Çocuk sahibi olmanın önündeki engel, yaşam tarzı

Evlenme yaşının giderek yükselmesinin tüp bebek uygulamalarına olan ihtiyacı artırdığını söyleyen Op. Dr. Erbil Yağmur, yaş faktörüne ek olarak son yıllarda çevresel faktörler, endüstriyel ve genetiği değiştirilmiş gıdalarla beslenme ve modern şehir yaşamının getirdiği stres ve hareketsizliğin de çocuk sahibi olmayı zorlaştırdığına dikkat çekiyor.

GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com

Sağlık turizmi sözkonusu olunca ilk akla gelen estetik operasyonlar ve saç ekimi. Ancak tüp bebek uygulamaları için de dünyanın dört bir yanındaki hastalar Türkiye'yi tercih ediyor. Tüp bebek merkezlerinde kullanılan ileri teknolojilerle artık uygulamalardaki başarı oranları da çok yüksek. Ülkemizde evlilik yaşının yükselmesi, yanlış beslenme alışkanlıkları ve çevresel faktörler sebebiyle çocuk sahibi olmak giderek zorlaşıyor. Bu noktada yeni teknolojilerle desteklenmiş tüp bebek uygulamaları kullanarak eşlerin hayallerini gerçekleştiren Momart Tüp Bebek Merkezi Medikal Direktörü Op. Dr. Erbil YAĞMUR ve Op. Dr. Aziz İhsan TAVUZ ile tüp bebek uygulamalarında kullanılan yöntemleri, doğum oranlarını düşüren etkenleri konuştuk.

Op. Dr. Erbil YAĞMUR ve Op. Dr. Aziz İhsan TAVUZ

Türkiye son yıllarda sağlık turizmi açısından en çok tercih edilenlerden biri. Tüp bebek uygulamaları sağlık turizminde nasıl bir paya sahip? Momart olarak size başvuran hastaların oranı nedir yerli ve yabancı hasta olarak bakıldığında?

Op. Dr. Erbil YAĞMUR: Ülkemizdeki hekimler ve sağlık kuruluşları, alanlarında verilen tıbbi hizmet ve operasyonların yüksek nitelikli olması nedeniyle dünyanın pek çok ülkesinde yaşayan hastalar tarafından talep görüyor. Medyada çoğunlukla yer alan estetik operasyonlar ve saç ekimi haricinde çok fazla alan için de yabancı hastalar tedavilerinde ülkemizi tercih ediyor. Tüp bebek de bu alanlardan biri. Ülkemizin tüp bebek alanında önemli bir geçmişi ve dünya standartlarının üzerinde başarısı var. Doktorlarımızın ve embriyologlarımızın tecrübesi çok yüksek, bu alanda ülkemizden yapılan bilimsel çalışmalar da bilime önemli katkılar sağlıyor. Yüksek gebelik oranları ve tüm süreçte hasta memnuniyetinin oluşması ise ülkemizin bu konudaki başarısının devamlılığını sağlıyor.

Genel olarak eskiden beri tüp bebek için bizi tercih eden Doğu Avrupa ülkeleri ve Türki cumhuriyetleri vatandaşlarının yanı sıra son yıllarda Batı Avrupa ülkeleri, Kuzey ve Orta Afrika ve Arap yarımadasından da hastalarımız artmaya başladı.

Tüp bebek merkezleri de sağlık turizmi faaliyetleri kapsamında dünyanın daha geniş kısmında faaliyet yürütüyor. Merkezlerde çalışan tıbbi konularda bilgi sahibi ve yabancı dil bilen personeller de başarıda büyük pay sahibi. Başvuran çiftlerle henüz kendi ülkelerinde iken temas kurup, bazı tetkik ve hazırlıkların yaşadıkları ülkede yapılmasını sağlıyoruz. Bu şekilde henüz muayene etmemiş olsak dahi çiftin tedavi planı büyük ölçüde hazır oluyor. Tüp bebek tedavileri çifte özel planlama gerektiriyor ve genellikle hastalarımızın ülkemizde kalma süresi 20 gün ila 2 ay arasında değişebiliyor. Uzamış kalma sürelerinin bir kısmında aktif olarak doktor kontrolünde tedavi yapılmıyor, örneğin dondurulmuş embriyo transferi için rahmi hazırlama sürecinde böyle, bu dönemlerde çiftler tatil yörelerimizde tatil de yapabiliyor.

Dönemsel olarak değişmekle birlikte hastalarımızın yaklaşık yüzde 40'ı yabancı ülke pasaportu taşıyor.

Çocuk sahibi olamayan eşlerin en sık başvurduğu yöntemler hangileri? Tüp bebek tedavisinde ne tür yeni yöntemler kullanılıyor?

Op. Dr. Aziz İhsan TAVUZ: Yumurtlama tedavileri ya da aşılama gibi daha alt basamak infertilite tedavileri olsa da en çok uygulanan ve en başarılı sonuçlar sunan yöntem tüp bebek.

Gebe kalamama durumu ile bize başvuran çiftleri tıbbi yönden detaylı bir şekilde inceliyoruz. Tıbbi özgeçmişlerini ve halihazırdaki durumlarını muayene ve tetkikler ile ortaya koyuyoruz. Sonrasında hastaya özgü tedavi yaklaşımı belirleyerek en az müdahale ile sağlıklı canlı doğuma ulaştıracak yol hakkında çiftlere bilgi veriyoruz. Üreme organları ve üreme potansiyeline göre tedavi yaklaşımımız değişiklik gösteriyor. Genç hasta grubunda tüp bebek gereksinimi olanlara aşılama ile vakit kaybettirmek etik olmayacağı için hastaya ne gerekiyorsa o tedaviyi uyguluyoruz. "Önce zarar verme" ilkesi ile hastaya gerekmeyen hiçbir işlem uygulamıyoruz. İnfertilite alanındaki bilgi birikiminin ve uzmanların kişisel tecrübesinin artması çifte özel tedavi planlarının daha başarılı sonuçlar vermesini sağlıyor. İleri yaş ve yumurtalık rezervi ciddi azalmış hasta grubunda ise tedavinin başarı şansını şeffaf bir şekilde anlatıyoruz. Özellikle 45 yaşından itibaren başarı şansı oldukça düşük olmakla beraber, halen adet gören kadınlarda adet döneminin başında yaptığımız ultrason ile muayenede yumurta gelişimi görüldüğü takdirde tedavi deneyebiliyoruz.

Tedavide kullanmak üzere çok sayıda sperm arasından en iyilerini seçmek için PICSI ve Sperm Çip yöntemlerini uyguluyoruz. Öte yandan, sperm sorunlarına bağlı tekrarlayan başarısız denemeleri olan çiftlerde spermin testis içinden iğneyle çekilerek alınması(TESA) da geçmişe nazaran daha sık kullandığımız ve yüz güldürücü sonuçlar veren bir yöntem.

Yine merkezimizde kullandığımız bir diğer teknoloji, yumurtalara uyguladığımız Piezoelektrik aktivasyonu sistemi ile yumurtaların sperm tarafından döllenme olasılığını arttırabiliyoruz. Embriyo gelişim aşamalarını gerçek zamanlı olarak gösteren cihazlarımız sayesinde, hem embriyoyu görmek için özel ortamından dışarı çıkarmamız gerekmiyor, hem de embriyo gelişimlerini çok net olarak görüp hangi embriyoyu rahme transfer edeceğimizi daha doğru seçebiliyoruz. Son yıllarda genetik biliminde yaşanan gelişmeler sayesinde embriyolardan birkaç hücre alıp onlarda pek çok anormallik ve hastalığı tarayabiliyoruz. Down sendromu gibi kromozom sorunları ya da SMA, Akdeniz Anemisi ve benzeri gen hastalıkları bu şekilde yüksek güvenilirlikle taranabiliyor. Bu çalışmalar tekrarlayan tüp bebek başarısızlıklarında ve tekrarlayan düşüklerde de sağlıklı bebeğe ulaşma oranımızı artırıyor. Genetik testler ile embriyonun kromozom yapısını öğrenebiliyoruz.

Evlenme yaşının yükselmesi tüp bebek yöntemine ihtiyacı artırdı mı? Hangi yaş grupları için tüp bebek tedavisini önerirsiniz?

Dr. E. YAĞMUR: Son 20 yıla baktığımızda toplumda ortalama evlilik yaşının arttığını görebiliyoruz. Bunun tüp bebek tedavilerinde artışla paralellik göstermesi beklenen bir sonuç. Bu noktada hem doğal yolla hem tüp bebek tedavileri ile gebelik şansını en çok etkileyen parametrenin kadın yaşı olduğunu belirtmek gerekir. Diğer tüm sebepler için bir çözüm bulunabilirken, ileri kadın yaşı için zamanı geri almak gibi bir seçeneğimiz yok maalesef. Bizim alanımız için ileri kadın yaşı sınırı 39 yaştır. 35 yaşından itibaren yumurta kalitesinde azalma, daha önemlisi oluşacak embriyonun genetik yapısında anomali olma ihtimali artar. Bu da ya gebelik oluşmama ya da düşük yapma riskini arttırır.

Yaş faktörüne ek olarak son yıllarda infertil çiftlerde artış olmasının diğer nedenlerinden bazıları çevresel faktörler, endüstriyel ve genetiği değiştirilmiş gıdalarla beslenme ve modern şehir yaşamının getirdiği stres ve hareketsizlik gibi olumsuzluklardır. Tüm bunlar üst üste konduğunda genel sağlığımıza ve üreme sağlığımıza zarar verir. Bu da bireylerin istediği zaman istediği sayıda çocuk sahibi olmasına engel olabilir.

Geleneksel olarak belirli bir süre içerisinde gebelik oluşmayan çiftlere mutlaka vakit kaybetmeden bir infertilite uzmanına başvurmalarını öneririz. Gebeliğe engel bir durum varsa geç kalınmadan tespit edilmesi açısından bu oldukça önemlidir.

Eşler hangi durumlarda tüp bebek tedavisine başlamalı?

Dr. İ. TAVUZ: Genel kitabi bilgiye göre kadın 35 yaşından küçükse 1 yıl, 35 yaşından büyükse 6 ay korunmasız düzenli cinsel ilişkiye rağmen gebe kalamama durumuna infertilite diyoruz. Bu durumda gerekli araştırmalar ve gerekirse tedavilere başlanıyor. Gebe kalmayı planlayan çiftlere genel kontrollerini yaptırmak üzere bir infertilite uzmanına başvurmalarını öneriyoruz. Rutin kontroller yapıldıktan sonra sağlıklı bir gebelik süreci yaşamaya engel bir durum yok ise, o zaman doğal yollarla gebelik oluşmasını bekliyoruz. Oluşmadığı takdirde tekrar görüşerek araştırmamızı derinleştirmeyi, bazı ek tetkikler isteyerek gebelik oluşmasına engel olabilecek faktörleri bularak çözmeyi hedefliyoruz.

İnfertiliteye neden olan sebeplerden bazıları düzeltildikten sonra doğal yolla gebeliklerle karşılaşabiliyoruz. Genellikle yanlış yaşam tarzı alışkanlıkları, metabolik ve endokrin nedenleri düzelttiğimizde, diğer şartlar uygun ise, doğal yolla gebelik oluşması olasılığı bulunuyor. Bazı durumlarda da tüp bebek tedavisi uygulanması, sağlıklı bir gebeliğe kavuşmak için gerekli oluyor. Biz her başvuran çiftimize alelacele tüp bebek hazırlığına başlamıyoruz. Önce tıbbi özgeçmişi, genel vücut sağlığını ve üreme sistemi sağlığını detaylıca kontrol ediyoruz. Çünkü gereken tedaviler yapılmaz ve önlemler alınmaz ise tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları yaşamak kaçınılmaz olur.

Genetik ayıklama ile tüp bebek tedavisi nedir? Neden yapılmalıdır?

Dr. E. YAĞMUR: Tekrarlayan tüp bebek başarısızlıkları, tekrarlayan gebelik kayıpları olan ya da genetik aktarılabilen bir sağlık sorunu olan çiftlerde embriyolara genetik test uygulanmasını öneriyoruz. Kadın yaşı ileri olduğunda da bu tekniği uygun çiftlerde kullanıyoruz. Bu hastalarımızın embriyolarından 5. güne ulaşanlardan 5-6 hücre alarak embriyoları donduruyoruz. Alınan hücreler genetik laboratuvarında test edilerek 10-15 gün içinde sonuç veriliyor. Yeni nesil genetik testler ile embriyonun kromozom sayısı ve yapısına, ailede aktarılan bir tek gen hastalığı varsa bunun embriyoda olup olmadığına bakılabiliyor.

Teknik olarak bu testler sonucunda kromozomal cinsiyet tespit edilebilse de ülkemizde geçerli yönetmeliğe göre bunun bildirilmesi yasak olduğundan biz hekimlere dahi cinsiyet bilgisi verilmez. Embriyolara genetik test gerektiren bir diğer durum da lösemi hastası ilik nakli bekleyen çocuklara doku uyumu olan kardeş istenmesidir. Bu durumlarda yeni nesil genetik testler ile HLA doku uyumu olan donör olabilecek genetik yapıdaki embriyo seçilebilmektedir. Bu embriyolar ile sağlanan gebelikler birçok çocuğun hayatının kurtulmasına vesile olmuştur.

Beslenme ve yaşam tarzının gebeliğe nasıl bir etkisi var? Tüp bebeğe ihtiyaç duymadan bebek sahibi olmak isteyenlerin nelere dikkat etmesi gerekir?

Dr. E. YAĞMUR: Şehirleşme ile modern toplumlarda yaşam tarzı ve beslenme üreme sağlığına en çok zarar veren konu olabilir. Hareketsiz çalışma şekli, mesai sonrası yürüyüş yerine kafelerde oturarak aşırı şekerli ve kalorili içecekler tüketmek, ev yemeği yerine dışardan karbonhidrat ve yağ yükü fazla besinlerle öğünleri geçiştirmek, sınır tanımayan endüstrinin yeni katkı maddeleriyle geliştirdiği zararlı alışkanlıklar ve doğallıktan uzak diğer tüm müdahaleler vücudumuzdaki dengeleri alt üst ediyor. Metabolik, hormonal ve psikolojik etkileri vücutta bir kısır döngü halinde bozulmalara yol açıyor.

Beslenme ve yaşam tarzındaki düzensizlikler; yumurta kalitesi, sperm kalitesi embriyo kalitesi ve embriyonun rahme tutunmasını doğrudan etkileyen bozukluklara yol açıyor.

Mümkün olduğunca organik kaynaklı beslenme, sigara ve alkolden uzak durma, dengeli ve düzenli beslenme, kiloyu kontrol altında tutma, stres seviyesini azaltma ve günlük hareket miktarını arttırma, genel sağlığa dolayısıyla gebelikle ilgili süreçlere olumlu etki eder.