''Cazda başkalarını kopyalamadan kendiniz olursunuz''

''Caz piyanistlerinin en gezgini, mutluluk piyanisti'' olarak tanınan dünyaca ünlü caz sanatçısı Jacky Terrasson yeni çıkacak olan Moving On albümünden önce İstanbul'a geliyor. 30 yılı aşkın bir süredir bu müziğin içinde olan Terasson, ''Caz müziği başkalarını kopyalamadan kendinizi bulma imkânı tanıyan bir alan. Ben de kendi müziğimi takip etmek istedim ve şu an buradayım.'' diyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Cazseverlerin yakından bildiği bir isim olan Fransız asıllı Amerikalı caz piyanist Jacky Terrasson konser için İstanbul'a geliyor. Moving On adlı yeni albümünün dünya turnesi kapsamında New York, Los Angeles, Madrid, Paris, Bordeaux, Marsilya, Brüksel'den konser verecek olan modern cazın en etkileyici piyanistlerinden Terrasson, 12 Nisan'da CRR Konser Salonu'nda Türk izleyicileri ile buluşacak. Konserde trio olarak sahne alacak olan sanatçıya Sylvain Romano (kontrabas) ve Lukmil Perez (Davul) eşlik edecek. 30 yılı aşkın bir süredir caz müziğinin içinde olan, yayınladığı albümler ile defalarca prestijli ödüller kazanan Terrasson aynı zamanda caz dünyasına yeni yeteneklerin keşfedilmesini de sağladı. 1990'dan itibaren yaklaşık otuz yıl Amerika-New York'da yaşadıktan sonra tekrar memleketi Fransa'ya dönüp yerleşen, seçkin ödüllerin ve albümlerin sahibi Terrasson ile müziği ve yeni albümü üzerine konuştuk.

BENİ MUTLU EDEN TARAFI TAKİP ETTİM

Piyanonun sizin hayatınızdaki anlamını merak ediyorum... Kaç yıldır hayatınızda?

5 yaşımda piyano çalmaya başladım. 50 yıldan fazla bir zamandır hayatımda piyano var. Evde mutlaka bir piyano bulunurdu. Babam hafta sonları olmak üzere boş zamanlarında klasik müzik çalardı. Küçük yaşta piyano çalmaya ilgi duydum, sonra hayatımın bir parçası oldu. Onsuz yaşayamazdım. Sanırım piyanonun başında çok uzun vakit geçiren biri bir şekilde piyanist oluyor.

Peki neden Caz?

Caza yönelmemde Amerikalı annemin Billy Holliday ve Miles Davis plaklarını dinlememin etkisi oldu diyebilirim. İlk caz çalışmalarını Jeff Gardner ile yaptım ve o dönem izlediğim etkileyici Round Midnight filmiyle tanıdığım Francis Paudras'ın teşvikiyle Berklee Müzik Okulu'na yazıldım. Fransa'dan Amerika'ya yerleşme kararı aldım. Berklee'de caz eğitimini tamamlamadan yarıda bıraktım ve profesyonel müzik hayatına geçiş yaptım. Başkalarını kopyalamadan kendinizi bulma imkânı tanıyan bir tür caz müziği, ben de kendi müziğimi takip etmek istedim, sanırım beni mutlu eden tarafı bu...

Caz belli bir kitleye hitap ediyor sanki en azından bizim ülkemizde öyle... Sizin oralarda caza bakış nasıl?

Caz müziği popüler bir müzik türü değil haklısınız ama etkileri ve yayılışı anlamında tüm dünya kültürlerine uzanan bir tarafı da var. Yani popüler bir şarkıyı veya klasik bir eseri de caz olarak yorumlamak onu benzersiz kılıyor ve öne çıkarıyor, farklılaştırıyor.

DOĞAÇLAMA BU MÜZİĞİN ÖZÜNDE VAR

Siz doğaçlamaları ile de adından söz ettiren bir müzisyensiniz... Neden doğaçlama tercih ediyorsunuz?

Doğaçlama caz müziğinin olmazsa olmazı zaten kendi doğasında var. O anın hissettirdikleriyle şekillenen, kendiliğinden akıp giden, sınırları zorlayan müzikal anlamda zenginleştiren bir yanıyla bu müziğin özü... Zamanla gelişen, kendini buldukça kopyalamadan yeniden keşfederek, kendi başınıza yaptığınız ve o müziğe ayrı bir güzellik katarak tamamlanan sonsuz bir keşif...

Cazı farklı müzik tarzlarıyla ya da etnik, kültürel, halk müzikleri birlikte kullanır mısınız?

Farklı kültürlerle yoğrulmuş bir hayatım var ve bu benim müziğime zenginlik katıyor. Etnik müzikleri çok seviyorum farklı ülke müziklerine ilgi duyuyorum ve çok da dinlerim. Popüler müziklerden bazı şarkılara da yer verdiklerim oluyor, ya da iç içe iki şarkıyı birleştirdiklerim Michael Jackson'dan Beat it ve Cole Porter'dan Body and Soul gibi...

En çok hangi müzikleri türlerini dinliyorsunuz? Özellikle takip ettiğiniz biri var mı?

Müzik dinlemeyi severim, elbette caz müziği dinliyorum ama aynı zamanda klasik müzik, biraz pop ve uzak medeniyetlerin etnik müziklerini de dinliyorum. Thelonious Monk, Bud Powell, Bill Evans, Miles Davis, John Coltrane, Billy Holiday ve Ella Fitzgerald gibi klasikleri her zaman dinlerim, Dexter Gordon ve Cedar Walton... Geçenlerde genç bir şarkıcı Michael Mayo'yu duydum, yeni isimler de keşfetmeyi severim.

TRİO OLARAK SAHNEDE OLMAK DAHA GÜZEL

Trio olarak da sahne alıyorsunuz... Tek başınıza sadece piyano ile olmak mı yoksa müzisyen arkadaşlarınızla birlikte müzik yapmak mı?

Evet trio olarak temel caz formatı tercihim ama solo konserleri de seviyorum. Eşlik edildiği zaman uyum, enerji ve birliktelik müziği zenginleştiriyor, elbette daha çok trio tercihim...

12 Nisan'da CRR'de dünya turneniz kapsamında İstanbul'da olacaksınız... Yeni bir single da çıkarıyorsunuz, Moving On... Nasıl bir çalışma oldu?

Elbette albüm 19 Nisan'da kendi plak şirketim Earth Sounds etiketiyle çıkıyor. Yaklaşık 30 yıl Amerika'da yaşadıktan sonra tekrar Fransa'ya doğduğum topraklara geri döndüm burada yaşamaya başladım. Albüm de doğal olarak Amerikalı ve Fransız sanatçılardan oluşan iki farklı trio kaydedildi. 15 bestenin 8'i bana ait. Birbirinden farklı eğlenceli parçalar yer alıyor. Önemli müzisyenler eşlik etti bana. Konserde de trio olarak sahne alacağız. Albümün dünya turnesi olacak.

İSTANBUL'U GEZMEK İÇİN ERKEN GELECEĞİM

Daha öncede Türkiye'de konserleriniz oldu... Bu anlamda İstanbul size ne hissettiriyor? Buradaki seyircinize neler söylemek istersiniz?

Çok uzun zaman oldu ve şehri yeniden keşfetmek için sabırsızlanıyorum ama İstanbul'u kültürel ve mimari açıdan her zaman sevdim ve etkilendiği söyleyebilirim. Hatta burada gezmek için bir gün önceden orada olacağım için gerçekten mutluyum. Önceki konserlerimde farklı yaşlarda kişilerle özellikle gençlerle buluşmak harikaydı. Yeni albümün ilk konserlerinden biri İstanbul'da olacağı için heyecanlı ve mutluyum. Güzel bir konser olmasını ve dinleyiciler ile pozitif bir enerjide buluşmayı diliyorum.