Ceren Gündoğdu: Türküler ilham kaynağım oldu

Müzik dolu bir evde büyüyen genç sanatçı Ceren Gündoğdu, Kapalı Gözlerle adını verdiği ilk albümünü yayınladı. Daha önce birçok tekliyle müzikseverlerle buluşan Gündoğdu, “Besteler yapmamda, özgün bir müzik dili oluşturmamda türkülerin içten anlatımı ve güçlü melodileri bana ilham kaynağı oldu. Albümde de Türk müziğinin yansımalarını duyacaksınız” dedi.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Saf, temiz, naif ve duygulu sesi ile son yılların dikkat çeken sanatçılarından Ceren Gündoğdu, besteleri kendine ait yedi parçadan oluşan Kapalı Gözlerle albümü ile dinleyicilerinin karşısında. Tepetaklak ve Kardan Adam teklileri ile müzik dünyasına adım atan Gündoğdu aslında müzik içinde büyüdü. Babası Türk Halk Müziği duayenlerinden şef Zafer Gündoğdu, annesi ise Türk müziği sanatçısı Ferahnaz Gündoğdu. Türk müziği ezgileri içinde bir hayat geçiren Gündoğdu, caz ve müzikal eğitimi almış. Zamanla kendisine ait özgün bir müzik dili oluşturan Gündoğdu, aynı zamanda Damdaki Kemancı müzikalinde de rol alıyor.

İNSANLARLA BAĞ KURABİLDİM

Sizinle bundan bir buçuk yıl önce bir araya gelmiştik. O zamanlar albüm çıkarma konusunda tereddütleriniz vardı. “Albüm yapmak istiyorum ama şimdi değil. Her şarkımın karşı tarafa ulaştığından, sesimi ve duygularımı duyurabildiğimden emin olana kadar şarkıları teker teker paylaşacağım.” demiştiniz. Artık dinleyicilerinizin sizi anladığını düşünüyor musunuz?

Şarkı yazma ve söyleme motivasyonum insanlarla bağ kurabilmeme dayanıyor. Geçtiğimiz 1.5 sene içerisinde sekiz tekli yayınladım. Bu sekiz şarkı üzerinden dinleyicimle güzel bir ilişki kurdum. Bu süreçte benim için en kıymetlisi de ‘Sanki benim hikâyemi anlatmışsın’ diyen mesajlardı. En büyük cesareti o mesajlardan aldım. Bir şekilde doğru zamanın geldiğini hissediyorsun, kalbindeki kuşlar haber ediyor sana. Şimdiyse ilk albüm yayında. Heyecanım hâlâ taze, umarım ki mümkün olabildiği kadar evde kaldığımız bu günlerde eşlikçi olur bu albüm dinleyen herkese.

GÖZLERİNİ KAPAYIP DİNLE

Albümde kaç parça var? Şarkıların hepsi size mi ait?

Albümde yedi şarkı var. Daha önce yayınlamış olduğum şarkıları dahil etmek istemedim, yeni bir şeyler hediye etmek istedim dinleyicime. Yedi şarkının da sözü ve müziği bana ait. 2013’te ve 2008’de yazdığım iki eski şarkım da var albümde; Rüya ve Ada. Diğer şarkıları ise yeni yazdıklarımdan seçtim. Albümün adını ‘Kapalı Gözlerle’ koyma kararı ise aklıma takılan bir cümleyle tetiklendi; “Aslında her birimizin göz kapaklarının ardında henüz keşfedilmemiş bir kâinat var. Gözleri kapayıp içimize dönünce görebileceklerimizin ve kendimize dair keşfedebileceklerimizin sınırı yok.” Albüm süresince, insanların şarkıları dinlerken gözlerini kapattıklarını ve kendi iç dünyalarına doğru bir yolculuğa çıktıklarını hayal ettim.

Bize parçalarınızın hikâyelerinden bahseder misiniz?

Albümde öylesine yer verilmiş hiç bir şarkı yok. Her bir şarkı içime sinene, ruhuma dokunana kadar hem ben hem de ekip arkadaşlarım çok emek verdik. Şarkıların hikâyelerini paylaşmayı pek tercih etmiyorum çünkü her şarkı dinleyenin kendi hikâyesini yansıtan bir ayna olsun istiyorum. Ama yedi şarkının da bende uyandırdığı hissiyatı bir kaç kelimeyle ifade edebilirim. Değilsin Tanrı; aklın ve kalbin uyumsuzluğu. Beklerim; varoluşun hikayesi. Rüya; uzak kalamama hali. Telefon; öfke duymadan veda edebilmenin dayanılmaz hafifliği. Dert Bizim Kime Ne; iki kişi arasındaki bir üçüncü kişiye anlatılması mümkün olmaya bağ. Seni; özlemek, özlemek ve çok özlemek. Ada; bağlanma hürriyeti.

Albüme dönüşler nasıl oldu?

İlk başta, albümün çıkışı böyle endişeli bir döneme denk geldiği için kötü hissetim açıkçası. Fakat dinleyicilerimden gelen mesajlarda evde kaldıkları bu dönemde albümle buluşmanın kendilerine mutluluk verdiğini ifade ediyorlar. Bunları gördükçe endişelerim yerini minnet duygusuna bıraktı. Birbirimizden ve müziğin iyileştirici yanından güç alıyoruz.

Müzisyen bir aileden geliyorsunuz. Albümde geleneksel Türk müziğinden ezgiler duyacak mıyız?

Bu hayattaki en büyük şansım anne ve babam. Çanakta ne varsa kaşığa o gelir misali, türkülerle, deyişlerle, Türk Sanat Müziği ile büyümüş olmak, dünyaya salonunda piyano ve bağlamanın kucak kucağa durduğu bir evde gözlerimi açmak hem benliğimi hem de müzikal eğilimlerimi belirledi bence. Albümdeki Dert Bizim Kime Ne şarkısının düzenlemesinde bağlamaya yer verdik ama onun ötesinde bence neredeyse her şarkıdaki yorumumda, nağmelerimde geleneksel Türk müziğinin yansımalarını duymak mümkün.

Babanızla birlikte bir şeyler yapmayı düşünüyor musunuz?

Babam Zafer Gündoğdu varlığıyla müzik hayatımın da pusulası oldu. Babamla uzun zamandır hayata geçirmek istediğimiz bir türkü projesi var. Bir teşekkür niteliğinde olacak babamla kaydedeceğimiz türküler.Kendi bestelerimi yapmamda, kendi hikâyelerimi anlatmamda, yani özgün bir müzik dili yaratabilme çabamda türkülerin yalın ve içten anlatımı, güçlü melodileri büyük bir ilham kaynağı oldu. Sonuçta onları dinleyerek büyüdüm. 

Neredeyse her şarkıdaki yorumumda, nağmelerimde geleneksel Türk müziğinin yansımalarını duymak mümkün

ŞARKILAR UMUDUMUZU ARTIRIYOR

Bugünlerde Koronavirüs nedeniyle insanlar evde kalmak zorunda. Bu süreçte canlı yayınlar yapıyorsunuz. İnsanlarla müzikle buluşmak nasıl hissettiriyor?

Bu süreçte bana en iyi gelen şey sevdiklerimi sık sık aramak, hallerini hatırlarını sormak ve en çok da piyanomun başına geçip şarkılar söylemek. Müziğin iyileştirici gücünün süslü bir cümleden fazlası olduğuna inanıyorum. Şarkılar an’da kalabilmemi, endişelerimden sıyrılabilmemi, umudumu muhafaza edebilmemi sağlıyor. Canlı yayın konserleri ise fiziksel mesafeyi korurken ruhsal mesafeyi yok edebilmeyi ve buluşmamızı sağlıyor. Dinleyicimle ve canlı yayın konserleri vesilesiyle yeni tanıştığım insanlarla bir arada olabilmek beni iyileştiriyor sanki. Sadece kendimiz için değil bir başka insanın sorumluluğunu aldığımız için de evde kalmaya çalışıyoruz. Birlik bilinci bunu gerektiriyor ve aslında birlik hissiyatı konserlerde aynı şarkıyı mırıldanırken, aynı duygular arasında gezinirken deneyimlediğimiz bir şey zaten. Bu yüzden bu süreçte, elimden geldiğince, canlı yayınlarla dinleyicimin gününe dokunmaya devam edeceğim.

MÜZİKAL İLE MÜZİKLİ OYUN AYRIMI YAPILMALI

İlgiyle takip edilen Damdaki Kemancı müzikalinde de yer alıyorsunuz. Müzikali seviyorsunuz. Müzikal de yer almak nasıl? Son yıllarda ülkemizde müzikal yapımlar arttı…

3 sezondur Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde sahnelediğimiz Damdaki Kemancı Müzikali’ne Covid-19 sebebiyle ara verdik. İçerisinde bulunmaktan çok büyük mutluluk duyduğum bir proje. Broadway’de uzun yıllardan beri en çok sahnelenen eserlerden biri… Hikaye Tevye ve kızlarının hikayesi. Ben Hodel karakterini canlandırıyorum. Tevye’nin ortanca kızı. Müzik, dans ve oyunculuğun birleşimi ile bir hikâye anlatıyor olma fikri bana çok büyüleyici geliyor. Televizyonda çok küçük yaşlarda Barbara Streisand’ın başrolünde oynadığı FunnyGirl’i izlediğim an’ı hep hatırlarım. Müzikal yapabilme hayalleri o zaman yeşerdi içimde. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Müzikal-Tiyatro Bölümü’nden mezun oldum. Kendi müziğimin peşinden koşarken, bir yandan da müzikal-tiyatro yapmak hem ruhumu zenginleştiriyor hem de müzikal üretimlerimi besliyor. En büyük hayalim ise bir müzikal’in şarkılarını yazmak. Son yıllarda müzikal yapımlar da bu yapımlara olan ilgi de arttı. Popülist işler de yapılıyor elbette ama bence izleyici sağlam bir metin ve etkileyici bir müzikal alt yapının olduğu eserlerle müzikli-oyun diyebileceğimiz türdeki çalışmalar arasındaki farkı görebiliyor. Bu umut verici.

Dizi-film müzikleri de yapmayı düşünüyor musunuz? Sesinizi ilk olarak Erkenci Kuş dizisinde seslendirdiğiniz Tepetaklak şarkısı ile duymuştuk…

Şarkılarımla hikâye anlatıcılığı yapmaya çalışan bir şarkıcıyım ben. Dolayısıyla senaryosunda şiddeti ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini destekleyen bir unsur bulunmadığı müddetçe bir dizinin veya bir sinema filminin müziğini yapma fikri beni çok heyecanlandırır.