Burçe Karaca: Piyano eski bir dost gibi

Burçe Karaca: ''Piyanonun başı benim için en özel alan. Tüm duygularımı olanca çıplaklığı ile aktarabildiğim bir yer. Özellikle eser yaratım sürecinde, piyano bir enstrüman olmaktan çıkıp sohbet edip dertleşebildiğim eski bir dostuma dönüşüyor. İç dünyamda neler olup bittiğini o bilir. Beni en iyi tanıyan ve bilen o.''

MERVE YILMAZ ORUÇ / merve.oruc@aksam.com.tr

Konservatuvarda okuyan kız öğrenciler yararına 28 Eylül'de İstanbul Ortaköy'deki Tarihi Kethüda Hamamı'nda konser verecek olan Burçe Karaca, program öncesinde sorularımızı yanıtladı. "Müziğim günden güne gelişip evrimleşiyor. Bazen nota kitabımla bazen de bestelerimle birilerinin hayatlarında yerimi alıyorum. Anadolu ezgilerini ya da modern Batı ritimlerini klasik müzikle harmanlamayı seviyorum. Müzik yaşantım beste yapmak, albüm çıkarmak, konser vermek ve mevcut öğrencilerimle ders yapmak şeklinde devam ediyor." diyen Karaca müziğini iyilik aracı olarak da kullanıyor. Beş yaşında başladığı müzik eğitimini dereceyle bitiren piyanist Karaca, ekim ayında "Journey on Rails" (Raylarda Yolculuk) adlı ikinci albümünü müzikseverlerle buluşturacak.

KÖKLERİME DÖNÜP MÜZİĞİME UYARLIYORUM

Piyanonun hayatınızdaki önemi nedir?

Piyanonun başı benim için en özel, en dokunulmaz alan. Tüm duygularımı olanca çıplaklığı ile aktarabildiğim bir yer. Özellikle eser yaratım sürecinde, piyano bir enstrüman olmaktan çıkıp, duygularımı doğruca aktarabildiğim, uzun saatler boyunca sohbet edip dertleşebildiğim eski bir dostuma dönüşüyor. İç dünyamda neler olup bittiğini o bilir. Haftalar boyunca kapanıp piyano ile yaşayabilirim. Eser yaratım süreçleri hep bu şekilde oluyor.

Gününüzün ne kadarlık bir kısmını piyano ile geçiriyorsunuz?

Bu sıralar beste yapmak için otuyorum piyanonun başına. En son Güzel Ordu Kısa Film Festivali için yazdığım Kıyısında adlı, yeni yayınlanmış parçam için oturdum. Yaratım sürecinde saatlerin farkına varamıyorum. Sabah başladığım iş bir bakıyorum gece yarısı bitiyor. Enstrüman çalışmayı spor yapmaya benzetiyorum. Aktif kalabilmek için çalışmak şart. Enstrüman yıllar içinde elinizin kolunuzun bir parçası gibi oluyor, onsuz bir hayat düşünemiyorsunuz. İyi bir icra için "bilinçli" çalışmak en önemli unsurlardan biri.

Ne zamandır beste yapıyorsunuz?

Besteleme denemelerim hep olmuştu fakat ciddi anlamda ilk kez 2020 sonbaharında başladım diyebilirim. İlk beste çalışmalarımı "MovingAlongtheBlanks" (Boşluklar Boyunca Hareket) adlı albümde topladım. 6 adet solo parçadan oluşan bu albümün aynı zamanda nota kitabını hazırladım ve Notacini yayınları aracılığı ile orta-ileri seviyedeki piyanistlere ulaştırmış oldum. Genel olarak müziklerim hep bir konu, karakter ve durum etrafında şekilleniyor. Bir imgenin sesli versiyonu da denilebilir. Bu sebepten dolayı film müziklerine benzetildiği oluyor. Tüm parçaları minimalist tarzı benimseyerek yazdım. İkinci albümüm için yapmış olduğum çalışmalarda yaylı enstrümanlara da yer verdim. Piyano besteleme alanında en rahat enstrümanlardan biri diyebilirim. Çok sesli bir enstrüman olmasından dolayı koca bir orkestra on parmağınızın altında gibi oluyor.

Anadolu'nun tınılarına müziğinizde yer verir misiniz?

Bu sıralar kendi köklerimize dönmeyi gözden geçiriyorum. Özümüze ait tınılar çok değerli, türküler beni derinden etkiliyor. Yerel enstrümanlarımızı inceliyorum ve yapılarını anlamaya çalışıyorum. Bir kültürü yaşatabilecek kişiler sanatçılardır ben de üzerime düşen görevi en iyi şekilde işlemek istiyorum. Türküleri dinleyerek uyarlama yapmak hoşuma gidiyor. Bununla ilgili bir çalışma yeni çıkacak olan albümümde mevcut. Anonim bir türkü olan Alageyik'i piyano, viyolonsel ve kontrbas için uyarladım.

BİR YOLCULUK ALBÜMÜ OLACAK

Ne tarz eserler çalmayı seversiniz?

20. yüzyıl itibariyle başlayan dışavurumculuk ve ardından gelen sadeleşme beni hep çok etkiliyor. Eser inceleme dinleme açısından en çok bu dönemden besleniyorum. Sanatçıların tüm tabuları yıkıp başkaldırdığı alışmışın dışında eserler verdiği bir dönem. Bu cesaret hoşuma gidiyor. Müzikte Stravinsky, Ligeti, Part ve Berio benim için başta gelen isimler.

Şarkı da söyler misiniz?

Şarkı söylemeyi çok seviyorum. Henüz kendi bestelerimde vokal ve söz kullanmıyorum. Ama vokal kullanmaya hiç kapalı değilim. Zaten sanatçıysanız esnek olmanız gerekiyor. İleriki projelerimden biri, annem Melodi Turan'ın yayınlamış olduğu iki adet şiir kitabından şiirler seçerek bunlara müzik yazmak. Literatür ve müzik sanatının kesişerek dans ettiği durumlar beni çok besliyor.

Kıyısında adlı yeni teklinizden de bahseder misiniz?

Kıyısında adlı parça, bu sene altıncısı düzenlenecek olan Güzelordu Kısa Film Festivali'nin belirlediği tema ile aynı ismi taşıyor. "Hayatta bir şeylerin kıyısında olmak" fikrinden yola çıkılarak belirlenen festivalin bu seneki mottosu, "Sen neyin kıyısındasın?" Bu motto bana bir kıyıdan diğerine yolculuğu düşündürdü. Sakin bir limandan ayrılıp yolda başımızdan geçen durumları anlatmak istedim. Parçanın açılışı tulumla başlıyor. Daha sonra yerini sakin ve dingin bir şekilde piyanoya bırakıyor. Parçanın devamında gelen coşkulu kısım yine Karadeniz'in hareketliliğini betimliyor.

Yeni bir albüm ne zaman gelir?

Şubat ayında solo piyano dışında yaylı enstrümanların da dahil olduğu sekiz parçalık bir albüm kaydettik. Albümün ismi "Journey on Rails" (Raylarda Yolculuk). Bu tren yolculuğunu da bir metafor olarak kullanıp istasyonlarda yolcuları bekleyen kişileri hayattaki beklentilerimiz ile eşleştirdim. Albüm önümüzdeki ay tüm dijital platformlardan dinlenebilir.

ÇOCUKLARA MÜZİĞİMLE DOKUNMAK İSTİYORUM

Müzikle ilgili bir hayaliniz nedir?

Öncelikli hedefim Türkiye'de ulaşabildiğim kadar çok şehre ulaşıp konser vermek. Özellikle imkânları kısıtlı olan köy okullarında bunu yapmayı çok istiyorum. Hayatında hiç piyano görmemiş, konser izlememiş çocuklara ulaşmak ve hayatlarında bir şeylere dokunmak en büyük hayallerimden biri. Yalnızca ülkemizde değil, dünyanın her yerinde içindeki cevheri bilen ancak bunu ortaya çıkarmak için gereken ortama sahip olamayan çocuklara örnek olmak istiyorum. Müziğin iyileştirici gücü çok yüksek. Gerek kendi yaratım sürecimde, gerek bu sürecin dışında enstrüman çalarken veya arkama yaslanıp dinlerken iyileştirici gücünün etkisi altındayım. Sığınabildiğim tek liman orası. Bu güçten tüm insanlığın faydalanabilmesi en büyük hayalim. Benim gibi müziğin ham haliyle başlayıp melodi ile yoluna devam eden besteciler dinleyiciye daha özgür bir alan tanıyor. Sözle sınırlanmamış müzik herkese kendi yaşam örgüsündeki kilometretaşı olayları hatırlatıyor. İyileştirici güç derken de aslında bahsettiğimiz insanın o gücü içinde arayıp bulması yolunda müziğin bazen ilham verici bazen de yol gösterici dokunuşları.

Yardım konserlerinde aktif olarak yer aldığınızı okudum. Neler söylemek istersiniz?

Sanatı belli kaygılardan arınarak yapmak beni rahatlatıyor gerçekten. Yardım konserlerimizin ilki 28 Eylül'de İstanbul Ortaköy'deki Tarihi Kethüda Hamamı'nda gerçekleşecek. Konservatuvarda okuyan kız öğrenciler yararına çalacağım. Güzel Ordu Vakfı'nın düzenlemiş olduğu ve Ceren Özdemir Bursu kapsamında geliri değerlendirilecek sergi kapalı bir etkinlik olacak. Sergide satışı sağlanan tüm eserler konservatuvarda burslu okuyan kız öğrencilere destek olacak. Daha sonra 15 Ekim'de Ankara Gökyüzü Sanatsal İyilik Vakfı ile bir yardım konserimiz olacak. Bu konserler bağış usulü ile yapılıyor ve doğrudan engelli çocuklarımıza, köy okullarına, barınaklara, sanat okullarındaki ihtiyaç sahibi öğrencilerimize gidiyor. Yine aynı şekilde 3 Aralık'ta Dünya Engelliler Günü'nde engelli çocuklarımızın yararı için sahnede olacağım. Yalnızca konserin edeceği yardım değil, sosyal olarak bir arada olduğumuz ortamları da yaratabilmek asıl hedefim. Birimizin önündeki engel aslında hepimizin önünde. Belki bu imkansızlıklardan kaynaklı birçok yeteneği hiç duymadan kaybediyoruz. Bu yüzden bu engelleri elbirliğiyle ortadan kaldırmalıyız.