ALİ DEMİRTAŞ / ali.demirtas@aksam.com.tr
Uzun zamandır seyircisini K! Kültüral Performing Arts Sahnesi'nde ağırlayan yazar Jean Genet'in Paravanlar adlı oyunu, profesyonel ekipmanlar eşliğinde filme aktarıldı. Böylece sezon boyunca gösterimlerine çevrimiçi ortamda devam edecek olan oyun, savaşta geçen maskeli bir baloyu tasvir ediyor. Türkiye'de ilk kez profesyonel bir topluluk tarafından sahnelenen oyun, özgürlüğü, hakları, estetiği ve varoluşu yeniden düşünmenin yollarını arıyor. Cezayir Savaşı'ndan ilhamla tüm yaşam hikayesini son kez bir oyun aracılığıyla ortaya koyan Jean Genet'in "Yazma mutluluğu duygusunu bir kere tanıdım, o da Paravanlar'ı yazarken..." diye söz ettiği oyunun bir sonraki gösterimi ise 27 Şubat'ta.
GENET'İN TILSIMI BÜNYEME İŞLEDİ
Oyunu uyarlayan ve yöneten Yağmur Yağmur, Paravanlar'ı sahneye taşıma fikrinin nasıl ortaya çıktığını şöyle anlatıyor: "Oyunu okuduğum lise yıllarından itibaren son derece sıra dışı, gerçeğin etrafında onu büyük bir alaya alarak sürekli dans eden, kendi gerçekliğini de an be an bozguna uğratan, şiirsel, çetrefilli, güçlü ideolojisini daha da güçlü bir estetik önermeyle dikte eden bu hikâye, beyin kıvrımlarımda sürekli dolanıyordu. Jean Genet, kendi yüzyılında içine doğduğu karanlıktan bugüne ışık tutmaya devam eden bir deha. Varoluşçu edebiyatla ve başka türlü bir tiyatroyla çok küçük yaşlardan itibaren derin bir bağım var. Ustanın o tılsımlı, lanetli ve sıra dışı toz bulutu bünyeme işlemiş olabilir. 2017 itibari ile K! Kültüral Performing Arts sahne olarak hayata geçtiğinde, kendimi metni çalışırken ve sahneye uyarlarken buldum. Oyunun üç kez bütün oyuncuları değişti. En son 2019 baharında şimdiki çok değerli oyuncu arkadaşlarım ve tasarımcı dostlarımla bir araya geldik ve bugün izlediğiniz oyunu çıkardık. Oyunun tüm sürecinin hepimizi aşan, çok güçlü bir metafizik yanı olduğunu düşünüyorum."
OYUNUN BENDEKİ YERİ EMSALSİZ
Yağmur, oyunun hazırlık ve ortaya çıkış sürecindeki motivasyonunu ise şöyle özetliyor: "Hikâye resmen kendini anlatmam için ısrar etti ve "Bu hikâyeyi sahnede anlatmadan ölemezsin" dedi bana. Ömrümün sonuna kadar unutamayacağım bir süreç. Dev bir oyun Paravanlar. Demir leblebi gibiydi. Hem arka planıyla hem de sahnede gördüğümüz var oluş biçimiyle çok sıkı bir okuldu. Tılsımı ve tiyatral yolculuğumdaki yeri çok büyük."
Yağmur Yağmur, oyunun iki sezon dolu dolu devam ettiğini ancak pandeminin bu süreci olumsuz yönde etkilediğini söylüyor: "Kalabalık kadrolu olması ve sahne üzerinde tüm oyuncuların yakın planda olduğu bire bir sahnelerin fazlalığı dolayısıyla fiziksel olarak oynanması mümkün olamazdı. Biz de hem sahnelendiğinde oyunu yakalayamayan seyircimize hem de dünyanın dört bir yanından izleme ihtimali olabilecek potansiyel seyircilerimize ulaşabilmek adına, arşiv değeri taşıyan bir çalışma yapmak istedik. Filmle tiyatro arasında melez bir tür olan, "tiyatro filmi" konseptinde oyunumuzu dijital platforma aktardık."
ZELİHA GÜRSOY: KULLAN-AT DEĞİL KABUL ET VE DÖNÜŞTÜR
Paravanlar birçok oyunun yakalayamayacağı kadar uzun bir süre sahnede kaldı. Benim için tılsımını her zaman koruyacak. Bir grup insanın bir düşün üzerinde yoğunlaşıp o dilden ilişki kurmaları hissi bana iyi hissettiriyor. Kullan at değil de kabul et ve dönüştür. Günümüzde çok göremediğimiz bir şey. Herkes herkesi çok sevmek zorunda değil. Bizi aynı noktada kavrayan daha çok nefretimiz zaten, nefret ettiğimiz ve değiştirmek istediğimiz şeylere karşı duruşumuz, sevgimizse bizi farklılaştırıp biz yapıyor.
MUSA CAN PEKCAN: BU FIRSATI KAÇIRAMAZDIM
Jean Genet gibi bir düşünürün "yazma zevkini tattığım oyun" dediği Paravanlar'ın başrolünü oynama fırsatını kaçıramazdım. Yağmur'un dijital sahnede yaptıklarını beğenerek takip ediyordum, Kültüral'da kurduğu evrenin içinde olmak istedim. Çocukluğumda lunaparkta aynalar vardı. Her bir aynada başka türlü görünürdük. Paravanlar bana orayı hatırlatıyor. Genet'nin imge ve ironilerle dolu dünyasında uyumsuz bir adam olan Said'i oynamak beni zaman zaman kavram karmaşasının içine sürükledi.
ÇİĞDEM YILDIZ: OYUNDA ÇİRKİNLİĞİMİZ VE GÜZELLİĞİMİZLE ALAY EDİYORUZ
Paravanlar oyununu konservatuvarda okumuş ve "Bu oyunu bir yöneten çıkarsa ben de oynarım!" diye, sahnelenemeyeceğine vurgu yaparak alay etmiştim. Dokuz yıl sonra karşıma çıktı. Yağmur'la konuştuk. Uyarlaması, fikri, tasarımı, vs. bir yana, sadece iddiası bile beni etkilemiş ve meraklandırmıştı. Bunu deneyimlemek istedim, iyi ki de öyle oldu. Metnin kendi ve rejisi gibi katman katman, sahnede uygulanış biçimi bakımından oynadıkça değişen, gelişen zihinsel ve duygusal ve hatta fiziksel bir yoğunluğu var. Konusu bakımından ise yıpratıcı 'gelişen' insanlığın tarihler boyunca zerre değişmeyen katliam politikası... Orada yine Genet devreye giriyor. Onun o çok yönlü bakış açısı ve Yağmur'un katmanlı rejisi içinde acımızla, varoluşumuzdan gelen çirkinliğimiz ve güzelliğimizle alay ediyoruz bir manada. Ajitasyon yapmıyoruz bununla birlikte oyunu bilinçli bir deliryum ve manik ajitasyon arasında oynuyoruz. Doğrudan bir anlatım olmadığı için bu rolleri yaratma aşamasında elbette çok çalıştık, zorlandık... Oyun uzun ve sürekli sahnedeyiz, bir değil birden fazla rol canlandırıyoruz.