Burcu Cavrar: Sinema bana daha gerçekçi geliyor

''Sinema bana daha gerçekçi geliyor. Bu yüzden sinemanın bende ayrı bir yeri var.'' diyen oyuncu Burcu Cavrar: ''İran sinemasını çok severim. Asghar Farhadi hayranıyım. Müthiş bir senaryo matematiği kuruyor. En sevdiğim filmi de Bir Ayrılık'tır. Filmleri çok gerçek. Kendi coğrafyasından birçok noktaya değiniyor. Filmleri izlerken sanki olayın parçasıymışım gibi hissediyorum.''

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Siyah Beyaz Aşk, Ramo gibi dizilerden tanıdığımız Mahkum dizisinin Ceyda'sı Burcu Cavrar bu hafta Akşam Cumartesi'nin konuğu oldu. Bugüne kadar birçok yapımda karşımıza çıkan Cavrar, oyunculuk kariyerine Sadri Alışık Kültür Merkezi'nden aldığı eğitimle başladı. Daha sonra Haliç Üniversitesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü'nden mezun olan Cavrar, müzikle de amatör olarak ilgileniyor. Cavrar ile müzikten tiyatroya, sinemadan dijital yapımlara kadar birçok konuyu konuştuk.

Oyuncu olmak düşüncesi ne zaman oluştu?

En başa dönersek oyunculukla ilgili bir planım yoktu aslında. Hatta müzik daha ön planda idi. Ama yine de büyüklerin dediği klişe olan "bir mesleğin olsun" cümlesi üzerine işletme bölümü kazanmış ve Antalya'ya gitmiştim. Sonra okulun tiyatro kulübüne yazıldım ve orada oyunculuğa ilgi başladı bende. Üniversiteyi bırakıp İstanbul'a döndüm ve ajansa yazıldım. Reklam çalışmalarında yer aldım. Sonra Sadri Alışık Kültür Merkezi'nde oyuncu atölyeleri vardı onlara katıldım. Oradaki hocalarımın yönlendirmesi ile konservatuvar sınavlarına hazırlandım ve Haliç Üniversitesi'ne kabul aldım. Oyunculuk bende zamanla müthiş bir tutkuya dönüştü.

Peki, neden konservatuvara gitmeye karar verdiniz?

Tiyatro yapmak istiyordum. Bunun için de konservatuvar eğitimi önemliydi. Hocalarım da beni bu yola yönlendirmişti. Ben de yolum buradan geçsin istedim. Bir de ben yaptığım işin altını doldurmayı severim. Çok iyi isimlerden eğitimler aldım. Müşfik Kenter hocalarımdan biriydi. Ben güzel bir dönemin sonuna denk gelen şanslı insanlardanım bu anlamda.

SİYAH BEYAZ AŞK İŞİMDE DÖNÜM NOKTASIYDI

İlk set gününüzü hatırlıyor musunuz?

Konservatuvar birinci sınıftayken Kapalıçarşı dizisinin son sezonuna dâhil oldum. 2010 yılıydı. İlk set günü çok heyecanlıydım. Ne yapacağımı bilemeden beni yönlendirdikleri şekilde davranıyordum. Açıkçası orada oyunculuk anlamında bir şey yapabildim mi heyecandan bilmiyorum.

Şu proje benim için dönüm noktasıydı dediğiniz bir iş var mı?

Siyah Beyaz Aşk'a kadar birçok projede yer aldım. İlk uzun süreli dizim o oldu. O anlamda dönüm noktam diyebilirim. Çok güzel bir ekiple çalıştık. Sektörü sevmemi sağlayan yapım oldu. Siyah Beyaz Aşk'tan sonra tiyatro yaptım, pandemiye kadar. Sonra Ramo dizisi oldu. Orada ilk sezon Cavidan karakterine hayat verdim. O da güzel bir işti. Şimdi de Mahkum'dayım bildiğiniz gibi.

Tiyatro ile ilgili yeni bir şeyler var mı?

Pandemi öncesi iki yıl Uygur Tiyatrosu ile "Çat Kapı" adlı oyunda oynadık, turneler yaptık. Bu sıralar maalesef tiyatro ile ilgili somut bir şey yok. Ama konuştuğumuz şeyler var. Bir kadın hikâyesi anlatmak istiyorum mesela. Gelen izleyiciyi çarpacak, içinde mesajları olan, birilerine dokunacak bir oyun istiyorum.

Dijitale bakış açınız nasıl?

Dijital platformlar bence ekiplere, oyunculara ve tüm sektöre nefes aldıran bir alan oldu. Daha özgür ve konforlu bir alan. Daha içeriği dolu işler yapılıyor. Gain'de mini bir dizide yer aldım. Daha sonra Netflix'te yayınlanacak olan "Âşıklar Bayramı" filminde rol aldım, geçen sene çekilen. Bu filmin bende çok ayrı bir yeri oldu. "İyi ki oyunculuk yapıyorum" dediğim bir yapımdı. Çok güzel bir hikâye izleyecek seyirci.

Sinema sizin için daha ön planda sanırım...

İçinde olmayı en sevdiğim yerlerden biri sinema. Ben gerçek olan şeyi izlemeyi seviyorum ve sinemanın bu anlamda daha keyifli olduğunu düşünüyorum. Tiyatro da çok güzel, bambaşka bir alan, orada da canlı bir şey var. Ama bilemiyorum sinemaya daha yakın hissediyorum kendimi. Sinemada her alanı seviyorum. Mesela İran sinemasını çok severim. Asghar Farhadi hayranıyım. En sevdiğim filmi de "Bir Ayrılık"tır. Sayısız kez izlemişimdir. Filmleri çok gerçek geliyor bana. Kendi coğrafyasından birçok noktaya değiniyor. O yüzden genelde herkese dokunan işler çıkıyor sanıyorum. Filmleri izlerken sanki oyuncuların yanındaymışım, olayın parçasıymışım gibi hissediyorum. Farhadi inanılmaz biri bence. Müthiş bir senaryo matematiği kuruyor. Bir Ayrılık filminde kusur bulamıyorum ben mesela. İşte bu sanat bana göre. Oyuncular, karakterlerde çok başka. Oyuncular oynamıyor yaşıyor sanki. Bunu nasıl başarıyorlar bilmiyorum.

İNSANLAR KARAKTERLERİ SEVDİ

Bu sezon sizi Mahkum dizisinde izledik. Nasıl bir yolculuktu.

Dizide Ceyda karakterine hayat veriyorum. Set çok keyifliydi. Güzel bir iş oldu bence; farklı hikâyesi vardı, ekibimiz güzeldi, performanslar çok iyiydi. İsmail Hacıoğlu rolü gereği iki farklı kişiyi canlandırdığından dolayı da dikkat çekici oldu seyirci için sanırım. Sonuçta tüm ekip çok iyi bir iş çıkardık bence. İyi ki içinde olmuşum dediğim bir proje oldu. Yeni sezonda da devam edeceğiz gibi duruyor.

O kadar çok dizi başlayıp bitiyor ki hızına yetişemiyoruz. Ama Mahkum dizisi çok beğenildi. Güzel bir sezon geçirdi. Sizce neden bu kadar sevildi?

Ben artık seyircinin iyi iş, kötü iş ayrımını yapabildiğini düşünüyorum. Dijital yapımlarla birlikte seyirci farklı yapımlar izledi ve bu insanların izleme refleksini geliştirdi. Ve iyi olan yapımları ayırt edebiliyorlar. "Mahkum" da farklı ve dikkat çekici bir yapım oldu bana göre. Bir de insanlar artık karakterler için de yapımları izlemeye başladı. Yani diziyi sevmese de o karakter için izliyor. Sonuçta her hafta neredeyse bir sinema filmi çekiliyor. Hikâye her zaman dinamik kalamıyor. Bu yüzden karakterlerde önemli. Karakter sevilince de dizi tutuyor. "Mahkum" dizisinde de böyle karakterler var.

Kendinizi ekranda izler misiniz?

Kendimi izlemeyi sevmiyorum genelde. Hata görmek için izliyorum diyebilirim. Çünkü oyunculuk konusunda takıntılıyım. İzleyip "neden öyle yapmadın, şöyle olmalıydı" gibi kendimi acımasızca eleştiririm ve kendimi geliştirmek için sevmesem de mutlaka bakıyorum.

90'LAR MÜZİĞİNİ DAHA ÇOK SEVİYORUM

Şu anda müzik hayatınızın neresinde?

Müzik hayatımın ilk dönemlerinde daha ön plandaydı. Sadri Alışık Kültür Merkezi'ndeki eğitimimin ardından oyunculuk ön plana çıktı. Ama müzik hep hayatımdaydı. Hatta albüm yapalım diyen şirketler vardı. Hayatımın o döneminde gençlik de var tabii biraz kafa karışıklığı yaşadım. Sonra oyunculuktan keyif aldığımı görünce yoluma oradan devam ettim. Fakat müziği bırakmadım. Hobi olarak kaldı. Bir yanım hâlâ müzikte. Bu nedenle müzikle ilgili hayatımın bu döneminde bir şey yapmayı planlıyorum ama şarkıcı olacağım gibi bir amaçla yapmıyorum. Tam olarak ne yapacağıma da karar vermedim. Ama müzikle ilgili bir adım atacağım. Bana iyi geliyor.

Hangi tarz eserleri seviyorsunuz?

Kulağıma güzel gelen her tarzda müziği dinlerim. Ama özellikle 90'lar, 80'ler 45'likler... O dönemin müziğini seviyorum. Hissiyatları farklı. Müzik o zaman müzikmiş sanki. Tabii bugün de çok kıymetli isimler var, çok değerli müzikler yapılıyor. Ama ben onları seviyorum. O dönem bir ruhu daha iyi geliyor bana.