MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr
Yurt içinde ve dışında yaptığı konserler ve müzik çalışmalarıyla tanınan violonist Canan Anderson, Barış Manço'nun kült eserlerinden Kara Sevda'yı kemanıyla yeniden yorumladı. 5 yaşından beri keman çalan ve ilk konserini 6 yaşında Avusturya Kültür Merkezi'nde veren sanatçı, birçok önemli orkestrada başkemancı olarak çalışmış. Klasik müzikten popülere, türküden tangoya kadar geniş bir yelpazede üretimlerine devam eden Anderson ile sanat yolculuğunu konuştuk.
5 YAŞIDAN BERİ ÇALIYORUM
Ne zamandır müzik hayatınızda? Keman eğitiminize ne zaman başladınız?
Kendimi bildim bileli müzik hayatımda. İtalya'da doğdum. Çok ufakken Napolitenler dinlediğimizi hatırlıyorum. Evde annem Türk olduğu için Türkçe pop, babam Amerikalı olduğu için Rock ve country dinlenirdi. Kemana, 5 yaşında başladım. Anne tarafımın hanımları hep keman çalmak istemişler ama savaş ve şartlardan dolayı hiçbiri çalamamış. Ben çok kabiliyetli olduğum için 5 yaşında annemin operadan bir arkadaşı "Canan'ı kemana başlatalım mı?" diye bir fikir atmış ortaya. Sonra gelip bana sordular. Böylelikle başladım.
Aranızda nasıl bir bağ var? Bu arada kaç tane kemanınız var?
Keman artık benim üçüncü kolum gibi. Kendimi bildim bileli onunla büyüdüğüm için her türlü duyguyu onunla aktarabiliyorum. 6 -7 tane farklı kemanım var. Benim için en özeli akustik olanı. Ancak sahne de swarovski ile süslettirdiğim elektro kemanı kullanıyorum.
Gününüzün ne kadarlık bir zamanı keman ile geçer?
Günde en az iki saat keman çalışırım. Bunun yanı sıra da cover, çekim dersek epey bir süre kendisi ile haşır neşirim...
TEK TİP MÜZİK BENİ YANSITMIYOR
Zor bir enstrüman mı?
Keman, çalması ve çalışması en zor enstrüman. Dışarıdan görenler hemen 1-2 derste çalabileceklerini düşünüp hevesleniyor. Ancak dersler ilerledikçe ne kadar çok ayrıntıyı aynı anda düşünmeleri ve çalışmaları gerektiğini görünce vazgeçiyorlar.
Farklı kültürlerin izleri var hayatınızda... Bu sizin üretimlerinizi nasıl etkiliyor? Yaptığınız müziği nasıl tanımlarsınız?
Crossover doğru bir tabir sanırım... Farklı türdeki müzikleri yorumluyorum. Çünkü içimde farklı kültürler dans ediyor. Bunu da sahnede ortaya koymak beni mutlu ediyor. Tek tip bir müzik türü beni hiç yansıtmıyor. O yüzden benden klasik müzik dinlerken bir anda türkü, türkü dinlerken bir anda tango dinleyebilirsiniz.
Bugüne kadar Neşet Ertaş'tan Sezen Aksu'ya Barış Manço'ya birçok ismin sevilen eserlerini kemanınızla yorumladınız. Bu şarkıları neye göre belirliyorsunuz?
Kemanla yorumlayacağım parçaları seçerken öncelikle bana hitap ve kemana yakışması şart. Dinleyenlerin "Aa kemanla bu parça ne kadar güzel olmuş" demeleri benim için önemli. Şimdiye kadar yorumladığım tüm eserlerde özellikle konserlerimde, seyircilerden inanılmaz güzel tepkiler aldım. Yeri geliyor beraber söylüyoruz yeri geliyor tüm izleyenlerle dans ediyoruz. Mesela Memleketim şarkısını beraber söylerken Rakkas'da herkes ayakta...
SESİMİN KEMANIN ÖNÜNE GEÇMESİNİ İSTEMEDİM
Özellikle bizden bir eseri çaldığınızda yurt dışında nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Geçen sene New York konserimde özellikle türküleri New age tarzında yorumlamıştım. New York valisi ve daha birçok devlet büyüğü gelip çok beğendiklerini söyledi. Alıştıkları müzikten farklı müzik türlerini duymak insanlarda merak ve beğeni uyandırıyor.
Peki şarkı söyler misiniz? İnsanlar konsere gittiğinde genelde şarkılara eşlik etmek ister. Siz enstrüman çalıyorsunuz. Bu bir dezavantaj mı yoksa kitlemden memnunum mu diyorsunuz?
Ben keman sanatçısıyım ve bildiğim işi en iyi şekilde yapmaya çalışıyorum. Bazı sahnelerimde şarkı söylesem de sonrasında hep şarkı söylenmem istendiği için şarkıcılık yönümü ortaya koymuyorum kemanın önüne geçmesin diye. Enstrüman çalmak maalesef şarkıcılık kadar popüler değilse de ben bunun avantajını görüyorum. İşinizi çok iyi yaptığınız takdirde her zaman bir numara olarak kalıyorsunuz. Bence bir eserde en önemli şey tabii ki müzik...
BARIŞ MANÇO EN SEVDİĞİM SANATÇILARDAN
Son çalışmanız Barış Manço'dan Kara Sevda. Neden bu parçayı seçtiniz? Klibi İstanbul sokaklarında çekmenizin özel bir nedeni var mı?
Barış Manço benim ve ülkemizin en sevdiği sanatçılardan. Kemanım ve İstanbul da benim en sevdiklerim arasında olunca üçünü birleştirip ölümsüzleştirmek istedim. Uzun seneler yurt dışında yaşadım. Her gün evimde kalktığımda İstanbul özlemi ile yanıyordum. Hatta büyük bir Boğaz posteri alıp belki özlemim azalır diye asmıştım. İçimdeki farklı kültürleri, farklı müzik türlerini İstanbul'un yansıttığına inanıyorum. O yüzden bu klibimde İstanbul'u kullanmam şarttı.
Peki bu aralar başka neler yapıyorsunuz?
Önümüzdeki aylarda kendi bestemi çıkarmayı düşünüyorum. Bestem daha çok film müziği tadında; bir insanın doğumundan ölümüne kadar uzanan hayatı anlatıyor. Festivaller ve özel konserlere de devam edeceğim. Kendi kurduğum orkestram ile çalışmalarımız sürüyor. Daha çok senfonik konserim olduğunda orkestra elemanlarım da dahil oluyor. Başkemancı olarak devam etmiyorum. Kendi kariyerime odaklamış durumdayım daha çok. Keman eğitimi de veriyorum ama yoğun olduğum için bu konuda seçiciyim.
ORKESTRA İLE MÜZİK YAPMAK DAHA KEYİFLİ
Bugüne kadar sayısız konser verdiniz. Çok başarılı sanatçılarla aynı sahneyi paylaştınız. Unutamadığınız, tadı damağınızda kalan bir sahneniz var mı?
Jetro Tull ile klasik müzik parçalarına farklı yorumlar yaparak çalmıştık. Bir diğeri de Barry White ile soul müzik yapmıştık. Hatta daha sonra beni dünya turnesine çağırmıştı ama henüz okuduğum için ailem izin vermemişti.
Şununla aynı sahneyi paylaşmak istiyorum ama bugüne kadar nasip olmadı dediğiniz bir isim var mı?
Yabancı pop olarak Muse, Sia, Evanescence, Lara Fabian olabilir. Film müziklerinde elbette Hans Zimmer. Kendi tarzında müzikleri ile piyanist Havasi olabilir.
Solo ve orkestra ile sahneler alıyorsunuz. Hangisi daha keyifli?
İkisinin de keyfi farklı. Çok sesli müziğin içinde doğduğumdan canlı orkestra benim için daha keyif verici.
KLASİKTEN POPÜLERE DÖNDÜM
Kariyerinizde dönüm noktalarınız olduğunu düşünüyor musunuz?
Konservatuvar eğitimimden sonra İstanbul Devlet Opera ve Balesine girdim. Bir sene sonra Avusturya Salzburg'a taşınmamla birlikte kariyerimdeki ilk büyük adımı attığımı düşünüyorum. Farklı orkestralarla çalmak, başkemancılıklar yapmak gibi... Birçok farklı ülkede konserler vermenin yaptığım işteki bakış açımı çok genişlettiğini düşünüyorum. İkinci dönüm noktası ise Türkiye'ye döndükten sonra kariyerime tamamen farklı bir şekilde devam etmeye karar vermemle başladı. Klasik müzik bildim bileli içinde piştiğim müzik biçimi. Ancak genlerimden gelen bir dünya vatandaşlığı var. Buna çok ülke gezip farklı müzik türleri de eklenince yapmak istediğimin sahnede popüler müzik olduğuna karar vererek büyük bir adım atmam oldu.
Yurt dışında kalıp kariyerinizi sadece orada sürdürmeyi düşündünüz mü hiç?
Başta tabii ki düşündüm. Ancak vatan hasreti denilen psikolojik bir hastalığa tutulunca ülkeme geri döndüm. Buraya gelmek bana yeni kapılar açtı.