Derdimiz üzüm yemek mi bağcıyı dövmek mi?

Bir toplumsal meseleyi tartışırken ezberler ve bir günah keçisi bulup kolaycı saldırılarla gündem oluşturmak yerine gerçekten aileyi ve kadını dert edinerek yapıcı ve çözüm odaklı bir yaklaşım sergilemek en güzeli.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

‘Aile’yi korumak’, ‘kadına yönelik şiddeti durdurmak’ bir süredir gündemimizden düşmeyen iki başlık. Mesele kayıkçı kavgasına dönüştüğü için aklı selim olarak konuşmak ve tartışmak zorlaştı. Aile ve kadın etrafındaki bütün olumsuzlukları bir uluslar arası anlaşmaya bağlamak işin en kolay yanı. Ve tüm sorunların bir anlaşmayla çözüleceğini düşünmek de oldukça iyi niyetli bir yaklaşım.

Mesele ‘insan’ olmak ve ‘insan’a saygı duymak, insanı sevmekte düğümleniyor aslında. Bireyi kutsayan ve biricikleştiren modern çağ, birlikte yaşama kültürünü de dinamitledi çok uzun zaman önce. Geriye birbirine tahammülsüz, kendi kabullerinden başkasına hayat hakkı tanımayan benmerkezci tipler kaldı ve giderek evlilikler de kadın-erkek arasında bir güç ve iktidar savaşına dönüştü. Oysa evlilik ‘biz’ olma sanatıdır. Birbirini tamamlama, iki farklı dünyadan yepyeni ve güzel bir hayat kurabilme yolculuğudur. Ancak evliliğe yüklenen anlamlar değişince, her biri kendini dünyanın merkezinde zanneden iki insanın o yolculuğu sürdürmesi imkânsızlaştı. Geleneksel kodlarla ‘kadın evden çıktı evlilikler dağıldı’ ezberinin peşi sıra gitmek de sosyoloji ve toplumbilimlerden habersiz ataerkil bir yaklaşımın ürünü. Zira kadın tarih boyunca ev merkezli yaşamı kurmakla birlikte toplumsal hayatın da manivelası oldu. Israrla kadını evde olmaya zorlayan erkeklerin nicedir evlerine misafir gibi uğradığı gerçeği de hepimizin malumu. Yani topyekûn evden uzaklaştık. Hepimizin yaşam alanı artık evlerimiz değil avmler, kafeler. Birbirimizi kandırmayalım.

Hâsılı bir toplumsal meseleyi tartışırken ezberlerin tuzağına düşmek ve bir günah keçisi bulup kolaycı saldırılarla gündem oluşturmak yerine gerçekten aileyi ve kadını dert edinerek yapıcı, çözüm odaklı bir yaklaşım sergilemek en güzeli.

Sözgelimi İstanbul Sözleşmesi’nin verdiği tahribattan söz edildiği kadar medyada aileyi hedef alan, kadına yönelik şiddeti besleyen içeriklerle, dizi ve programlarla mücadele etsek, bu konuda yaptırımların gündeme gelmesi için baskı gücü oluştursak, RTÜK’ün sigara ve alkol hassasiyetini bu konularda da göstermesi için talepkâr olsak eminim daha etkin sonuçlar alabiliriz. Misal, sevgilisine şiddet uyguladığı için Ozan Güven’e tepki gösteren senaristler, yapım şirketlerine de ‘Biz bundan sonra kadına şiddet, taciz ve tecavüz içeren sahneler yazmıyoruz’ diye itiraz etseler ekranlar şiddetten biraz olsun arınmış olmaz mı?  

SOSYAL MEDYADA BAŞIBOŞLUK SON BULUYOR

Düne kadar sosyal medyada linç kültüründen, trol hesapların saldırılarından, insanların hiçbir etik ve ahlak kuralı tanımaksızın birbirine en ağır küfürleri edebilmesinden yakınanlar AK Parti tarafından hazırlanan sosyal medya düzenlemesini ‘sansür’ çığlıklarıyla karşıladı.

AK Parti tarafından çalışılan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a sunulan 11 maddelik sosyal medya düzenlemesinin, Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmesinin ardından kıyametler koptu.

Oysa birilerinin ‘özgürlük’ olarak tanımladığı bu başıboş ortam, sürekli itibar suikastlerinin yapıldığı, cehaletin, saygısızlığın, gizli kimliklerle kötücül her tür cümlenin kurulabildiği bir bataklığa dönüşmüştü.

PEKİ BU ÇOK KORKULAN DÜZENLEMELER NELER?

Düzenleme ile bundan sonra sosyal medyada işlenen suçlara daha hızlı müdahale edilecek. Mahkeme kararına karşın 24 saat içinde içeriği kaldırmayan şirketler tazminat ödeyecek. Kişisel hakların ihlali ve sosyal hayatin gizliliği kapsamındaki içeriklerin kaldırılması için yapılan başvuruyu (mahkeme kararı olmadan) en geç 48 saat içinde yanıtlamak zorunda olacak. Suç teşkil eden içerik kaldırılmazsa bir milyon liraya kadar varabilecek cezalar gelecek. Kullanıcı sayısı bir milyonun üstündeki sosyal medya şirketleri Türkiye’de temsilcilik açmak zorunda olacak. Temsilcilik açmayan kuruluşlara faaliyet izne verilmeyecek. Kullanıcı verileri Türkiye’de barındırılacak. Kaldı ki kullanıcı verileri ile ilgili özellikle TikTok gibi uygulamaların nasıl suçlara kapı araladığını bilen biliyor.

En önemli maddelerden biri de Terör, iftira, küfür, kadın ve çocuk istismarı, suç ve suçluyu övme, şiddeti özendirme, kamu düzenini bozma ve nefret suçları ile ilgili düzenleme. Bundan sonra sosyal medyada bu tür suçlar işlendiğinde yaptırımsız kalmayacak. Yasalarda suç sayılan her fiil sosyal medya paylaşımları için de geçerli olacak.