aysun.yildiz@aksam.com.tr
Flamenko’nun prensleri Los Vivancos yepyeni gösterileri ‘Born To Dance’la bugün Tim Show Center’da dansseverlerle buluşuyor… Gösteri öncesi Los Vivancos’la bir araya geldik ve bilinmeyenlerini konuştuk.
Los Vivancos.... Bağlılık yemini... Okuma yazmayı bile öğrenmeden enstrüman çalmaya başlayan, aynı kanı taşıyan, flamenko ateşiyle sahneleri yakan kardeşlerin dans yemini. “Eğer şahinin yazgısı göğün en yükseklerine uçmaksa, bizim yazgımız da birlikte dans etmek” diyen Los Vivancos çocukluklarından bu yana hep birlikte dans eden kardeşlerden oluşuyor. Los Vivancos üyeleri küçükken ailelerine yaptıkları gösterileri birlikte gittikleri Barselona Dans Konservatuarı’yla profesyonel alana taşıdılar. Okul sonrası bir süre solo kariyer sürdüren kardeşler ayrı ayrı da başarılı çalışmalara imza attı. Eğitim hayatları Madrid’den Londra’ya, Vancouver’dan Hollanda’nın ünlü Bale Tiyatrosu’na uzanan Los Vivancos üyeleri 2004’te bir araya gelip Los Vivancos’u kurdular ve o günden bu yana katıldıkları televizyon programları, festivaller, A.B.D, Hollanda, Belçika, İngiltere, Kanada, Kolombiya, Fransa ve İspanya’da gerçekleştirdikleri özel gösterileriyle izleyenlere unutulmaz ve keyifli anlar yaşattılar. Los Vivancos yepyeni gösterileri ‘Born to Dance’ ile bugün TİM Show Center’da dansseverlerle buluşuyor. Gösteri öncesi grupla bir araya geldik ve bilinmeyenleri konuştuk.
KUNG FU FİGÜRLERİ VAR
Born To Dance üçüncü gösteriniz. Bu gösteride Los Vivancos kardeşler ne anlatıyor?
Bu gösteride dans ve teknolojinin uyumuyla farklı bir koreografi gerçekleştirdik. Müziklerimiz de buna uygun olarak klasikten modern pop şarkılarına kadar farklı tarzda şarkılardan oluşuyor. Bu anlamda en orijinal gösterilerimizden biri olduğunu söyleyebiliriz. Ama en özel tarafı sanırım bu gösteride dövüş sporlarından da ilham almamız oldu. Gösteride Kung Fu figürleri bile var.
Aynı zamanda müzikle ilgileniyor olmanız ve enstrüman çalmanızın gösterilerinize katkıları neler?
Öncelikle koreografilerimizde müzik aletlerimizle performans sergilediğimiz bölümler var. Onun dışında gösterilerin sounduna ve kullanılacak şarkılara karar verirken daha profesyonel gözle bakabiliyoruz ve istediğimiz soundu yakalayabiliyoruz. Born To Dance’te de Beethovendan günümüz şarkılarına kadar farklı birçok şarkıyı kendi füzyonumuzla sunduk.
Akrobasi ve dövüş sanatlarını koreografiye ekleme fikri nasıl doğdu?
Akrobasi ve dövüş sanatları zaten çocuk yaştan beri hayatımızın bir parçası. Sahnede çok güçlü bir dans var. Vücut kullanımımız önceki gösterilere göre daha esnek ve estetik. Dövüş sanatlarındaki figürleri dansla buluşturduk. Yani hem bir dans gösterisi hem de dövüş sanatları figürlerinin estetik bir sunumu diyebiliriz.
DANSIN YERİ AYRI
Hepiniz klasik kökenlesiniz ama aynı zamanda Flamenko’nun en usta temsilcilerisiniz. Farklı türleri bu kadar başarılı sunmanızın sırrı nedir?
Bizler zaten dansın içine doğduk. O yüzden gösterimizin adı da Born To Dance. Küçükken tanıştığımız ilk dans Flamenko. O yüzden bizler için bu dansın yeri ayrı. Konservatuvarda klasik bale eğitimi aldık ama sonrasında kendimizi dansla ilgili farklı türlerde de geliştirdik. Escuela Bolera, Klasik İspanyol, çağdaş ve modern dans stilleri, caz, hiphop, break dans eğitimi de aldık. Sahnede bu çeşitliliği sunmak bizi mutlu ediyor.
Bundan sonraki projeleriniz neler?
Swan Lake’in ve Seven Brides for Seven Brothers’ın adaptasyonu üzerinde çalışmak istiyoruz. Los Vivancos olarak bu aralar üzerinde düşündüğümüz projeler bunlar. Aynı zamanda Born To Dance’in turneleri devam ediyor.
ENERJİSİNİ SEVİYORUZ
Dansınızla birçok insanın hayranlığını kazandınız. Sizin hayran olduğunuz isimler kimler?
Dansçı olarak Joaquin Cortes ilham aldığımız isimlerden biri.
Bugün Los Vivancos’u İstanbul’da izleyeceğiz. Türkiye ve İstanbul sizin için ne ifade ediyor?
Yıllardır çok severek geldiğimiz büyülü bir şehir. Mimarisi ve kültürel dokusu bizleri çok etkiliyor. İstanbul’un enerjisini çok seviyoruz. Türk yemeklerini yemeyi de çok özlemiştik. Bugün TİM Show Center’a tüm dansseverleri bekliyoruz.