MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr
Genç yetenek Can Saraç, henüz on üç yaşında ve harika bir piyanist. Beş yaşından beri piyano çalan Saraç, Türkiye'nin parlayan yıldızlarından biri. London Young Musician Award, St.Petersburg Competition, Golden Classical Awards Competition in New York gibi birçok uluslararası yarışmada derece alan Can, son olarak İspanya'da düzenlenen Franz Liszt Center Piano Competition'da yüksek bir puanla birinci oldu. Dünyaca ünlü salonlarda performans sergileme imkânı bulan ve birçok piyanistin ustalık sınıfına katılan Florya Uğur Koleji öğrencisi genç piyanist Can Saraç ile çalışmalarını ve ileriye dönük hedeflerini konuştuk.
Müziğe ilgin olduğunu kim keşfetti?
Sanata ilgim üç yaşımda resim ile başladı. Bu konuda kabiliyetim vardı. Saatlerce oturup resim çizer, boyama yaparmışım. Ailem de o dönemde sanatsal yönümün çok kuvvetli olduğunun farkına varmış. Daha sonra beni küçük yaşlarda eğitimine başlayabileceğim piyanoya yönlendirmişler.
Ailen senin en büyük destekçin...
Müzikle ilgilendiğim için çok mutlular. İlk günden itibaren bu konuda beni hep desteklediler. Piyano çalarken aldığım keyif ve başarılar onları da mutlu ediyor ve gururlandırıyor. Özellikle annem klasik müziği çok sever, birlikte konserleri takip eder fırsat buldukça da izlemeye gideriz.
Müzik hayatın piyano ile mi başladı?
Evet. Dört buçuk yaşımda özel bir sanat merkezinde piyano dersleri almaya başladım. Oradaki öğretmenimin aileme çok yetenekli olduğumu ve bu konuda derinlemesine bir eğitim almamın faydalı olacağını söylemesiyle de konservatuvar sınavlarına katıldım ve piyano bölümünü kazandım. İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı'na yarı zamanlı olarak yuva sınıfından başladım ancak bir sene boyunca solfej eğitimi aldım, nota okumayı öğrendim. Tam anlamıyla piyano çalmaya beş buçuk yaşımda başladım.
Eğitimin nasıl devam etti?
Solfej eğitiminden sonra öğretmenim Fulya Tezer ile piyano çalışmalarımız başladı ve yedi buçuk yıldır aralıksız devam ediyor. Sanatsal anlamda beni ileriye taşıyacak faaliyetlerin içinde olmaya çalışıyorum. Festivallerde yer alıyorum, yarışmalara katılıyorum, fırsatım oldukça konserler de veriyorum. Gülsin Onay, Hüseyin Sermet, Aleksandar Serdar, Prof. Eser Bilgeman Şakir, Prof. Metin Ülkü, Prof. Tomislav Baynov, Prof. Tamara Poddubnaya, İbrahim Yazıcı, Doç. Gökhan Aybulus, Emre Şen, Ali Darmar gibi yerli ve yabancı çok kıymetli piyanistlerin ustalık sınıfı çalışmalarına da katıldım.
Müzik ve okul eğitimin eş zamanlı devam ediyor. Aradaki dengeyi nasıl kuruyorsun?
Aslında çok küçük yaştan itibaren hem okulu hem konservatuvarı aynı anda devam ettirdiğim için bu tempoya alışkınım. İlk yıllarda okul dersleri de müzikal çalışmalarım da şimdiki gibi yoğun değildi, zamanla çalışmalarıma ayırdığım süre fazlalaştı ama yine de çok büyük bir sıkıntı yaşamıyorum. Planlı, disiplinli ve verimli çalışınca her şey kolaylaşıyor. Okul derslerim de bu disiplinli çalışmaya bağlı olarak çok iyi gidiyor.
Günde kaç saat piyano çalıyorsun?
Genellikle üç-dört saatten az olmayacak şekilde çalışmalarımı planlıyorum. Eğer yakın zamanda bir konser, çalışma vs gibi etkinlikler varsa bu süre daha da uzun olabiliyor tabii ki.
Piyano çalmaya başlayınca ne hissediyorsun? Müzik senin için ne ifade ediyor?
Piyano çalmak benim için artık yapılması gereken bir iş değil; uyumak, okula gitmek, yemek yemek gibi kendiliğinden gelişen bir faaliyet. Yapmadığımda eksikliğini duyuyorum ve özlüyorum. Piyano başında farklı duygular yaşıyorum. Çaldığım esere göre de hissettiklerim değişiyor açıkçası. Ama hep çok mutlu oluyorum. Kendimi farklı bir yerde ve zamanda hissediyorum.
İleriye dönük planların neler?
İyi bir piyanist olmak, dünyanın en iyi orkestralarıyla birlikte konserler vermek istiyorum. Bunu gerçekleştirebilmek için burs alarak yurt dışındaki Curtis Institute, Juilliard, Mozarteum gibi çok iyi müzik okullarında eğitim alabilmek hedefim.
İlk kez kalabalık bir seyirci karşısına ne zaman çıktın?
İlk kez yedi yaşımda Pera Piyano Festivali ve Yarışması'nda seyirci karşısına çıkmıştım. İlk olduğu için çok heyecanlandığımı hatırlıyorum.
Unutamadığın bir sahnen var mı?
2019 Kasım ayında katılmış olduğum bir yarışmanın neticesinde aldığım birincilikle Newyork'ta ünlü bir sahne olan Carnegie Hall'de sergilemiş olduğum performansım benim için çok özeldi. O anki heyecanımı ve mutluluğumu unutamıyorum, çok gurur verici bir andı. Carnegie Hall, dünyada tüm müzisyenlerin konser vermek için hayallerini süsleyen yerlerden biri, ilerleyen yıllarda umarım resital verme şansını da yaşayabilirim.
Yurt içinde ve dışında birçok yarışmaya katılmışsın. Bunlar sana ne kattı?
Yarışma ve konserler büyük bir deneyim oluyor benim için. Heyecanımı kontrol etmek ve çalıştığım eserleri kusursuz sergileyebilmek için konsantrasyonumu yüksek tutabilmeyi öğrenmek açısından çok önemli olduğunu düşüyorum. Ayrıca kazandığım ödüller mutluluk verici ve ileriki çalışmalarım için motive edici oluyor.
Bir yıldır pandemi sürecindeyiz. Bu zamanı nasıl geçirdin?
Okuldan uzak kaldığım bu dönemi piyano çalışmalarımın yoğunluğunu biraz artırarak verimli hale getirmeye gayret gösterdim. Konser, yarışma vs gibi çalışmalar çok olamadığı için düzenli bir şekilde kendi repertuvarımı en iyi şekilde hazırlamaya çalıştım. Ayrıca bu sene benim için LGS senesi olduğundan okulumuzun online sınav hazırlık çalışmaları oldukça yoğun geçiyor. Ben de bu süreci hem piyano hem de LGS sınavı açısından dengeli ve verimli geçirmeye özen gösteriyorum.
Can Saraç, Golden Classical Music Awards International Competition'da solo ve duo piyano olmak üzere iki kategoride birden birincilik kazanarak aldığı davet üzerine, New York Carnegie Hall'de hem duo hem solo piyano resitali verdi.
DANİEL BARENBOİM İLE AYNI SAHNEDE OLMAK HAYALİM
Kendi notalarını yazıyor musunuz?
Evet, nota yazıyorum. Şu ana kadar yazdığım birkaç parçam var ama son haline getiremedim henüz. Bazen de aklımdan geçen birkaç satır notayı yazıyorum ve onları saklıyorum, zamanı gelince bunları bir araya getirip düzenlemek istiyorum.
Çalarken keyif aldığın eser hangisi?
Klasik müzik repertuvarı çalıştığım için şu an en çok Bach, Beethoven ve Chopin'in eserlerini çalarken keyif alıyorum.
Kendine örnek aldığın sanatçılar var mı?
İdil Biret çok sevdiğim, saygı duyduğum, örnek aldığım bir piyanistimiz. Ayrıca dünyadaki genç piyanistlerden Can Çakmur ve Seong-Jin Cho'yu çok başarılı buluyor ve örnek alıyorum.
Bir gün aynı sahnede olmak istediğin bir sanatçı var mı?
Çok sevdiğim bir piyanist olan Daniel Barenboim ile aynı sahnede olabilmek ve bir eser çalabilmeyi çok isterdim.
KLASİK MÜZİĞE KARŞI ÖNYARGILI OLUNMAMALI
Klasik müzik senin yaşıtın birçok gence sıkıcı gelebilir... Kendi yaşıtlarına bu anlamda neler tavsiye edersin?
İlk baktığınızda çok sıkıcı gelebilir ama birçok kişinin düşüncesinin aksine klasik müziğin öyle geniş bir yelpazesi var ki, herkes içerisinde kendi beğenisine uygun bir şeyler bulabilir. Yaşıtlarıma bu konuya önyargılı olmadan yaklaşmalarını önerebilirim. Ayrıca klasik müzikten bağımsız olarak, herhangi bir enstrümana ilgi duyuyorlarsa vakit kaybetmeden bir enstrüman çalmaya başlamalarını önerebilirim. Sadece profesyonel olarak değil, amatör olarak da bir enstrüman çalmak bence hem mutluluk edici, rahatlatıcı hem de kişisel gelişime katkı sağlıyor.
Başka müzik tarzları ile aran nasıl?
Ailem müziği çok sever ve fırsat buldukça dinlerler. Ben de onlarla birlikte tüm müzik türlerini dinleyerek büyüdüğüm için hemen hemen hepsini seviyorum.