Çocukların geleceği çöplükte sanata dönüştü

Günümüz dünyasının büyük problemlerine sanatsal farkındalık yaratmak için yola çıkan Prof. Mehmet Kavukcu, AKŞAM Cumartesi'ye konuştu: “Çağdaş sanat dilini kullanarak, insanların eğlenerek tükkettiği malzemeleri aksine ben üretiyorum. Kurduğum oyun parkı, çocuklarımızın geleceğinin çevre kirliliğiyle nasıl tehdit altında olduğunu gösteriyor.”

YELİZ COŞKUN / yeliz.coskun@aksam.com.tr

Daha önce şiddet ve terör, ölüm ve sonsuzluk, doğa ve kent, tarihsel mimari, iklim, mülteci sorunu, şehir yapılanması gibi birçok kavram üzerine çalışmalar gerçekleştiren Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Dekanı Prof. Mehmet Kavukcu, yine atık üzerine yeni bir performans gerçekleştirdi. Performansını özellikle çöplükte bulunan oyuncaklar üzerinden kurgulayan Prof. Kavukcu, farkındalık oluşturmak için çıktığı yolculuğunu AKŞAM Cumartesi’ye anlattı.

SANAT SEVDAM AİLEDEN

Mehmet Hocam, adınızı gerçekleştirdiğiniz sıra dışı performanslarınızla duyuyoruz. Sizi daha yakından tanıyabilir miyiz?

1962 yılında Erzincan’da doğdum. Ailemin sanata ilgisi nedeniyle benim de sanatla ilişkim çocukluk yıllarımdan geliyor. Çocukken annem mimar, babam ressam olmamı isterdi. Kendisi hattat olan babam ilk resim/sanat öğretmenim diyebilirim. Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde dersler veriyorum. Aynı zamanda Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde Dekanlık görevimi yürütüyorum.

En son geçtiğimiz günlerde çevre kirliliğine dikkat çekmek için şehir çöplüğünde oyun parkı kurdunuz. Bu fikir aklınıza nerden geldi?

Son çalışmamdaki mekan Erzincan Şehir Çöplüğü, sürekli gördüğüm bir mekandı. İnsanların arzu-tüketim mekanizmaları bağlamında ele aldığım tüketim kültürünün israf/savurganlık yönünü ön plana çıkarmaya çalıştığım bir iş oldu. Çağdaş sanat dilini kullanarak, insanların eğlenerek tükkettiği ve çöpe dönüşen malzemeleri sonrasında işimde kullanarak-çöplükte eğlenerek – insanların yaptığının aksine ben üretiyorum. Yani aslında çöplükte sanat üreterek ve çöplüğü sanatsal bir nesneye dönüştürerek onu değiştirip dönüştürüyorum. Oyun parkı kurmak ve orada eğlenmek, bir anlamda, çalışmanın, geleceğimiz olan çocuklar üzerinden insanlığın geleceğinin çevre kirliliğiyle nasıl tehdit altında olduğunu gösteren tavrıydı. 

ŞİDDET VE TERÖR ÖNCELİK

Bugüne kadar birçok kez farkındalık oluşturmak için etkinlik performansı sergilediniz. Onlardan bahseder misiniz? 

İlk olarak temelde ülkemizde ve dünyada sürekli bir problem olan şiddet ve terör olaylarını ele aldığım ‘Şiddeti Düşünmek’ adlı 6 ayrı çalışma gerçekleştirdim. Soyut bir mimari formun içerisine kesik öküz başları yerleştirmiş ve ardından onu dondurarak Erzurum doğası üzerinden su ile buluşturarak buz kristalleri ile bütünleştirmiştim.  

DOĞAYA DA ŞİDDET VAR

Erzincan Munzur Dağı’nın tepesinde gerçekleştirdiğim performansta yerel ve ulusal renklerden siyah, kırmızı ve beyazı kullanmıştım. Ayrıca Türk kültürüyle simgesel ve anlamsal örtüşmeleri olan bir enstürman olan davulla S.O.S. çağrısı vermiş ve giderek artan şiddet ve terör olaylarına tepkimi göstermiştim. ‘Şiddeti Düşünmek: Yangınlar’ performansımda ele aldığım orman yangınları da şiddetin yine bir başka yönüne vurgu yapmaktadır. İnsanın kasıtlı veya sarsakça/tesadüfen yol açtığı doğaya karşı şiddet... Artan yangın oranları ve insanların tepkisizliği beni bu işi yapmaya itmişti. Toplumda farkındalık yaratarak bir an önce bir şeyler yapılmasını amaçlamaktaydım. Tabut performansımda, Rainer Maria Rilke’nin ‘Malte Laurids Brigge’in Notları’ adlı kitabında da yazdığı gibi ‘Meyve çekirdeği içinde nasıl taşırsa, insan da içinde ölümü öyle taşır’ gibi bir manayla insanın yaşadığı her an, içerisinde ölümü de taşıdığını vurgulamak istemiştim. Bu şekilde ölümüyle her yeri gezen insanın bazen toplum içerisinde karşılaştığı terör gibi şiddet olaylarında da durağan kalmasının aslında bir anlam ifade etmediğini de hatırlatmak isterim.

DUYARLI OLMAYA ÇALIŞIYORUM

Peki, bu performansların çıkış noktası nedir? Neden böyle bir farkındalık yaratmak istiyorsunuz?

Çıkış noktam genel anlamıyla doğa veya toplum oluyor. İnsanlığı yaralayan, geleceğini yok etmeye yönelik küçük ya da büyük toplumsal olaylara karşı duyarlı davranmaya çalışıyorum. Bunu da insanların refleksiyonunu amaçlayarak onlarında farkına varmalarını sağlamak için, kimi zaman irrite edici kimi zaman belleklerinde yer edecek şekilde yapmaya çalışıyorum. Kişisel olarak bir hoca ve baba olmam da, farkındalık yaratma çabamın bir başka yönüdür. Toplumsal olaylar karşısında duyarlı olmaya çalışıyorum çünkü insanlığı özellikle de geleceğimiz olan çocuklarımızı ve doğayı önemsemenin görevlerimden biri olduğunu düşünüyorum.

Hazırlıklar ne kadar sürüyor? Bu süreçlerden bahseder misiniz?

Bir çalışmanın düşünsel altyapısının olgunluk kazanması zaman alıyor. Ancak bu süreyi belirlemek mümkün değil. Süregelen toplumsal olaylar içerisinde yoğunluğu ve şiddeti artmış bir olayla karşılaştığımda onun üzerine düşünceler üretip, devamlı eskizler yaparım, düşünsel atyapısıyla ilgili notlar alır, yazılar yazarım. Bir yandan okumalarım oluyor tabii ve bu okumalar süreci uzatıyor. Sonrasında gerektiğinde bu fikirler üzerine etrafımdaki insanlarla konuşup tartışmaktan da kaçınmam. Bir kez işin eskizi tamamlandı mı sonrasında mekan seçimi, kullanılacak malzemelerin hazırlanması, sponsorluk arayışları da bir süre alıyor. 

Mekan seçimlerinde neye göre karar veriyorsunuz?

Kavram veya konunun mekanla ilişkisi, kullanılacak obje-mekan ilişkisi, mekanın anlatmak istediğim dille nasıl bir örtüşme sağlayacağı, mekanın yaşam izleri… Bunun gibi nedenler seçtiğim iç veya dış mekanlarda etkili oluyor. Ayrıca en önemli etkenlerden birisi de iklimin iş üzerinde ki etkisinin ne yönde olacağı…

ÇÖP ÜRETİMİ PROJESİ GENİŞLEYECEK

Proje sonunda karşılaştığınız tepkiler nasıl? 

İş sonrası genellikle ilgi ve odağın yüksek olduğu ve insanların çalışma üzerine sorular sorduğu bir süreç yaşıyorum. Bazen çok sert tepkiler de alıyorum tabii… Ancak bunlar genellikle ön gördüğüm tepkiler oluyor. Vermek istediğim mesajın yerine ulaştığını düşünüyorum.

Performanslarınızın yer aldığı kitabınız var değil mi? Buna benzer ya da daha farklı ve yaratıcı yeni projeleriniz var mı?

Evet iki kitabım var. İlki 2011 yılına kadar yaptığım enstalasyon ve performanslarımı içine aldığımız kitap. İkincisi ise 2011-2017 yılları arasında yaptığım enstalasyon ve performansları içeriyor. Yeni projelerim elbette var. Öncelikle, “Çöplük” performansımı da diğer performanslarım gibi bir seri olarak düşündüğüm için ileriki günlerde atık-çöp üretimiyle ilgili ikinci çalışma yapacağım. İstanbul üzerine birkaç projem var. Ayrıca bahar aylarında video ve fotoğraflarımla kuracağım bir sergimin olacağını söyleyebilirim.

Bir sonraki farkındalık yaratacağınız konu belli mi?

Zaten farklı konuları eş zamanlı olarak sürekli düşünen ve tartışan bir insanım. Toplumsal olaylara da duyarlı olmaya çalıştığım için konu var, tabii ki, sosyal ve toplumsal etkili problemler üzerinden