çıkarmak için uğraşıyoruz. Müzik ön planda olacak şekilde çalışıyoruz. Şov platformu olmasını istemiyorum hiçbir zaman. Ben bestecinin vermek istediği mesajı ön plana çıkarmak istiyorum.

Diasporaların iki ülke arasındaki iletişime katkısından da bahseder misiniz?

Bu Diaspora Orkestrası'nda Almanya'nın sanat hayatına da önemli katkıda bulunmuş Türk müzisyenler var. İşçi göçü olarak başladı evet ama biz şu anda kültür de götürüyoruz Almanya'ya. Kültür elçisi olduk bir nevi iki ülke arasında. Tabii ki bizim buradan aldığımız kültürün de katkısı var oradaki sanat hayatına. Oradan aldıklarımızı da buraya... Bu ikili ilişkinin mutlaka devam etmesi lazım. Sanat müzik ülkeleri yakınlaştırabilen dostluk bağları kurabilen bir şeydir.

MÜZİK BENİM HAYATIM, BAŞKA BİR ŞEY BİLMİYORUM

Müzik sizin için ne anlam ifade ediyor?

Müzik benim hayatım. Ben başka bir şey bilmem. Yalnız repertuvarım çok geniş. Barok ve öncesi de dâhil. Yaklaşık 1500 yıllarından itibaren günümüz müziğine kadar geniş bir repertuvarım var. Ve daha yazılmamış yüzlerce eseri de seslendireceğimi de düşünüyorum ilerleyen zamanlarda. Biraz önce de bahsettiğim gibi ben müziği ön olana koymak istiyorum. Bu işin yaratıcı bestecisidir. Ben kendimi bir bu müziği seyirciye iletecek bir alet olarak görüyorum. Benim amacım notada yazanı en saf haliyle seyirciye iletmek... Tabii burada ortaya çıkan şey yorumculukla alakalı... Çünkü bir yorumcuyuz. Yorumculuk için de herhangi yapay bir şeyin eklenmesi gerektiğine inanmıyorum. Amacımız notada yazanın esansını ortaya çıkarmak. Derler ya konser dinledik içimiz rahatladı... Ben insanların içinin rahatlamasını istemiyorum. Gerekirse stress olsunlar, üzülsünler, ağlasınlar, coşsunlar... Müzik neyi gerektiriyorsa onu hissetmeleri lazım. Ve benim amacım tamamen bu. Bir şey yaşamaya gelmeleri lazım konsere. Klasik müziğin rahatlamak için olduğuna inanmıyorum. Tabii ki bu etkiyi sağlayacak müzikler de var. Onları da seslendiriyoruz ama bir sorguyla çıkmaları lazım konserde. Afallamaları lazım insanların buna inanıyorum. Çünkü biz de seslendirirken bu eserleri biz de bu duyguların içinde yoğuruluyoruz.