‘Dert budalası bir adam değilim’

MEHMET EMİN DEMİREZEN

emin.demirezen@aksam.com.tr

2010 yılının başlarında kendi cover ve beste kayıtlarını sosyal ağlarda paylaşarak ismini duyuran ve son olarak mayıs ayında “Dönersen Islık Çal” adlı ilk albümünü dinleyicilere sunan ve büyük beğeni kazanan Manuş Baba’yla bir araya geldik. Müzik yolculuğunu ve derin izler taşıyan şarkılarını konuştuk. 

Manuş adını anneannesinin kendisine küçük, güzel çocuk anlamına gelen Manuş olarak seslenmesiyle almış. ‘’Baba’’ ise bebekken konuşmaya başladığında ağzından çıkan, ilk sesleniş, ilk kelimesiymiş...  İnsan olabilmenin derin kaygısını taşımanın ve bunun için emek harcamanın önemini kendi babasıyla keşfettiğini dile getiren sanatçı; babasının çocukluk ve gençlik dönemi arasında kendisinde bıraktığı izlerle Manuş Baba karakterinin oluşmasında etkili olduğunu söylüyor. Tarsus’ta doğan ve çocukluğunun büyük bir kısmını burada geçiren Manuş Baba, babasının mevsimlik işçiliğinden dolayı sürekli bir yerlerden bir yerlere göç edip durmuş. Son günlerde en çok dinlenen isim olan Manuş Baba’yla bir araya geldik. Hem müziğini hem de kendisini konuştuk. 

Şarkılarını dinleyince aklıma ilk gelen şey; seni kim üzdüğü oldu. Seni kim üzdü de bu kadar etkileyici şarkılar ortaya çıkardın?

Bu şarkılar birinin beni üzdüğü herhangi bir durumdan çıkmadı. Biraz fazla önemsiyor olabilirim belki... Hayat dediğimiz şey hep şen şakrak geçen bir durum değil. Şarkıların aracı olduğu bir nokta var. Bu yeri geliyor neşeyi yeri geliyor kederi anlatıyor. Çok eğlenceli şarkılar söylemiyor olabilirim. İçime sineni paylaşma gayreti içerisindeyim. Şarkılarımın arasında eğlenceli olanlar da var, yok değil! Dert budalası bir adam değilim. 

Bir melankolik havan da var ama… 

Evet, tabii bir de o kapının arkası var! O kapının arkasında herkese anlatamayacağın şeyler oluyor. Bu yaşanmışlıkların dışa vurumu senin karakter çizgini de oluşturuyor. Yani gidip de bu kadar mevzunun arasında göbek atacak halim yok. Manuş Baba karakteri benim için disipline edilmiş, öğrenilmiş ne varsa çocukluktan bu yana dek büyüyen, kendisini geliştirmeye çalışan tarafım benim. İstanbul’da yaşıyorum. Yaşadığım, büyüdüğüm yerlerin dışında buralardan da besleniyorum. Keder mevzusu benim için baki kalan bir şey değil.

Kent yaşamından bahsettin. Peki, yaşadığın çocukluğun şarkılarına nasıl bir katkısı oldu?

Annem, ben ve ablama bir gün “Keşke büyümeseydiniz” demişti. Büyüdükçe anlıyorsun tabi bazı şeyleri. Kaybettiğini düşünüyorsun o zamanları. Ama ben hiçbir zaman o ruhu kaybettiğimi düşünmüyorum. Geldiğim noktada geçmişten bu yana ne yaşıyorsam şimdi de aynı şekilde onları elimde tutup, avucumda saklayıp çevremdeki dostlara, dinleyiciye paylaşmaya çalışıyorum. Geçmişte yaşadığım bir çocukluk var ama yeni bir şehirde yaşarken de alışmaya çalıştığım bir nokta var. Aradaki o büyük kaosa alışmak zorundasın. İçindeki çocuğu koruyabilmek aslında en büyük mevzu. Bir de çok genellemeler yaparım.

Neden?

Çünkü yalnızlığa inanan bir insan değilim. Yalnızlığı severim de öyle tek başına bir kenarda topluluk olarak bakınca köşede kalmayı sevmiyorum. 

Nasıl aşıyorsun bu yalnızlığı?

Genellikle evde, yaşadığım mahallede zaman geçiriyorum. Yazıp, çizerim. Bir şeyler okurum. Zaman zaman buhran dönemim olur. Son zamanlarda da böyle bir durumdayım aslında. 

‘BURASI BİR KAOS’

Yazıp, çizerken seni neler besliyor?

İstanbul, mahalle… İstanbul’un içerisindeki var olan o kaos seni hiçbir zaman köşeye sinen bir adam olmana izin vermiyor. Hareketin içerisinde olduğun zaman seni sürekli bir şeyler üretmeye itiyor. Burası bir kaos! Denge sağlamak için de hep bir ifade ediş şeklinde kendimi yormak istiyorum. Eğer bir şeyler üretemezsem çelişkiye düşüyorum. 

Kendini şarkılarda anlatırken nasıl oluyor da diğer insanlar kendilerinden bir şeyler buluyor?

Herkesin farklı hissiyatlar ile ortak noktada buluşması müthiş bir şey benim için. Bizi bir araya getiren müzik, bizi sarıyor ve iyileştiriyor. Bunun gücünü hissedip şarkılar ile sarıldığımız herkese minnet duyuyorum. O noktada da ‘Manuş’ giriyor devreye. Geçmişten bu zamana kadar göç etmişliğin ve Güney çocuğu olmanın vermiş olduğu bir şey var bende. Onun peşinden koşmaya, öğrenmeye devam ediyorum. 

‘LİSTE BAŞI HABERLERİNİ ALDIĞIMDA ELİM AYAĞIM TİTREDİ’

En çok satanlar listelerinde ismin dönüyor. Bu durum işine nasıl bir katkı sağladı? 

Liste başı haberlerini aldığımda elim ayağım titredi, gözlerim yaşardı. Haberi almadan önce evde patates kızartıyordum “ne oluyor” dedim kendi kendime. Gerçekten insanlar albümü sevdi, benimsedi. Kendilerinden bir şeyler buldular. Buna değer veriyor ve korumaya çalışıyorum. Son zamanların en popüler ismi diye anılmak tedirgin ediyor beni. Ulaşmak isteyip de bulunduğum bir anlam değil benim için. Zamana, mekâna, geleceğe dair ne varsa ondan yanayım

“Kent Halk Ozan”ı diyorlar. Kentte yaşamak sanatına nasıl bir katkı sağladı?

Memleketimizin kıymetlileri halk ozanı dediğimiz kişiler Neşet Ertaşlar, Âşık Mahsuni Şerifler, Erkan Oğurlar… Tarihe, zamana hatırası büyük yükler bırakan güzelim insanlar hepsi. Türkülerle büyüyüp, kozmopolit bir yaşamın, İstanbul’un tam ortasında bir şeyleri ifade etmeyi çoğul yansıması olarak tarif ediyorum ben. Büyümek, göç etmek ve çoğalmak...