Bütün engelleri aşan güçlü yürekler: Engelsiz Amazonlar

Hayallerini gerçekleştirmek ve kendisi gibi engelli bireylerin hayatlarına dokunmak için mücadele veren ve başaran Gamze Elibol, 2017 yılında kurduğu Engelsiz Amazonlar Sanat Evi ile çocuklara umut oluyor. Elibol, ''Kız çocuklarının okuması, imkânı olmayan engelli çocukların medikal ihtiyaçlarının karşılanıp annelerinin de ekonomik özgürlüğünü kazanması lazım. İşte Engelsiz Amazonlar Sanat Evi bu görevi üstleniyor.'' diyor.

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Gamze Elibol... O, özel gereksinimli çocukların "Umut Abla'sı", kocaman yürekli bir savaşçı... Bir buçuk yaşındayken geçirdiği hastalık sonucu yapılan yanlış müdahale ile bacaklarını kaybeden Elibol için hayat o zaman yeniden başlamış. Yürüme yetisini kaybetmesine rağmen tiyatro ve dans ile ilgili hayallerinin peşinden giden Elibol, başkalarına da umut olmak için 2002 yılında Türkiye Engelsizler Kültür, Sanat ve Eğitim Merkezi (TEKSEM)'ni kurmuş. Kendi yazdığı, yönettiği ve oynadığı oyunları Türkiye'nin farklı şehirlerindeki Devlet Tiyatroları'nda sahneleyen Gamze Elibol engelli bireylere özgürce sanatla buluşabilecekleri bir ortam sağlamış. Elibol, kız çocuklarının okumasına destek olurken maddi gücü yerinde olmayan engelli çocukların medikal ihtiyaçlarını da karşılıyor. 2017 yılında Engelsiz Amazonlar Sanat Evi'ni kuran ve 41 kadının hayatına dokunan Gamze hanım kocaman bir iyilik halkası oluşturuyor.

Sanatın erişilebilir olması, dezavantajlı kadınların ekonomik özgürlüklerini kazanmaları ve çocukların eğitimlerine devam etmeleri için mücadeleye devam eden Elibol, Sabancı Vakfı'nın topluma ilham vermek amacıyla başlattığı Fark Yaratanlar Programı'nın 12. sezonunda da Fark Yaratan olarak seçildi.

15 YILLIK MÜCADELEYİ KAZANDIK

Mücadelesi ve azmi ile herkesi kendine hayran bırakan Elibol, başarı hikâyesini şöyle anlattı: "Ailemizde hiç engelli yoktu. Bir buçuk yaşındayken ateşleniyorum ve yapılan penisilin iğnesinden sonra iki bacağımı hissetmiyorum. Bu olay hayatımın dönüm noktası oldu. Ailemden yana çok şanslıydım. Babam herkese bu durumun ne kadar normal olduğunu anlatmaya çalışıyordu. Evin içinde bana engelsiz bir ortam yaratmışlardı. Ailem bana, "Sen böylesin, böyle yaşayacaksın ama bunun doğal olduğunu herkese öğreteceğim. Kimsenin sana 'sen şunu ya da bunu yapamazsın' demesine izin verme" demişti. Zor bir yolculuk oldu. Okulda öğretmenim tarafından psikolojik şiddete maruz kaldım. Ortaokuldan sonra dışarıdan okumaya devam ettim. İş ararken birçok kapıdan geri çevrildim. Resim yapmak, dans etmek, çalışmak istiyordum. İçimde kelebekle uçuşuyordu. Ama dışarıdan bakıldığında insanlar bana bir şey yapamayacakmışım gibi davranıyordu. Asla pes etmedim. Açık öğretimden eğitimimi tamamlayınca üniversitede tiyatro okumak istedim. Ama beden eksiliğinden dolayı ret yanıtı aldım. Bu konuda birçok hukuk mücadelesi verdim. Çoğu zaman kaybetsem de hep şunu düşündüm; varoluş sebebim benim gibi farklı bedenlere sahip insanların engellendiği noktada o yolu açmaktı. Ben öyle bir şey yapmalıydım ki hem kendimi hem de benim gibi birçok insana yol açmalıydım. Ve TEKSEM'i kurdum. Benim gibi bu bölümü okumak isteyenleri buldum.

SADECE BİZİM FARKIMIZDA OLUN!

Tiyatroya gerçek bir oyuncu gibi eğitim alıp devam etmeliydim. Bakırköy Eski Sinemacılar Derneği'nde üç buçuk yıl eğitim aldım. O sırada üniversitelerde proje yazma kurslarına katıldım ve büyük firmalarla görüşmeye başladım. Bir gün Rahmi Koç beni davet etti. 'Senin için ne yapabilirim?' dedi. Ben de sadece bizim farkımızda olmalarını istedim. Kimseden maddi manevi beklentim yoktu. Görüşmeden sonra beni aradılar ve Koç Üniversitesi'nde misafir öğrenci olarak iki yıl boyunca eğitim alabileceğimi söylediler. Daha sonra bizim farkımıza varan kuruluşlar bizi çağırmaya başladı. O yıllarda Kültür Bakanı Atilla Koç'un da dikkatini çektik ve Ankara'ya davet edildim. Pazartesi günleri Devlet Tiyatroları'nda istediğimiz şehirde oyunumuzu sergileme fırsatı verdiler. Yedi yıl Devlet Tiyatrosu'nda kendi oyununu oynayabilen ilk özel gereksinimli kadınım. Ankara'da sergilediğimiz oyunu Devlet Tiyatrosu Genel Müdürü, Kültür Müdürü ve üst düzey yöneticiler izledi. Bedensel farklılıkları olan kişilerin aslında ne kadar iyi tiyatro sahnelediklerine şahit oldular. Bu şekilde bir kademeyi daha aştık. Üniversite kapısından ret aldığımda bir dua ile ayrılmıştım oradan. 'Yarın öbür gün beni o kadar büyük yöneticiler izleyecek ki bu kapıyı açmama vesile olacak' demiştim.

Bizim kendimizi ifade etmemiz, bu yolda iyi bir şeyler yapabileceğimizi göstermemiz 15 yılımızı aldı. Sekiz müzikal, üç çocuk oyunu oynadık. İki yıl önce bu zorlu mücadelenin sonucunu aldık. Hem devlet hem de özel üniversitelerde özel gereksinimli insanların da tiyatro okumasını sağlayacak düzenleme yapıldı. Bedensel farklılığınız var mı? ibaresi var artık üniversite seçim kağıtlarında. Bu benim tüm çocuklara mirasım."

ÇOCUKLARIN BEKLEDİĞİ UMUT ABLA

Çocukların kendisine neden Umut Abla dediğini soruyorum. Duygusu yüksek bir hikâye anlatıyor: "Çocukların bana taktığı bir isim... Doğu'da bir rehabilitasyon merkezine sandalye ve kırtasiye malzemeleri götürüyorduk. Aileler çocuklarına 'Gamze ablanız gelecek size umut olacak' demiş. Çocuklardan biri camı açtı ve 'Umut Abla sen bana sandalye mi getirdin' diye bağırdı. Sonrasında adım öyle kaldı. Bu isim beni çok mutlu ediyor."

HEDİYENİN EN ANLAMLI HALİ

Engelsiz Amazonlar Sanat Evi'nin önemli bir misyonu daha var. Elibol, burada kurduğu iyilik halkasını şu cümlelerle özetliyor: "Burada maddi imkânı olmayan kadınların yaptığı ürünleri satıyoruz. Bir hediye dükkânı aynı zamanda. Bez bebek, kupa, çanta, mumluk gibi birçok ürün var. İhtiyaç sahibi ya da yardımsever kişiler yaptıkları ürünleri yolluyor. Onları satarak çocuklara tekerlekli sandalye alıyoruz. Bir yılda yaklaşık yedi bin medikal ürünü buradan karşıladık. İnsanlar küçük, büyük bütçelerle bizden ürün alıyor. Buradan hediye alırken engelli bir kardeşlerinin de sandalyesine katkı sağlıyorlar. Maddi imkânı olmayan ailelere yaptıkları işin karşılığını veriyoruz. Ancak bazen gönüllü olarak ürünler yapıp getirenler de oluyor. Askıda Hediye projemiz de var. Bizden hediye alıp 'askıda kalsın sen nereye vereceğini bilirsin' diyenler oluyor. Biz de bu hediyeleri daha önce hiç hediye almamış annelere, çocuklara yolluyoruz. Ayrıca evine erzak alamayan, montu, botu olmayan engellilere de yardım ediyoruz. Biz çok büyük bir Amazon ailesiyiz. Gün geçtikçe büyüyoruz. Şu an ülke olarak zor durumda olabiliriz. Ama buradan alınan on liralık bir hediye bile başka çocukların hayatına kocaman bir umut olabiliyor."

ASIL ENGEL BİZLERİN KAFASINDA

Elibol, engellilere karşı toplumda farkındalığın yeterli olmadığına da dikkat çekiyor: "Bir kızım var bu sene üniversiteye başladı. Ben yıllarca kızımın okuluna gitmedim. Bir gün bana veli toplantısı olduğunu ve gelmemi istediğini söyledi. Gittim. Beni arkadaşları ile tanıştırdı. Baktım ki çocuğum benden çekinmiyor. Arkadaşları da durumu önemsemedi. Aslında kafa yapısı olarak engel koyan biz büyükleriz. Yolda çocuklar engelli birini gördüğünde anneler çocuklarına saçma cevaplar veriyor. Engellilik konusunda oluşan bilinçsizliğin nedeni biz büyükleriz. TEKSEM bünyesinde trafik kazası ile sonradan engelli olarak aramıza katılanlar var. Özel gereksinimli olarak dünyaya gelenlerin bu durumu kabul etmesi daha kolay iken ailesi tarafından engellilikle alakalı doğru bilgilendirilmeyen çocuklar sonradan engelli olduğunda normal hayata dönmeleri çok uzun zaman alıyor. O yüzden çocuklara doğru cevaplar verilmeli. Herkesin göz, saç rengi nasıl farklı ise bu özel gereksinimli insanlar da öyle farklı. Ben yaptığım işlerle bunun ne kadar normal olduğunu ve engelli bireylerin de bir şeyler yapabildiğini anlatmaya çalışıyorum. Şu anda özel bir firmada müşteri temsilcisi olarak çalışıyorum. Mağazaya gelenlerle sohbet esnasında dans ettiğimi söylüyorum. O insanlar benimle tanıştıktan sonra ailelerine arkadaşlarına beni anlatıyor. Bir farkındalık oluşuyor böylece."

BİZ DE TOPLUMDAN BİR BİREYİZ

Gamze Elibol ile Engelsiz Amazonlar Sanat Evi'nde sohbet ederken kapıdan Doruk adında pırıl pırıl, çok akıllı bir çocuk girdi. Doruk henüz 10 yaşında. Serebral Palsi hastası. Ameliyatı konusunda Doruk'a da yardımcı olmuşlar. Çok başarılı bir öğrenci olan Doruk, okul ve rehabilitasyondan kalan vakitlerinde resim kursuna geliyor. Doruk'un hayali bir sergi açmak ve avukat olmak. Küçük yaşta büyük bir mücadele vermeye başlayan Doruk, "Erken doğmuşum. Serebral palsi teşhisi koyulmuş. Bu durum ben ölene kadar sürecek. Doğduğumdan beri hastanedeyim. Bacaklarımdan ameliyat oldum. Bir yıl kadar bacağım alçıda kaldı. Çok ağrı çektim ama şimdi iyiyim. Okula gidiyorum, seviyorum orayı. Dersi dinleyerek öğreniyorum. Fizik tedaviye her gün devam ediyorum. Bunlar dışında resim kursuna gidiyorum. Yıldızlı Gece tablosunu çok seviyorum. En sevdiğim ressam Da Vinci..." diye anlatıyor yaşadıklarını. Yolda, parkta, markette insanların kendisine rahatsız edici bir şekilde baktığını ifade eden Doruk, bunun kendisini nasıl incittiğini şu sözlerle özetliyor: "Diğer insanların benimle empati kurmasını isterdim. Beni ve benim gibi özel gereksinimli kişileri görenler 'sen onu yapamazsın bunu yapamazsın' diyor. Çocuklar da beni görünce garipsiyor. Anneleri onlara saçma cevaplar veriyorlar ve onları yanlış yönlendiriyor. Saygımdan dolayı bir şey demiyorum. Ama öyle gözlerini dikip bakmaları hoş değil. Toplumdan bir bireyim ben de. Yeterince farkındalıkları yok insanların."