Çocuklar şiddete karşı duyarsızlaşıyor

EMİNE BIYIK
emine.biyik@aksam.com.tr

Yapılan bilimsel araştırmalar sosyal medyanın, çocukların sosyal yaşamını olumsuz yönde etkilediği ve zihinsel, ruhsal gelişimlerinde bozukluklara neden olduğunu söylüyor.  Günümüz koşullarında çocukların gelişim dönemlerini sosyal medya karşısında geçirmelerinin yarattığı olumsuz etkileri Ebeveyn Koçu Talyaa Vardar anlattı…

KAYGILARI TETİKLİYOR

Her türlü şiddet içeren videoların çocukların da hesaplarının olduğu sosyal medyada (Facebook) sürekli paylaşılmasıyla ilgili yapılmış pek çok araştırma var. Örneğin bir araştırmaya göre, çocuklar şiddete karşı duyarsızlaşıyor ve bir süre sonra şiddet normalleşiyor. Yürüttüğüm bir ebeveyn koçluğu atölyesinde bir annenin bu yöndeki paylaşımı dikkat çekiciydi: “Oğlum bana vuruyor ve bana ateş ederek öldürmeye çalışıyor. ‘Oğlum ölürüm’ dediğimdeyse, ‘olsun, yeniden dirilirsin, oyunlarda hep öyle oluyor’ diyor”... Çocuk için şiddet bir oyun halini almış. Zira belli bir yaşa gelene kadar çocuk, gerçekle oyunu ayrıştıramaz. Yine araştırma sonuçlarına göre, şiddet içeren mesajlara maruz kalmak, fazla hassas ve duyarlı çocuklardaysa, güvensizlik tetikleyici olabiliyor. Bazı korku ve kaygıları tetikliyor bu mesajlar. 

HER DUYGU BİR ENERJİDİR

Mesela birkaç ay önce üvey annesi tarafından işkenceye maruz kalan küçük bir çocuğun videoları sosyal medyada günlerce paylaşıldı. Bazı insanlar iyi niyetli bir biçimde uyarmak için de paylaşıyor. Sonuçta sosyal medyanın haber mecrası olma değeri de var. Ancak, çocukların bu tarz videoları izlemesine kesinlikle karşıyım ve doğru bulmuyorum. Ayrıca yetişkinlerin de sürekli bu mesajlara maruz kalmaları, beyin sağlığı açısından doğru değil. Farkında olalım ama bilinçaltımıza nasıl mesajlar yolladığımızı da fark edelim. Her duygu ve düşünce bir enerjidir, iç ve dış enerjimize bilinçli 

bir iradeyle sahip çıkmamız gerekir. 

POZİTİF DİSİPLİNLE YÖNETİN

Bunun önüne de çocuğunuzun yaşı gelmeden sosyal medyada hesap açmasına izin vermeyerek geçebilirsiniz. Ama bu yaptığınızın onu korumak için olduğu konusunda ikna edin. Bu konuda ısrarcı olun, dik durun ve esnemeyin. Ayrıca, dünyada ve Türkiye’de pek çok çocuk ve ergen, sanal âlemde yaşıtları ve yetişkinler tarafından, sözel ve görsel tacize de maruz kalıyor. İçsel dengeleri henüz oturmamış, hele de hassas yapıdaki bir çocuğun, daha gerçek dünya ve sanal dünya ayrımı henüz oturmamışken, bu risklere maruz kalmasını engellemek anne ve babanın sadece görevi değil, aynı zamanda ahlaki sorumluluğudur da. Bu konuda ne fazla naif olmanın bir anlamı var ne de fazla rahat olmanın. Farkında olmak ve pozitif bir disiplinle durumu yönetmek dünyaya çocuk getiren her anne-babanın vicdani sorumluluğudur. 

AKTİVİTELER YARATIN 

Çocuğa “televizyon izleyemezsin ya da tabletle oynayamazsın” demek yerine televizyon ve tabletten daha cazip aktiviteler önerilmeli, ebeveynlerin çocuklarla daha fazla vakit geçirmesi bu bağımlılık için güçlü bir çözüm. Çocuğu tamamen uzak tutmak gerçekçi bir çaba olmaz. Bu nedenle, yerine alternatif aktiviteler yaratmanız gerekir. Sürekli engellemek yerine, odağını başka yöne çevirecek ve onun gelişimini destekleyecek aktivite alternatiflerini artırmak gerekir ki çocuk can sıkıntısını ekranın karşısında pasif eğlence ile giderme ihtiyacı hissetmesin. Ayrıca, sınır koymak gerekir. 15 dakika, 30 dakika, 1 saat gibi... veya yemek hazır olana kadar, baba eve gelene kadar gibi... Çocuğunuz hangi dilden anlıyor ise, sınır koyma dilinizi aktiviteye veya zamana göre adapte edebilirsiniz. 

GÖZLEMLENEN OLUMSUZLUKLAR NELERDİR?

Yapılan araştırmaların sonucunda günümüz insanının yeni bağımlılık şeklinin adı ‘sanal tik’ olmuş durumda. Uzmanlar İnternet Bağımlılığı Bozukluğu’na (IAD) sahip insanların alkol ve sigara bağımlılarıyla aynı özellikler taşıdığını belirtiyor. Bu bağımlılığa sahip çocukların ise odaklanabilme kapasitesi daralıyor, odaklanma süreleri kısalıyor, dikkat bozukluğu artıyor, IAD oranı artıyor, şiddete duyarsızlık veya şiddete eğilim artıyor, sosyal ve duygusal gelişimi etkileniyor, görünür olma ihtiyacı insani paylaşımların önüne geçiyor. Ebeveynlerin doğru iletişim becerileriyle çocuklarının ekran ve sosyal medya kullanımını sınırlandırması gerekiyor. Kullanım 3 yaşında bir çocuk için maksimum 15-30 dakika iken, ilerleyen yaşlarda bir saate kadar çıkabilir. Uzmanlar, sosyal medya yaşı için en erken 13 yaşında olmalı diyor.