GÜLCAN TEZCAN / gulcantezcann@gmail.com
Küresel ölçekte aile yapısına yönelik tehdit ve tehlikeleri afaki komplo teorileri kategorisinden çıkarıp bilimsel veriler, analizler ve değerlendirmeler ile somut bir biçimde ortaya koyan Prof. Mustafa Merter'in Hekaton'la Son Tango/Aileyi İfsad Etme ve İnsanlığı Yeniden Yapılandırma Küresel Projesi'nin Bir Meta-Analizi adlı kitabı Aralık ayında okurla buluştu. Araştırma dalında Türkiye Yazarlar Birliğinin (TYB) "2023 Yılı Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülleri" ne değer görülen kitap bütüncül bir bakış ile karşı karşıya olduğumuz tehdide dikkat çekiyor. Türkiye'de ilk kez LGBT ve diğer marjinal akımlar üzerine bilimsel, psikiyatrik ve sosyolojik olarak kapsamlı bir çalışma sunan Dr. Mustafa Merter yeni medyanın da etkin rol oynadığı cinsel kimlik karmaşası üzerine beş ana konu başlığı altında hem dünya hem de ülkemiz adına geniş çaplı araştırmaların sonuçlarını aktarırken meseleye devlet ve toplum bazlı çözüm önerileri getiriyor.
Bu kapsamlı araştırmada kadın ve erkek kimliklerinin hangi argümanlarla ters yüz edildiğini, aile, toplum ve değerlerin nasıl ayağımızın altından çekilip alındığını anlatan Prof. Merter, onların yerine neyin ikame edilmek istenildiğine de dikkat çekiyor. 'Varolmak istiyorsan özgürce bütün potansiyelini yaşa' mesajı ile tüm sınır ve ahlâkî ilkelerin yok sayılıp insanın karanlık yönüne hizmet eden her türlü sapmaya alan açıldığına işaret eden Merter, yeni materyalizm, cinsel kimlik, nefret söylemi, akademik objektiflik ve insan hakları gibi içi boşaltılan söylemlere dair okura en kapsamlı bilimsel araştırmalardan birini sunuyor. Merter'e kitaba dair girizgâh bâbında birkaç soru yönelttik.
Bu kitapta sadece tespitleriniz ve teşhislerinizin yanında çok net çözüm yolları da sıralıyorsunuz. İnsanlığı hedef alan böylesi zorlu bir savaşı neden bu kadar geç fark ettik?
Çünkü çok iyi kamufle ediyorlar kendilerini ve bütün medya onların tekelinde. Hollywood, sosyal medya, Google ellerinde. Dolayısıyla tek yönlü bir akış var. Kitapta detaylandırdığım bütün bu gerçekler anlatılmıyor. Bu yüzden olayı fark edemedik.
Toplumsal cinsiyet eşitliği kavramını bu korkunç projenin bir parçası olarak işaretliyorsunuz. Kast ettiğiniz nedir tam olarak?
Sen kadının çalışmasını istemiyor musun diyorlar. Tabi ki üniversiteye gidecek, mesleğini yapacak. Bu başka bir şey. Anneliği teşvik ederek bu yapılamaz mı?
O dengeyi nasıl kuracağız?
O noktada Aileyi İfsad Etme ve İnsanlığı Yeniden Yapılandırma Küresel Projesi'ne karşı koymak için kurulacak Sosyal Stratejik Araştırma Enstitüsü'nün tavsiyeleri ile yeni bir model oluşturmamız lâzım. Evvela kadınların evlilik yaşının 30'a yükselmesinin zararını anlatmamız gerekiyor. Terazinin bir kefesine zararları koyalım diğerine avantajları koyalım. Mesleğinde arzu ettiği noktaya gelmiş birçok hanımefendi bana terapiye geliyor. 40 yaşına gelmiş evlenmemiş, çocukları yok ve depresyondalar. "Yapmak istediğim her şeye eriştim, depresyonum nereden kaynaklı?' diye soruyorlar. Buna cevap verebilmek için ince psikolojiyi bilmemiz lâzım. Hanımefendilerin cemal yönünün yaşanması bir lüks değil zarurettir. Kitapta detayları ile anlatıyorum. Psikolojiyi anlamadan, nefs ilmini anlamadan bunun cevabını veremeyiz. İbni Arabi hazretleri bir hanımefendide cemal sıfatının yani merhamet, muhabbet, yaratıcılık, sezgisellik ve estetik özelliklerinin açığa çıkmaması nefesini tutan bir insana benzer diyor. Hem somatik hem psikolojik açıdan soruna yol açar. Bugün iki kadından bir tanesi antidepresan alıyor.
İnce psikoloji dediğiniz şeyle pek karşılaşmıyoruz. Psikoloji bize sürekli kendini gerçekleştirmekten bahsediyor...
Aklı karışık, Rabbi ile irtibatını kesmiş bir psikolojiden hareket ederek onların söylediklerini tekrar ediyorlar. İnsanı bilmiyorlar ki! Rabbiyle kavgalı bir medeniyetin çıkardığı psikolojiden bahsediyoruz. Kullanma kılavuzunu okumadan nasıl bir çamaşır makinesini çalıştıramazsak Kur'an-ı Azimüşşân'ı okumadan, Hadis-i Şerifleri okumadan, tasavvuf üzerine bilgisi olmadan da insanı anlayamayız. Bu kadar basit! Onlar körlerin fili tanımladığı gibi biri bacağını tutuyor insan sütundur diyor. Öbürü kuyruğunu tutuyor insan kamçıdır diyor. Mesnevi Şerif'te geçer bu. Batı tamamen kör psikoloji konusunda. İnsan psikolojisi her gün daha kötüye gidiyor. Böyle bir çelişki olabilir mi? Ben bir Onkolog ile otursam bana diyecek ki 'Arkadaş kanser tedavisi konusunda şu ilaçları çıkardık, insan ömrü uzadı, şunları yapıyoruz, şöyle tedaviler ortaya çıktı. Siz ne yaptınız?' dediğinde ne diyeceğim? Psikolog ve psikiyatrların, onların yaptığı yayınların sayısı arttıkça insan psikolojisi daha kötüye gidiyor. Bu büyük bir çelişki! Niye? Çünkü kullanma kılavuzu unuttuk.
Türkiye'deki psikologlar, psikiyatrlar bu noktaya gelir mi sizce?
Psikiyatrlarda üç kesim var. Biri bilimsel Materyalizm dinine bağlı. Neticede onlara göre insan veri birikiminden başka bir şey değil. İkincisi ortada olanlar; bir şeylerin eksikliğini seziyorlar. Bir şeyler yanlış gidiyor, o arada bir şey yapabiliriz diyorlar. Üçüncü grup da bana ne ya diyenler. İkinci grup üzerinden belki bir şeyler yapılabilir.
Toplumumuzda azalan erkek kimliği sorunu var. Erkeğin kimliğinden, sorumluluklarından uzaklaşmasından dolayı kadınların o sorumlulukları yükleniyor. Bir de erkekliği şiddet göstermek olarak algılayan bir kabul söz konusu. Bunu nasıl aşacağız?
Kadın ve erkeğin ince ayarının tekrardan yapılması lâzım. Erkeklerin de ayarı bozuk. Ama ben şunu savunuyorum; cemalini korumuş bir hanımefendi erkeği de kurtarabilir. Ama karşısında erkek gibi bir kadın varsa o şansını yitiriyor. Kadın zor durumlarda tabi erkek gibi olacak. Mesela İstiklal Savaşı'nda annelerimiz, ninelerimiz kocası cephede ölmüş erkek gibi mücadele vermek zorunda kalmış. Ama kadının celal sıfatından kaynaklı özelliklerine erkeklerin ihtiyacı var. Bu bakımdan erkeklerin kurtarıcısı kadınlar.
Kavramlarımızda mı bir sıkıntı var? Otoriteyi yanlış anlıyoruz, cinsiyeti, kadını, erkeği yanlış anlıyoruz. N'apmak gerekiyor bu durumda?
Hatalarımızı gözden geçirerek psikolojiyi en baştan yazmak lâzım. Biz neler yaptık, neyi değiştirebiliriz? Kadınlardaki yüzde 40 oranında depresyon var. Niye fazla depresyon var Çünkü kadınlar daha hassas.
Aileye yönelik küresel saldırılara karşı koymak için bir Stratejik Araştırmalar Merkezi kurulmasından bahsediyorsunuz. Böyle bir yapıya neden ihtiyaç var? Bu yapı ve beraberinde getirilecek bazı kural ve kısıtlar özgürlüğe müdahale gibi algılanmaz mı?
Öyle diyecekler, o reklamı yapacaklar. Biz ne yaparsak yapalım adamlar otoriteyi yok etmek istiyor. Dertleri toplumların iyiliği değil, dertleri insanların zihnini manipüle etmek. Bu tür bir yapısal çözüm merkezi oluştuğunda partiler üzerinden hemen çalışmaya başlayacaklar. Böyle bir çalışmaya gidersek herkesin bu konuda uyanık olması ve oyuna gelmemesi lâzım. Biz Müslümanlar okumuyoruz, araştırmıyoruz. Meseleye gelecek nesillerin korunması olarak bakmak şart.
SÖZDE ÖZGÜRLÜK DAYATMAYA BAHANE!
Küresel boyutlarda eş zamanlı olarak teşvik edilen cinsel sapıklıklarına asıl amaca yönelik bir bahane olduğunu J.Butler şöyle açıklamıştı: "Gerçekten de uluslararası lezbiyen ve gay gündeminin görevi, gerçekliğin yeniden yaratılmasından, insanın yeniden oluşturulmasından ve neyin yaşanabilir olup neyin yaşanamaz olduğu sorusunun arabuluculuğundan başka bir şey değildir." Yani insan hakları, özgürlük, kişisel seçim, tercih gibi söylemlerin hepsi kurgulanmış bahanelerdir; insanlık yeniden yapılandırılmak istenmekte ve her türlü cinsel sapıklık veya cinsiyetsizlik yuvalardan başlanarak ilk ve ortaokullarda, lise ve üniversitelerde bu amaç doğrultusunda en üst düzeyde kullanılmaktadır.